Kalp-damar dostu: Fındık

Yurdumuzun Karadeniz bölgesinde, büyük çoğunluğu Ordu-Giresun illerimizde üretimi yapılan fındık, vücut sağlığımızın güçlü bir desteği olduğu kadar, ülke ekonomisine de zengin bir kaynak teşkil eden endüstriyel ve fitoterapik (tedavi eden ilâç bitki) bir gıda maddesidir.

Türkiye’de 600 bin ailenin doğrudan, 1.5 milyon ailenin ise dolaylı geçim kaynağı olan fındığın, dünya üretiminin % 75’ini, ticaretinin de % 85’ini Türkiye’nin karşıladığını, % 90’ının ihraç edildiğini bildiren ilgililer, Cenâb-ı Allah’ın (cc) bu nimetini, dünya milletlerine ihracatla ikram ettikleri halde, halkımıza ancak % 10’unu yedirebilmektedir. Oysa fındık tüketimine, özellikle genç nesiller olmak üzere, çalışan ve yüksek enerjiye ihtiyaç duyan insanlarımız teşvik edilmelidir. Asırlardan beri tüketilen fındık, bir şifa bitkisi olarak Çin, Roma ve Yunan medeniyetlerinde, tıbbî gayelerle kullanılmıştır.

İlâç bir gıda olan fındık, sadece yüksek oranda protein ve lif kaynağı değildir. “Çok farklı antioksidanlar ihtiva eden E vitamini ve bağışıklık sistemine faydalı fitonutrientler ihtiva eder. Fındık, kan damarını rahatlatan amino asit ARGİN’inin zengin bir kaynağıdır. Fındık diğer bütün kabuklu yemiş ağaçları arasında, en yüksek folat ihtiva etme özelliğine sahiptir. Kardio- vasküler (kalp-damar) hastalıkları, belli kanserler, Alzheimer hastalığı ve depresyon riskini de azaltmada yardımcı olabilir. Fındık, ayrıca kan basıncını azaltan mineraller kalsiyum, magnezyum ve potasyum ihtiva eder. Fındık, kanseri engelleyen ve kolesterol düşürücü zengin bir SCUALEN, bitki kimyasalı kaynağıdır. Fındık yağı, dıştan cildi selüloitten kurtarmanın bir çaresi olarak kullanılır. Eski Yunan fizikçisi DİOSCORİDES (Adana-Kozan civarında yaşamıştır), fındığın öksürükleri sakinleştiren, soğuk algınlığıyla mücadele yeteneğine sahip olduğunu bulmaktan gurur duydu. Sekiz hafta boyunca fındık ihtiva eden diyet programı ile beslenen, kolesterolü yüksek insanlarla yapılan küçük bir çalışma, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında HDL (yararlı) kolesterolü arttırdığı gözlendi.”1

Fındık, doymamış yağ asitleri özellikle oleik asit açısından zengin olup, bunlarla damar duvarlarındaki plak hasarını engeller, böylece kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır. “Günde 10-15 kavrulmamış fındık yemek, vücudun günlük E vitamini ihtiyacının tamamını karşılar. İhtiva ettiği fitosteroller, vücudu koruyan maddelerdir. Özellikle de kanser hücrelerini intihara (apopitozis) sürüklemekle ünlüdürler. Fındık tüketerek elde edilebilecek faydalarla, damar duvar hasarlarını engeller, kalp hastalıklarına ve damar sertliğine (arteryoskleroz) karşı koruyucu olup, E vitamini ve mineral deposudur. Fındık, yüksek kalori ihtiva ettiğinden, kilo problemi olanlar dikkatli tüketmelidir.”2

Fındık, E vitamini yönünden en zengin gıdalardan biri olduğundan, dolaşımın düzenlenmesi, hücre ve doku tamirinde önemli rol alır. Yüksek tansiyonun düşürülmesinde, “Maküler dejenerasyon” (gözün derinliğinde bulunan, görme olayının gerçekleştiği bölgenin fonksiyon bozukluğu) dahil, yaşlanmaya bağlı birçok göz sorununu ve kataraktı engeller ya da geciktirir. Atletik performansı arttırır ve bacak kramplarını rahatlatır. Saç ve cildin sağlığının devamını sağlar. Kansızlığı önlemede yardımcıdır. Antioksidan etkisiyle, serbest radikal oluşumunu engelleyerek hücreyi hasar görmekten korur. Yaşlanmayı geciktirir (antiaging etki) ve yaşlılık lekelerini önleyebilir. Sinir–kas sistemindeki bozukluklara engel olup, güç kaynağı olur.”3

