Kadın ilimle yükselir

İnsan kadın olsun, erkek olsun her şeyi öğrenmeye muhtaçtır.

Bir kuş ya da kedi yavrusu gibi değildir. Hayvan dünyaya geldiği vakit kısa sürede her şeyi biliyormuşçasına hareket eder. Zira onun vazifesi ilim öğrenmek değil, fıtrî ibadetini yapmaktır.

İnsan ise dünyaya geldiğinde her şeyi öğrenmeye muhtaç ve cahildir. Zararı faydayı fark etmesi, hayatını sürdürebilmesi uzun yıllar alır. Çünkü insan kadın olsun erkek olsun dünyaya ilim öğrenmek, duâ ve ibadet için gönderilmiştir. (Bediüzzaman Hazretleri 23. Söz’ün Dördüncü Nokta’sında bu sırrı detayı ile muhteşem bir şekilde izah eder.)

İSLÂM MEDENİYETİNİN NURANÎ KADIN MODELLERİ

İslâm medeniyetinde kadın öncelikle kul olarak Rabbini tanımak, O’na daha yakın olmak, rızasına uygun hareket etmek hedefindedir. Kendi fıtratına uygun ilimleri tahsil ederken, öğrendiği bilgilerin Rabbi ile bağını kurar. Her bilgi onu Rabbine götürür, imanını ziyadeleştirir. Bilgileri hikmete dönüşür, nuranîleşir, huzur bulur. Böylece çocukları, ailesi ve toplumu için de bir ışık kaynağı haline gelir. Karanlıkları delen ışığı asırlar sonrasına ulaşır.

Misal mi istersiniz?

Asr-ı Saadetin sahabe hanımları ve onları model alanlar buna en güzel örnektir.

İSLÂM TARİHİNDEN BİR PORTRE: FATIMA EL-FİHRİ

Dünyanın ilk üniversitesinin kurucusunun Müslüman bir hanım olduğunu biliyor muydunuz?

Fatıma el Fihri, dünya üniversitelerinin en eskisi olan Fas’taki Karaviyyun Üniversitesi’nin kurucusu. Bu üniversite İngiltere’deki Oxford, Mısır’daki El Ezher, ABD’deki Harvard üniversitelerinden de önce kurulmuştur ve halen de faaliyettedir.

Abbasiler zamanında yaşayan Fatıma el-Fihri, zengin eğitimli bir aileye mensuptu. İlim konusunda çok iştiyaklı olan Fatıma, bilim, tıp, sanayi ve teknoloji alanında insanları aydınlatacak bir ilim merkezinin ihtiyacı ile ailesinden kalan mirası değerlendirdi. Üniversitenin yapımı tamamlanana kadar her gün oruç tutup ibadet ve duâ ile meşgul oldu. Okulun bugüne kadar ulaşmasında onun bu ihlâsının şüphesiz büyük payı olsa gerek!

Üniversitesinde ilk kurulan kürsüler Kur’ân ve fıkıh ilimleri üzerineydi. Zamanla tıp, astronomi, tarih, coğrafya ilimleri de verilmeye başlandı.

Öğrencilerden ücret alınmaz burs verilirdi.

İbn-i Haldun, İbn-i Arabi, El-İdrisi gibi ilim dünyasında tanınmış zatlar bu üniversitede eğitim aldılar ya da hocalık yaptılar. Yahudi ve Hıristiyan talebeler de vardı.

ABBASİLERDE KIZLARIN EĞİTİMİ

Kayıtlara göre Karaviyyun Üniversitesi’nde kızlar da eğitim görüyorlardı.

Batılı kadınlarsa üniversitelerde eğitim alma hakkına ancak yüzyıllar sonrasında ulaşabildiler.

Abbasiler döneminde Müslümanlar yerleştikleri her yerde inşa ettikleri camilerin yanına medreseler ve kütüphaneler de yaparlardı. Bağdat, Kahire, Şam’da çok zengin muhtevaya sahip kütüphaneler bulunurdu. Hanımlar, genç kızlar da bu eğitim ve kültür hizmetlerinden istifade ederlerdi. Kadın âlimler hocalık makamında eğitim de verirlerdi.

Kayıtlara göre İbn-i Hacer, İmam Malik, İbn-i Teymiye kadın hocalardan da ders alan ünlü âlimlerden birkaçı.

Abdüssettar eş-Şeyh, “İbni Hacer el-Askalani” isimli eserinde hadis ilminin önemli isimlerinden olan İbn-i Hacer’in, icazet aldığı kadın hocalardan bahseder. İlim ve hadis var oldukça, İbn-i Hacer’in ismi anılacağına ve ümmet onu minnetle yâd edeceğine göre kadınlar, kendileri için çok ciddî bir övünç kaynağı önünde durmaktadırlar. (Ders esnasında tesettür kaidelerine riayet konusunda elbette ki şüphe yoktur.)

HÜLÂSA

İslâm’ın ve İslâm medeniyetinin kadın ve ilme verdiği önem ortadayken biz hanımlara düşen vazife çalışmak ve gayrettir elbette.

Hadiste “Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi seven ol. Sakın beşincisi olma, helâk olursun” buyruluyor.

O halde ilim ehli olmak için bir seferberlik başlatmalıyız. Yine ve yeniden…

Yasemin Güleçyüz

(Bizim Aile dergisi Ekim 2017 sayısından kısaltılmıştır)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*