Kader bahsine giriş

Kocaeli Başiskele medresemizdeki, hızlandırılmış Risale-i Nur programımız devam ediyor.

Ali Vapurlu Ağabey ile birlikte, 26. Söz olan Kader Risalesi’ni mütalâa ettik.

Kader meselesi, günümüzde de birçok ilim sahibinin aldandığı bir bahis olmakla beraber, îmanın şartlarından olduğu cihetle, doğru şekilde ve hiç şüphe bırakılmadan anlaşılması gereken bir bahistir. Üstad Bediüzzaman, Kader Risalesi’nde, âlimlerin en zorlandığı kısımları, anlaşılır bir tarzda yazmıştır. Ve işin içinden çıkılamayan bütün müşkülleri, Allah’ın izniyle, kolayca açıklamıştır.

26. Söz, dört mebhasa ayrılmıştır. 3. Mebhasta, mukaddeme bölümü yer almaktadır. Burada, insanın yaratılışı, kader cihetiyle ele alınmaktadır. Ve her şeyin, vücudundan önce planlanmış olduğu ispat edilmektedir.

Evet, insan san’atlı ve intizamlı yaratılmıştır. Bu intizam, yani bu düzen; bir mîzan, bir ölçü gerektirir. Bir şey ölçülü yaratılmışsa, bir plan dairesinde olduğu muhakkaktır. Bir mimarın, eserini yapmaya başlamadan önce, o eserin planını oluşturması gibi. Plansız intizam mümkün değildir.

Nasıl ki, bir ağacın tohumunda, ağaç hakkındaki bütün genetik bilgiler mevcuttur; ağacın özellikleri, ağaç vücuda gelmeden önce o küçücük çekirdekte yazılmıştır. Öyle de, bir insan vücuda gelmeden önce, o insanla ilgili her şey, bir kitapta yazılmıştır. Bu kitaba ‘Levh-i Mahfuz’ adı verilmektedir.

En’am Sûresi’nde geçen “Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitapta yazılıdır” âyeti Levh-i Mahfuz’a işaret etmektedir.

Kaderin, varlıklar üzerinde nazarî ve bedihî olarak iki tecellîsi vardır. Nazarî kader, varlığın vücut bulmasından evvel çizilen planıdır. Buna İmâm-ı Mübîn denir. Bir diğer mânası da kader defteridir ve âlem-i gaybda bulunmaktadır.

Bedihî kader ise, varlığın plana göre vücut bulmuş halidir. Buna Kitâb-ı Mübîn denir. Bir diğer adı da ‘Kudret defteri’dir ve âlem-i şahâdette, yani görünen âlemde bulunmaktadır.

26. Lem’anın 11. Ricası’nda, şöyle bir misal veriliyor. Nasıl ki, görünmeyen bir mürekkeple kâğıda yazılan yazıları, kâğıda bir çeşit ilâç sürerek okuyabiliyoruz. O ilâç, o yazıları meydana çıkartıyor. Aynen onun gibi, tohuma yazılan bilgilere Kudret-i Rabbanî tecellî edince, koskoca ağaç meydana çıkıyor. Kudret defteri olan Kitâb-ı Mübîn tecellî ediyor. Kudretin bir cilvesi olan kuvvet, o tohumdaki bilgilere göre, emr-i İlâhî ile hüküm sürüyor.

Ağaçların, çiçeklerin yaratılışı gibi yapım olaylarının yanı sıra, yıkım olayları da bir plana göre olmaktadır. Meselâ, insan vücudundaki hücrelerin yıkımı rastgele değil de, bir programa göre olmaktadır. Bu yıkım olayına tıpta ‘Apoptozis’ adı verilmektedir. Yaşlı hücre, yeni oluşacak hücrelerin gelebilmesi için kendisini programlı bir şekilde öldürür.

Allah (cc) bunca muazzam, planlı işleri kâinatta meydana getirirken; arzın halîfesi hükmünde yaratılan insanı, ilm-i Ezelî’si ile bilip, bir plan, bir program yazdırmaz mı?

Elbette ki, insan ile ilgili her şeyi, Rabbimiz bilir. Ve her şey, kader defterinde yazılıdır.

Zerrelerin kaderi dahi O’nun ilmindedir. Protein, karbonhidrat, vitamin, mineral gibi zerreler, hangi hücrenin kendilerine ihtiyacı varsa, sanki görür gibi, bilir gibi, duyar gibi o hücreye gidiyor. Nereye gideceği, o zerrenin alnına, kader kalemiyle yazılıyor.

Bütün bunları; kör esbap, kânunsuz tesadüf, sağır tabiat yapabilir mi? Bunca intizamlı sistemleri, mîzanlı zîhayatı yaratabilir mi hâşa?

Veya, bütün zîhayata şekil veren maddî kalıplar mı var da, her şey bu kalıplardan çıkıyor? Mâdem ki böyle somut bir kalıp bulunmamaktadır, demek ki manevî bir kalıp mevcuttur. Bu manevî kalıp da kaderdir. Bütün zîhayat, bu manevî kalıptan çıkmaktadır. Bütün bu intizam, kader kalemiyle yazılmış olup, Hâlık-ı Zülcelâl’in âyetlerindendir.

Bu muazzam sistemlerin Hâlık’ına Hamd olsun.

Mustafa Gönüllü

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*