İsrail’e koşulan “şartlar” ne oldu?

Türkiye’de harc-ı âlem bir gündem savrulması var. En son “Erdoğan’ın işçi emeklisi mi, memur emeklisi mi olduğu” polemiğine odaklanan ve gittikçe sertleşen “Recep Bey” ve “Bay Kemal” tartışmalarıyla, siyaset gittikçe sathileşiyor.

Ve bu sığ ve sathî siyasî atışmalar ortasında, Türkiye’nin gerçek iç ve dış gündemi kayboluyor. Dokuz vatandaşın katledildiği Mavi Marmara baskınının ardından İsrail’le süren ilişkiler, bunlardan biri…

Özellikle “Davos çıkışı” ve Mavi Marmara saldırısı sonrası, her fırsatta sözkonusu ettiği “İsrail’le ilişkileri” referandum meydanlarında tek kelime ağzına almayan Başbakan Erdoğan’ın “suskunluğu”, günübirlik gündem harcamalarının açık örneği.

Bilindiği gibi, İsrail askerlerinin uluslar arası sularda el koyduğu Türk Bayraklı gemideki yüzlerce vatandaş tutuklanıp günlerce maddî ve psikolojik işkenceye tabi tutulmuştu. İsrail’in bu gasbını “haydutluk” ve “korsanlık” olarak niteleyen Ankara, İsrail’le ilişkilerin sürdürülmesi için Telvaviv’in öncelikle özür dilemesi, katlettiklerinin yakınlarına tazminat ödemesi ve BM’nin uluslar arası komisyonunu kabul etmesi şartlarını koşmuştu.

Delik deşik ettiği Mavi Marmara gemisini ancak 73 gün sonra iâde eden İsrail, ne özür diledi, ne tazminat ödemeye yanaştı. Bir tek Başbakan Neteanyahu, “uluslar arası komisyona üye vereceklerini” söyledi; lâkin bu hususta da “hayatî bir unsur olarak İsrail askerlerinin sorgulanmaması”nı ileri sürüyor…

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, ilk toplantıda bu konunun komisyonunda ele alınmadığını belirtiyor. BM sözcüsü ise, cezaî bir müeyyide komisyonun gündeminde yok, İsrail askerlerinin sorgulanması İsrail hükûmetinin işi” diyor…

TELAVİV, GERİ ADIM ATMIYOR

Neticede geçen süre içinde İsrail bu “şartların” hiçbirini yetine getirmedi. Tam tersine, İsrail yönetimi, cumhurbaşkanından başbakanına, bakanlarından genel kurmay başkanlarına kadar baskını yapan askerleri kutlayıp ödüllendirdiler.

Şartları yerine getirmediği takdirde İsrail’le ilişkilerin kesileceği vaadinde bulunan AKP hükûmeti de İsrail’le işbirliği ve ilişkileri aynen devam ettirdi.

Bu sürede Millî Savunma Bakanı Gönül’ün ifâdesiyle sayıları 60’ı bulan İsrail’le askerî, savunma sanayii, silâh alım ihâleleri başta olmak üzere, enerjiden sulamaya, tarımdan telekomünikasyona kadar ekonomik mutâbakat zâbıtlarının, işbirliği anlaşmalarının hiçbiri iptal edilmedi. Baskının ilk günlerinde ertelenen “ortak tatbikat”ın dışında hiçbir anlaşma askıya alınmadı… Dahası, bizzat Dışişleri Bakanı Davutoğlu, sık sık İsrail’le ilişkileri devam niyetinde olduklarını açıklayarak İsrail’den beklentileri vurguladı… Ne var ki İsrail’den aksine cevaplar gelmekte. İsrail’in kurduğu sözde “komisyon”da ilk kez ifade veren Netanyahu, “Operasyonu gerçekleştiren Mavi Marmara güvertesindeki İsrail savaşçılarının büyük cesâretleriyle İsrail devletinin gurur duyup övündüğünü söyleyip Türkiye’yi suçlamakta. “Tüm girişimlerimize rağmen Türkiye bu eylemi engellemedi” diyerek, yavuz hırsız misâli işkence ettiği yardım gönüllülerini ve Ankara’yı suçlu bulmakta!

Ankara’nın beklentisinin tamamen aksine saldırının “yasal” olduğunu cevaplayan İsrail Başbakanı’nın, “baskın plânını beş gün önceden yaptıklarını ve bu süreçte Ankara’dakilerle kurdukları diyalogla geminin gelmemesini, aksi halde operasyon düzenleyeceklerini ve çatışma çıkacağını bildirdikleri, bile bile Türkiye’nin Mavi Marmara’nın eylemini engellemediği” iddiası, beraberinde birçok soru işâretini getirmekte. Keza İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkenazi’nin, “Askerlerimiz, gerekli olan kişiye ateş açıp, gerekli olmayan kişiye ateş açmayarak, haklı biçimde ateş açmıştır” ifâdesi, birçok istifhama yol açmakta…

ANKARA, “BEKLENTİLERİ” TEKRARLIYOR…

Bu arada Davutoğlu’nun cevaben, “İsrail’in yaptığının sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini ve Türkiye’nin bu konuda hiçbir sorumluluğunun söz konusu olmadığı” cümlesiyle savunmada kalması ilginç bulunmakta.

“Uluslar arası sularda İsrail sivilleri öldürmüştür; her şeyden önce bunun sorumluluğunu üstlenmeleri gerekir” diyen Davutoğlu, hâlâ hükûmet olarak “Uluslar arası komisyonun yapacağı çalışmalara güveniyoruz ve komisyonun hukuka uygun şekilde sorumluların belirleneceğine de inanıyoruz” sözleriyle geçiştirmekte, kamuoyunu oyalamakta…

Aslında her şey Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’un Davutoğlu’na, Obama’nın Kanada’da—maç seyrettiği için(!) bir saat bekletip—görüştüğü Erdoğan’a, “rahatsızlıkları”nı iletmeleri ve “İsrail’le ilişkilerin sürmesi” uyarısıyla ivme kazandı. Ankara, Telaviv’e koştuğu şartları âdeta unuttu. Gelinen noktada, İsrail’le ilişkiler ve işbirliği anlaşmaları tam gaz sürüyor. İsrail’in bir başka ülke ile yaptığı spor müsâbakaları bile—sadece İsrailli görevlilerin katıldığı—seyircisiz de olsa Türkiye’de yapılıyor. Her iki ülkede, Ankara’da İsrail’le ilişkileri kesecek bir irâde olmadığı yorumları yapılıyor…

Ve Ankara, hâlâ beklemede, Davutoğlu, sürekli “beklentileri”ni tekrarlamakla kalıyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*