İyi niyetle cinayet işlenmez

Risale-i Nurdan Lema’lar adlı eserin sadeleştirme adı altında tahrif edilmesi işlemine tepkiler devam ediyor. Vicdan sahibi, hakperest ve nur aşığı kardeşlerimiz, basında ehl-i ilim ve kalem sahibi yazarlarımız ve bilim adamlarımız sadeleştirme konusunda çok ciddi sözlü ve yazılı itirazlar yaptılar. Ortaya koydukları delillerle ‘Risale-i Nurun sadeleştirme işleminin yapılamayacağını’ ispat ve izah ettiler. Risale-i Nurun bu mühim hak ve hukukuna sahip çıkan tüm kardeşlere ayrı ayrı müteşekkiriz. Bilhassa Sayın Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün yazısını zikretmek istiyoruz.

Ancak satır aralarında ifade edilen bir hususa dikkat çekmek istiyoruz ki, mesele yanlış anlaşılmalara meydan vermesin. O da şu:

Bazı kardeşlerimiz meseleyi izah etmeye başlarken sadeleştirme iş ve çabasını iyi niyetle izah ettiler. “Bu işe girişenlerin iyi niyetinden şüphe etmediklerini, ancak yapılan sadeleştirme işleminin Risale Nura karşı yanlış ve kabul edilemez bir davranış şekli olduğunu” ifade ettiler. Bu durum belki de Risale-i Nurun hukukunu savunmaya çalışan kardeşlerin iyi niyet ve hulusiyetidir. Her hadiseye müspet hizmet çerçevesinde bakmaya çalışanların güzelliğidir.

Ancak hadiselerin seyir tarzına bakıldığında durumun farklı olduğu gözükür. Bize göre bu işe kalkışanlarda iyi niyet aramak fazla bir iyi niyet olur. Hatta biraz da saflık olur. Zira sadeleştirme işlemi doğrudan Risale-i Nurun ve Bediüzzaman Hazretlerinin hukukuna karşı bir tecavüzdür. Bu iş Nurları sıradanlaştırma, değerden düşürme ve doğrudan tahrif etme işlemidir. Bu noktada iyi niyet aranmaz. Lafı eğmeye bükmeye gerek yok, zira bu doğrudan kötü niyettir.

Şimdi sorarım size. Bir insan iyi niyetle cinayet işleyebilir mi? İşlemez. Zira iyi niyetle cinayet işlenmez, zaten cinayette de iyi niyet aranmaz. Bu sadeleştirme işe doğrudan Nurlara karşı bir cinayettir. Nurların ab-ı hayatı hükmündeki kelimatını tahrip etmek, doğrudan mana ruhunu yıkmak, ruha hayat veren nefes borusunu tıkamak anlamına gelir. Ya da bir insana daha fazla nefes vereceğim diye akciğerlerine delik açmak gibi bir şeydir. “Kaş yapayım derken göz çıkarmak tabiri” tam da bu duruma uyuyor.

Bir insan iyi niyetle, Allah rızası için hırsızlık yapabilir mi? Allah rızası için rüşvet alıp, rüşvet verir mi? Olur mu böyle bir şey? Böyle bir işe girişen birinde iyi niyet aranır mı? Aranmaz elbette ki. Allah rızası için ne hırsızlık yapılır, ne de rüşvet verilip alınır.

Risale-i Nurun ruhu ve hayatı hükmünde olan kelimata ilişmek, o kelimelerin yerini değiştirip, yerine başkalarını koymak doğrudan hırsızlıktır. Elmas hükmündeki kelimatı çalıp, yerine cam ve şişe hükmündeki kelimatı koymaktır. Bu durum ne yazık ki Nur düşmanlarına da verilen bir rüşvet hükmündedir. Onların yıllardır doğrudan yapamadığı tahrifatı dost görünümdeki zevata yaptırmalarıdır.

Bu noktada dikkat gerekiyor. Yersiz merhamet ve şefkat bazen ters tepebilir. Kırk koyunu parçalayıp sürüye tecavüz eden canavar kurda merhamet nazarı ile bakılmaz. Benzer tarzda binlerce Nur talebesinin hak ve hukukuna kötü nazarla bakan insanlara da merhamet nazarı ile bakılmaz. Onlarda iyi niyet aranmaz. Onların Nurlara karşı yapmış olduğu zulme şefkat ile mukabele edilmez. Şöyle tarihe dönüp bir bakın. Kur’an’ı ve Ezanı Türkçeye çevirmeye çalışan kişilerin suret-i haktan gözükmek için uydurukları bahaneler benzer tarzdadır. Güya manalar daha iyi anlaşılsın diye o dehşetli tebdilleri yapmışlardır.

Sadeleştirme gibi menfur bir işe girişen zevatı ancak bir şartla iyi niyetle karşılayabiliriz. Bu kadar tepki karşısında yapmış oldukları bu dehşetli işten vazgeçip, hata yaptıklarını itiraf ederek bir an önce cemiyet önünde tüm nur aşıklarından özür dilemekle ancak iyi niyetli olduklarını bir nebze ispat etmiş olurlar. Aksi taktirde bu iş Gayretullaha dokunur. Bu kadar umumi bir hukuka karşı hürmetsilik etmekten çekinmek lazım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*