Kâinat büyük bir mescit

Kâinatta her bir varlık, kendine has lisanıyla Allah’ı tesbih eder ve kendisine verilen vazifeyi tam bir itaat ile yerine getirir.

Böyle baktığımızda, yeryüzü büyük bir mescittir. Bu büyük mescidin imamı, âlemlere rahmet olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’dir (asm). Peygamber Efendimiz’in (asm) imamlık ettiği yer olan Mekke ise bu mescidin mihrabı hükmündedir. Diğer bir mânâ ile namazda yöneldiğimiz, Kâbe’nin olduğu mevkîdir. Medîne ise; son Peygamberin Hak dini bütün insanlığa duyurduğu, tebliğ ettiği minber hükmündedir.

Kuşların nâmeleri, yağmurların, derelerin şırıltıları, ağaçların hışırtıları, denizlerin dalgaları, bu büyük mescitten etrafa yayılan zikir sesleridir. Kur’ân’ı günümüze yansıtan Risâle-i Nur aynasından baktığımızda, “Kur’ân kâinatı okuyor” ifadesinin sırrını da anlamış oluyoruz. Kâinatın gizli sırlarını çözen, ona ve içindekilere nasıl bakacağımızı öğreten, nakışlarını gösteren, Allah’ın isim ve sıfatlarını bildiren Kur’ân’dır. İnsan da, bu büyük mescidin en mühim misafiri olarak ibadetlerini yerine getirmekle, Kur’ân’ı ve kâinat kitabını okumakla mükelleftir. İbadet için zorunlu bir mekân sınırı olmaksızın yeryüzünün tamamı bir mescit hükmündedir. İnsan bu mescitte her an Rabbiyle baş başadır. Ayrıca yeryüzü büyük bir dershanedir. Bir talim ve terbiye yeridir. Yaratıcının isim ve sıfatlarını, kâinatı okumak ve ilim öğrenmek her yerde mümkündür. Bazen bir mağara, bazen bir ağaç gölgesi, bazen de yüksek tepeler, yaylalar, deniz ve göl kenarları, bağlar, bahçeler, evler, her yer müsaittir.

Bu büyük mescitte, böyle büyük bir cemaate uyan insana her şey dost ve kardeş olur. Peygamber Efendimiz’in (asm) ve O’nun (asm) kardeşleri olan diğer Peygamberlerin, sahabelerin, evliyaların ve Allah’ın salih ve saliha kullarını, bütün mü’minlerin zikir halkasına dahil olur. Bugün internet ağı ile nasıl dünyanın her yerinden yüzlerce insan, aynı ders ortamında bulunabiliyorsa, dua ve zikir ağı ile de geçmiş zamanlarda yaşamış ve gelecek zamanlarda yaşayacak olan Müslüman kardeşlerimizle toplanabilmek de mümkündür.

Bizler madem böyle büyük bir mescidin cemaatinin bir ferdiyiz ve kâinat kitabının mütalâacılarıyız, bu misafirhânenin takdir edici seyyahlarıyız, öyle ise her daim zikredelim, fikredelim, şükredelim. Kâinatı okuyan Kur’ân’ı dinleyelim.

Onun nuru ile nurlanalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*