İttihad-ı İslâm esası

Bu zamanın en büyük farz vazifesi olan İttihad-ı İslâm, İslâm âleminin birlikteliği esasıdır. Üstadımız Bediüzzaman’ın tabiriyle “azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tâli’siz bir devletin, değerli sâhibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.” (Mektubat, 452)
İslâm milliyetini esas tutarak nifakı izale etmek, ortak gaye olan dini düstur ve esaslarda ittifak edip, bazı ayrılık sebebi olan detay meselelerde boğulmadan, nizaya sebebiyet vermeden şerî meşveret heyetinin kurulmasını sağlamak İslâm âleminin bekası için hususiyetle bu asırda çok ehemmiyetlidir. Hem İttihad-ı Muhammediyenin (asm) tek kıblesi tevhid-i İlâhî, yemini iman, bağlanmış olanları bütün mü’minler, kanunları şeriat-ı İlâhiye olduğuna göre bu ittihad, ibadet hükmündedir. (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 67)

Üstadımız Rumuz adlı bir eserinde İttihad-ı İslâm’ın tarifini şöyle yapmıştır: “İttihad-ı İslâm, şarktan garba, cenuptan şimale mümted bir meclis-i nurânîdir ki, el’an üç yüz milyondan fazla bulunur ki, gafletlerinden nâşi gayr-ı meş’ûr bir sûrete girmiş olan bir rabıta-i metin ile birbiriyle merbutturlar. Misâk-ı ezeliye ile, peyman ve yeminimiz olan iman ile o cemiyete dahil olmuşuz, ehl-i tevhidiz, ittihada memuruz. Şu cemiyetin şubeleri bütün mesacid ve medaris ve tekâyâ ve zevâyâdır. Ve şu cemiyetin reisi, Resul-i Ekremdir (asm). Kanun-u esasîsi, Kur’ân-ı Azîmüşşândır. Bütün efrad mâbeynindeki rabıta-i nuraniyeyi şuurî bir sûrette ihtizaza getirmekle bütün o şubelere ifaza-i nur etmek zamanı gelmiştir.” Aynı zamanda Hutbe-i Şamiye eserinde bu konuda şu tesbitleri yapmıştır: “Şu zamanda, heyet-i içtimaiye-i İslâmiyeyi, çok çark ve dolapları bulunan bir fabrika sûretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için, ittihad-ı İslâmın tam zamanı gelmeye başlıyor. İttihadı tesis edecek muhabbet-i milliye ile muvazzafız.” (age, s. 63)

Madem yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm bize mü’minlerin kardeş olduğunu beyan ederek bizi muhabbete dâvet ediyor. Keza bu muhabbet bütün İslâm âleminin ittifakına vesile olacak. Öyleyse bu mananın hayatımıza yön vermesi için ortak değerlerde birleşerek ayrı renk, ayrı ırk, ayrı milletten olan milyonlarca Müslüman’la ittihadın tahakkuna gayretle çalışmak da umum mü’minin vazifesidir. Hac’da pek çok ayrı millet ehl-i imanın tevhid sırrıyla “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk” diyerek müthiş bir ittihadı göstermesi gibi İslâm ülkelerinin de aralarındaki münasebetlerinde bu minvalde inkişafa geçmesi en büyük görevlerindendir. Binaenaleyh “Nur Talebelerinin maksadları (da); hakaik-i Kur’ânîye ve imanîyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyevîye ve uhrevîyelerine hizmet etmektir” (Emirdağ Lâhikası – 2) Zira şu zamanın dinsizlikten gelen anarşistliğine mukavemet edebilmek için bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak hakikat-ı Kur’ânîye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. (Beyanat ve Tenvirler, s. 203)

“Evet o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, İslâm dünyasında, hürriyet ve istiklâl ve ittihad-ı İslâm cereyanını da hızlandırmıştır. Nihayet, müstakil İslâm devletlerinin teşkilini intac etmiştir. İnşâallahü Teâlâ, Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye de meydana gelecek ve İslâmiyet, dünyaya hâkim ve hükümran olacaktır. Rahmet-i İlâhîden kuvvetle ümid ve niyaz ediyoruz.” (Sözler, 722)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*