Kadınca Bakış

Image

Her fıtrat  kainatı  kendi nazarıyla  müşahade  eder. Her  bir insan  apayrı  birer dünya  olduğuna göre, insanlar çeşit çeşit, cins cins, büyük, küçük, çocuk ihtiyar, hasta ve musibetzede dünyalarca iç içe paylaşırlar alemi. Erkek ve kadın da farklı yaradılışın, birbirini ve kainatı tamamlayan, bütünleyen ve güzelleştiren… En girift numunesidir.

Dünyanın nazarlara ilişirken yaş ve çeşitlere göre değişmesi gayet normaldir. Konuşanın, yazanın veya seyredenin halet-i ruhiyesi için, bulunduğu şartlar ve yaşadığı mevsimler kadar, cinsiyeti de önemli değil midir? Nesneler ve hadiseler hakkında konuşanın cinsiyeti ve ruh hali, manzaraya farklı boyutlar kazandırabildiği gibi, birçok eksiklik ve aksaklığı da tamamlayacaktır. İçtimai hayatımızı bir bağ ve bahçede geçirdiğimizi tasavvur etsek, kadınlar bu bahçenin bahçivanlarıdır. Toplum hayatı onların yetiştirdiği çiçek, gül ve fidanların güzelliğiyle nefes alır. Hanım elinin değdiği, hanım gözünün incelediği, hanımca toparlanan, hanımefendi bir yorum taşıyan her mesele o şeyin eksik kalmış bir tarafını tamamlar. Hanımlar bu fıtri kaynaklarını tevazu nehrinde ilimle inkişaf ettirirler ve hakikatle aşılarlarsa birer alim, fazıl üstad olabilirler, çoklukla da vakidir.

Efendimizin (s.a.v) hayatını inceledeğimizde hadiseleri, mübarek annelerimizle paylaştığını görüyoruz. Olaylar bu paylaşmanın akabinde birçok hadis-i şeriflere aksediyor. Fıtratın en güzeli Efendimiz (a.s.v), dünya bakışını sevgili eşiyle paylaştığına göre, hayat çizgilerine “kadınca bakış”ı da devamlı nazarda tutmalı değil miyiz?

Kadının bakışı fıtrat çerçevesinin içindedir elbette… Fakat biz kadınca bakışın genel bakış içerisinde ki ağırlığı üzerinde durmuyoruz. Kadınca bakışın olmadığı bilhassa sosyal ortamların ve hadiselerin eksik kalacağını ifade etmek istiyoruz. Güzelliklerin ortaya çıkışı, incelik ve nezaketin zuhuru, hayatın tatlı bestesi bu bakışlarla birlikte ortaya çıkar, kanatindeyiz. Bu çerçevedeki oranı belirleyecek olan biz insanlar değiliz. “Madem ki yapan bilir, elbette bilen konuşur” değişmez hükmüyle; herşeyin en mükemmeline ulaştırılmış fıtrat peygamberi (a.s.v) bu oranı hayatıyla, şeriatıyla, ve bize bıraktığı sözleriyle, tartışmasız net çizgilerle ortaya koymuştur. Aktüalitenin tartıştığı asıl mesele ise fıtrattan habersizliktir. Müslüman kadın, fıtratımızın atlası olan Kurana göre kadının hayattaki yerini fiiliyatıyla ortaya koyduğunda tablo tamamlanır. Sosyal hayattaki birçok eksik-aksaklıklar da giderilmiş olur.

Kadının bu çerçeveye dahil olmasındaki eksikliklerin beraberinde aşırılıkları da getirdiğini gözlemlememiz mümkündür. Ayrıca kadının bu çerçeveye ne zaman ve hangi biçimde, ne ölçüde dahil olacağı hususu günümüz hayatında maalesef belirlenmemiştir. Peygamberimizin, beşeri ilimler ve sosyal hayatımızdan çeşitli hilelerle çıkarılması, bu olayda kadını zaman zaman tehlikeli pozisyonlara düşürdüğü gibi, belli vartaların ortaya çıkışını sonuç vermiştir.

Kadını bu düştüğü  durumdan ve şaşkınlıktan kurtaracak yine Efendimizin (a.s.m) elidir. Fıtratındaki farklılıklardan sayabileceğimiz, aşırı merak hissi, bir anda çok işle meşgul olma ihtiyacı ve mahareti, acıma ve şefkat duygusundaki yoğunluk, detaylarla meşgul olabilme kabiliyeti, sohbet muhatabiyet arzusu ve güzelliği bezeyerek sunma becerisi gibi birçok mehasinini yine fıtratın en mükemmel zirvesi olan Resulullahın tarzıyla edasıyla doruğa ulaştırabilir. Emniyetle ve suistimal edilmeden. Kadına düşen O’nun hayatını “Kadınca bakış”ıyla bir daha ve yeniden gözden geçirmek olsa gerek.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Gülistan köşesi sitemize ayrı bir renk katmış. İlk yazınızı tebrik ediyor devamını dörtgözle bekliyoruz.

    Allah razi olsun

zehracan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*