Kaddafi’nin Libyası

Image
Başlık, bizdeki Kemalistlerin “Atatürk Türkiye’si” garabetine benzedi. Gerçi Kaddafi ve onun gibi hareket eden bazı İslâm devletlerinin despot idarecilerinin pek çoğu, kendilerine örnek olarak onu almışlardır. Onun için de zaten, baskıda sınır tanımaz raddelere vardırdılar işi.

1970’li yılların daha ilk başlarıydı. Okuduğum bir makalede geçen şu ibareyi hiç unutmuyorum: “Kazzâfi. İslam’ın oğlu…"
daha birkaç sene önce memleketinde ihtilâl yaparak idareyi ele geçiren Kaddafi için, Millî Gazete’de bir medhiye yazısı yazan Necip Fazıl Kısakürek’e aitti o makale. Şu anda memleketin idaresini elinde bulunduranların bir çoğunun üstadı olan şair Necip Fazıl’a… Ve o Kaddafi enteresandır ki, hem o zamanki solcuların, hem de millî görüşçülerin gözde adamıydı. Ondan dolayı göklere çıkarıyorlardı. Erbakan’ın başbakan olarak 1996’da Libya’ya yaptığı ziyaretin altında yatan bir sebep de bu olsa gerek.

Tabiî, muvazene ve denge çok mühimdir. Allah’a şükür, bizim elimizde sağlam bir düstur olarak Risâle-i Nurlar olduğundan, siyasî ve içtimaî hadiselere de, o açıdan baktığımızdan, Yeni Asya mensupları olarak kolay, kolay yanlışa düşmedik bu güne kadar Elhamdülillah.

Gençlik yıllarımızda okuduğumuz zaman taaccüp edip, şaşırdığımız o makalede medhedilen Kaddafi, 42 sene sonra bu günlerde gündeme gelen aynı Kaddafi’ydi. Halbuki o zaman da onun yaptığı “İslâmın oğlu” olmasını mucip bir şey değildi. Onun yaptığı, o zaman aynı anda iş başında olan bazı Ortadoğu ve Mısır’ın despot liderleri gibi, sosyalizmin kendilerince icra ettiklerinin başka bir tezahürüydü. “Arap sosyalizmi” saçmalığı böyle bir şeydi. Düşünün ki, kahir ekseriyeti Müslüman olan devletin adını da, “Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi” olarak değiştirmişti Kaddafi.
Bu sosyalizm veya komünizm belâsına bir çok İslâm devleti dûçar olmuşken, özellikle iki devletin; Türkiye ve Suudi Arabistan’ın, doğrudan düşmemesinin hikmeti, Suudi Arabistan’da Hz. Peygamberin (asm) manevî ruhaniyetinin orası, onun ahfadı olan Bediüzzaman’ın ve eserleri olan Risâle-i Nurların da set olmasıyla, Türkiye muhafaza edilmiştir çok şükür.   

Aslında psikolojisinin de tam yerinde olduğu söylenemeyen Kaddafi’nin en büyük bir özelliği de, egosunun şişkin oluşu, kendini çok beğenmesiydi. O havayla bütün İslâm âleminin halâskârı olarak da görüyordu kendisini. Türkiye’ye birçok İslâm memleketleri teveccüh gösterirken, onun hasmane tavır almasının sebebi de budur.
1970’li yıllarda talebelik zamanımızda, okulumuza yakın bir yerde Libya Kültür Merkezi vardı. Açılacak bir Arapça kursunun mahiyetini öğrenmek üzere oraya gittiğimizde, bize Kaddafi’nin “Yeşil Kitap” adı altında yayınlanmış bir kitapçığını vermişlerdi. Demek ki bu kitabı Türkçe’den başka lisana da çevirerek her tarafa yollamışlardı. 80'li yıllarda Rusça olarak basılan Yeşil Kitap’ın önsözünde şu ifadeleri kullanmıştı Kaddafi “…Büyük Sovyetler Birliğinin yüce halkına selâm ederim. Marx ve Lenin’in düşüncelerinin pratik hayata geçirilmesindeki başarılarından dolayı, yöneticilerinize teşekkür ederim.”

İşte bu Kaddafi, 1969’dan bu tarafa Müslüman Libya halkının başında bir karabasan gibi çöreklenerek, onlara zulmederek, baskı yaparak bu günlere kadar gelmiştir. Osmanlı’nın “Mağrip Ülkeleri” dediği, Kuzey Afrika’da; Tunus’la başlayan şu son hareketler esnasında “Acaba, bu enaniyetli zalim Kaddafi’nin Libya’sı da bu hallere düşer mi?” diye düşünmüştük. Çok geçmeden, Mısır’ın peşinden orası da ayaklandı. Çünkü insan gibi yaşayamayan insanlar, esir olmak istemiyordu. Esir olmak istemediği gibi, karın tokluğuna ücretli, yani ecir de olmak istemiyordu. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bundan bir asır önce, gerek Tiflis’teki Rus polisiyle yaptığı muhaverede, gerekse Şam Emevî Camiinde îrat ettiği hutbede, bu hadiselerden bahisle, İslâm memleketlerinin istikballerinin iyi olacağını bildiriyordu. Demek ki o müjdeler, tam bir asır sonra tahakkuk edecekmiş.
İyi olacak İnşaallah.
Ne olursa olsun, bu İslâm beldeleri İnşaallah tam bir hürriyet ve demokrasiye kavuşacaklardır. İsimden ibaret olan değil, Hz. Ebu Bekir’in (ra) tatbik ettiği mânâdaki gerçek Cumhuriyete kavuşacaktır. Cenâb-ı Hak, dünyadaki bütün Müslüman kardeşlerimize merhamet ederek onları; despotlardan, zalimlerden, yaşayan veya ölmüş süfyan ve deccallerin tasallutlarından muhafaza eyleyerek halâs eylesin İnşaallah!

 

    Image  

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*