Kadir Gecesi, melekler ve adalet

Kur’ân-ı Kerîm, Âlemlerin Rabbinin kudret ve azameti, kâinatın ve insanlığın manası, hakikatı ve vazifelerini ilân ve tebliğ gibi binler hikmetlerle Kadir Gecesi’nde dünya semasına indirildi.
Bu öyle nuranî ve muazzam bir hakikattır ki ihyasıyla her bir mü’minin ömrünü bakileştirdiği gibi insanlığı ve kâinatı da nurlandırarak baki semereler veren nuranî bir şecere haline getirmektedir.

Âlemlerin Rabbi, bir ağacı bir tohumda hülâsa ettiği gibi şu uçsuz bucaksız koca kâinatı da ilk yaratılıştaki bir zerreye ve bir an-ı seyyaleye sığdırmıştır. Peygamberimizin (asm) nurundan halk edilmesi sebebiyle de şu âlemi O’nun nurunda özetlemiştir. Aynı şekilde bütün zamanları da Kur’ân-ı Hakîm’in nazil olduğu Kadir Gecesi’nde özetlemiştir. Çünkü kâinatın manası Kur’ân-ı Kerîm’in dünya semasına inmesi ile tezahür etmiştir.

Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de “Bin aydan hayırlıdır” der. Kâinatın ömrü ve yaşı ne kadar olursa olsun bir insan için onun yaşadığı ve gördüğü bir ömür kadardır. O da seksen yıllık ortalama bir ömür… Fakat insan geceyi ihya etmekle bir ömür kazanır. Hatta devam etmesi halinde Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi öyle bir nuraniyet ve devamlılık kazanır ki bütün insanlığın ömrü kadar kıymet ve sevap kazanabilir.

Cenab-ı Hak, meleklere “Yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediğinde. Melekler şaşırmıştı. “Ey rabbimiz biz Sana hamd, tesbih ve ibadet ediyoruz. Yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek bir topluluğu mu yaratacaksın?” diye hikmetini sormuşlardı.

Melekler şüphesiz binlerce hadiselerle bu hikmeti idrak etmişlerdir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’in nazil olduğu gece hakkalyakin olarak idrak ederler. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın emir ve müsaadesiyle fecir vaktine kadar akın akın yeryüzüne gelirler, Ramazan boyunca kemalat mertebelerinde terakki eden mü’minlerin sabahlara kadar yaptıkları ibadet ve duâları müşahede ederler ve onlara iştirak ederler.

Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi Peygamberimizin (asm) nuruyla “Yeryüzü bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber”dir. Şimdi melekler bu muazzam mescidde Peygamberimizin (asm) riyaset ve imametinde ibadet ve duânın bütün detaylarıyla Esma-i Hüsnanın tecellisine mazhar olmaya çalışan biz mü’minlere iştirak ederek hakikatı ve hikmeti idrak ediyorlar.

Meleklerin Cenab-ı Hakk’a suallerindeki “fesat çıkaracak ve kan dökecek” ifadelerinde ince bir sır ve büyük bir hakikat vardır! Kur’ân-ı Kerîm’de binler hikmetle bu sual nakledilmiştir ve bizim için önemli ikazlar mevcuttur. Bilindiği gibi İşaratü’l İ’caz tefsirinde Bediüzzaman Said Nursî melekler bunu ya “önceki taifenin fesat çıkarmasından ve kan dökmesinden bildiler ya da Cenab-ı Hak onların kalbine ilham etti” diye bu hususu izah eder.

Meleklerin suallerinde: “İbadet etmeyecek bir topluluğu mu yaratacaksın” demiyorlar. İnsanoğlunun yapacağı ibadet, duâ, hamd ve şükürde pek tereddütleri yok.

Meleklerin endişe ettiği ve çok önemli gördükleri husus “fesat çıkarılması ve kan dökülmesi”. Yani insanlar ibadet edecekler, ancak fesat ve zulmü de terk etmeyecekler.

Kur’ân’ın cin ve inse nazil olmasının en büyük maksatlarından birisi mübarek gecelerde olduğu gibi Cenab-ı Hakk’ın kâinatta cari olan rububiyetine ubudiyetle yani kulluk, ibadet ve duâlarla cevap verilmesini sağlamaktır. Diğer önemli bir maksat ise adalettir. Yani zulüm ve fesadın kaldırılmasıdır.

Yeryüzünün mescid haline geldiği bu mübarek günlerde zulüm ve fesattan temiz olarak bu mekâna dahil olmak, ibadet ve duâların kabulünde önemli bir şart olsa gerek! Cenab-ı Hak bu mübarek günlerde bizleri ve ehl-i imanı ibadet ve duâları kabul olanlardan eylesin!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*