Kâinatın sekeratı!

Bilimsel gelişmeler her geçen gün Kur’ân-ı Kerîm’deki hakikatlerinin bir şerhi mahiyetinde yol kat ediyor. Bu gelişmelerden birisi de; tıpkı insan gibi kâinatın hızla genişliyor oluşu yani büyümesi ve bunun da bir sona işaret etmesi.

Kur’ân-ı Kerîm’de yaş ve kuru her şey yazılı olduğuna göre ilgili âyetler ne diyor?

İşte şimdi söz O’nundur:

– “Güneş dirilip toplandığı, yıldızlar döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde.” (Tekvir Sûresi, 1-3),

– “Gök yarıldığı zaman, yıldızlar saçıldığı zaman, denizler kaynayıp birbirine karıştığı zaman.” (İnfitar Sûresi, 1-3),

– “Gök yarılıp gül gibi kızardığı, yağ gibi eriyiverdiği zaman…” (Rahman Sûresi, 37)

– “O gün insanlar ateşe çarpıp yere serilmiş pervanelere döner. Dağlar ise atılmış rengârenk gül gibi olur.” (Kâria Sûresi, 4-5).

Esasında kâinatın da insanlar gibi belli bir yaşa geldiğinde vücudunun fonksiyonlarını kaybedip ölmesi gibi fıtrî bir ölümü var. Peki, kâinat da insanlar gibi âni bir kaza ile ölürse? Bu anlamda hemen hemen her gün tehdit unsuru olan gök taşlarından biri, kazaya sebep olursa ya da bir gezegen yörüngesinden çıkıverirse?

Önemli bir nokta var ki; bu kâinat fabrikasında her şey birbirine bağlı. Buna. “İndirgenemez kompleks” (irreducible complex) sistemi deniyor.

“Michael Behe, bu sistemi şöyle tarif eder: “Temel bir işleve katkıda bulunan, hayli uyumlu, etkileşim içinde olan parçalardan oluşmuş ve herhangi bir parçanın çıkarılması durumunda sistemin işlevinin fiilen sona erdiği bir sistemdir. Daha genel bir ifadeyle, ‘indirgenemez kompleks sistem’, birbirleriyle etkileşim içinde olan ve herhangi birinin çıkarılması durumunda sistemin artık çalışmayacağı ögelerden oluşan bir sistemdir.” (Taslaman, 2013: 76)

Bediüzzaman Hazretleri, Big Bang teorisi ve sonrasındaki nizama dikkat çeker. Bu nizamın milimetrik sapması mevcut düzenin alt üst olması mânâsına geliyor. Meselâ, sadece bir gezegenin yörüngesinde yaşanacak küçücük bir sapma, hesaplanamayacak felâketleri de beraberinde getirecektir. Esasında bu ‘İndirgenemez kompleks’in ta kendisidir.

Kâinatı ilâhî bir apartmana benzeten Bediüzzaman Hazretleri, bu ilâhî apartmanın yüksek, derin, ince nizamlara tabi ve acip, garip rabıtalara bağlı olduğunu ifade eder. Eğer bir duvarı veya bir taşı “Yerinden çık!” emrine hedef olsa, derhal âlemin, ölüm hastalığına düşeceğine, sekeratın başlayacağını, yıldızlar ve gezegenler arasında çarpışmaların vukua geleceğini, böylesi bir ölümün sonunda ise şu gayr-ı mütenahi boşluğun, pek şiddetli bağırma ve çığlıklar, pek korkunç sesler, gürültüler ve gümbürtülerle dolacağını ifade eder. 1

Dünya’nın ölümünü izah ettiği bir başka yerde ise bir anda seyyare (gezegen) veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbani ile on senede yapılan bir sarayın bir dakikada harap olması gibi Dünya’mıza çarpması ile de bu hanemizin harap edebileceğini söyler.2

Bu da Dünya’mıza bir gezegenin ya da kuyruklu yıldızın çarpması ile ters düz olacağına işaret ediyor. Bu durumun vuku bulması ise bize hiç de uzak değil. Zira birçok kuyruklu yıldızın Dünya’mıza çarpacağı yönündeki haberlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Bir çoğu teğet geçti gitti. Ya bir gün teğet geçmezse?

İhtimaller oldukça yüksek. En önemlisi ise eğer her şey, her şeye bağlıysa kıyametin kopuşu esnasında birinin düzenin bozulması, tamamının düzeninin bozulması anlamına gelir. Bu da 100 milyardan fazla galaksinin ve sayıları bile belli olmayan gezegen ve yıldızların birbiri ile çarpışması demektir.

Şu kâinatın sekerâtını “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir.”3 mealindeki âyât-ı Kur’âniyenin işaret ettiği surette tahayyül etmek isterseniz, bakınız:

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi şu kâinatın parçaları ince, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış. Gizli, nazik bir rabıta ile tutulmuş ve o derece bir intizam içindedir ki; büyük yıldızlardan ya da gezegenlerden tek biri “Kün!” emrine veya “Yörüngenden çık!” hitabına mazhar olsa şu dünya sekerata başlar ve dolayısıyla kâinat da… Böylelikle yıldızlar çarpışacak, gök cisimleri dalgalanacak, nihayetsiz uzayda milyonlar küreler, gülleler gibi büyük topların müthiş sedaları gibi çığlık ve feryada başlayacak. Birbirine çarpışarak, kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak, denizler yanarak, yeryüzü düzlenecek.4

İşte bunun adı: “Kıyamet”!

Mustafa Usta

Dipnotlar:
1- İşaratü’l- İcaz, s. 322.
2- Şuâlar, s. 66.
3- Hac Sûresi, 1.
4- Sözler, s. 865.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*