Hayatın idamesinde adeta madde-i iştialiye (yakıt maddesi) olarak vazife gören E vitamini ve minerallerden zengin olan fındık, kırmızı kan hücrelerinin (küreyvat-ı hamra, eritsositler) sağlıklı yaşama sürelerini arttırır. LDL-Kolesterolün damarlara zararlarını azaltır. Minerallerin vücuttaki etkilerini güçlendirir. Hayata bu kadar faydalı olan fındığın, diğer sert kabuklu gıdalar gibi fayda ve özelliklerinin korunması için, Cenâb-ı Hak (cc) adeta tek tek koruma altına almış ve kullarının uzun süreli istifadelerine tanzim, ihzar ve ihsan eylemiştir. Bazı hekimlerin tavsiyesi ‘Fındık yemek sureti ile kalbinize yardımcı olunuz.’ şeklindedir. Böbrekleri taş yapanlar için, taş teşekkülünü önleyici olarak günde 15-20 adet fındık yemek fayda sağlar.

Bazı hastalıklardan korunma ve vücut direncinin arttırılmasında fındığın yaprak ve iç tanelerinin kullanılma şekillerinden söz edelim. “Fındık yaprağı, prostat bezinin büyümesini engellemek için; bir bardak kaynar suya, bir tatlı kaşığı ufalanmış yaprak konur, 10 dakika bekletilir, bir günde tüketilir. Fındık yaprağı kan temizleyici ve idrar arttırıcıdır. İdrar arttırıcı olarak diğer idrar arttırıcılarla birlikte kullanılır.

Kullanılışı: Bir bardak kaynar suya, 4-10 gram ufalanmış yaprak konur. 10 dakika bekletilir, bir günde tüketilir. Fındık (kavrulmamış), siyah üzümle beraber macun yapılıp yenirse, akciğer ve karaciğer fonksiyon bozukluklarını giderir. Dövülmüş fındık bal ile macun yapılıp yenirse kuvvet verir ayrıca dimağı da kuvvetlendirir. Fındığı dövüp bal şerbeti ile içmek, müzminleşmiş öksürüklere iyi gelir.”4 Ayrıca fındık dövülerek salatalara serpilir, böylece salatanın besleyici özellikleri zenginleştirilebilir. Evde yapılan süt tatlılarına karıştırılarak faydaları arttırılıp, çocukların da severek ve kaliteli beslenme alışkanlığına sebep olacaktır.

Şu önemli açıklamayı yapmadan bitirmeyelim. Fındığın bayat olması, faydadan çok zararlı hale gelebilmesidir. Bayatladığında fındığın içini AFLATOKSİN mantarı ürer, bu mantar çok tehlikeli bir kanserojendir. Şiddetle sakınılması gerekir. Fındık yerken veya tatlılara kullanırken, dikkatli olmalı ve yerken ağıza bütün değil, muhakkak içini görerek yemeliyiz. Küflü olanları kesinlikle yememeliyiz.

Cenâb-ı Hakk’ın (cc), dünyada bol miktarda ihsan ettiği ve Türkiye’nin petrolü olarak da bilinen fındığın yerli tüketiminin arttırılması oranında sağlıklı ve genç nesillerin gelişeceğinin bilinmesiyle, sağlıklı ve huzurlu olmaya bir adım daha yaklaşabiliriz.

Feyzullah Ergün

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:
1- Dr. David GROTTO, Hayat Kurtaran 101 Yiyecek, Martı Yayıncılık, s.139.
2- Dr. Ümit AKTAŞ, İlâçsız Yaşam, Hayy Kitap, 2015, s. 88.
3- Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU, Yaşasın Hayat, Doğan Kitap, 2003, s. 145.
4- Tahsin PALAZ, Şifa Reçeteleri, Hikmet Neşriyat, 2001, s. 156.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*