Kalpleri yaralayan ‘bıçak’lar

Müstehcenliğe karşı ne kadar ikaz etsek ve edilsek o kadar yeridir. Çünkü açık saçıklık, tesettüre uygun olmayan giyim, gazete, TV ve ‘sanal âlem’deki görüntüler hem aklımızı, hem de kalbimizi yaralıyor. Bu öyle bir yara ki, duâ ile, gözleri ‘haram’dan korumakla, Allah’a iltica ve sığınmakla ancak tedavi edilebilir.

 

Hatırlanmalıdır ki, Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nur eserlerinde açık-saçıklığa karşı bilhassa gençler ikaz edilir. Müstehcenliğin çoğalması, insanların ve gençlerin bu tuzağa düşme ihtimali aynı zamanda ‘kıyamet alâmetleri’nden kabul edilmiştir. ‘Kötülüklerin kaynağı’ olan ‘İkinci Avrupa’nın ve ondan ders alan ‘ifsat şebekeleri’nin her türlü vesile ve vasıtayı kullanıp, gençleri müstehcenliğe teşvik etmesi boşuna değil.
“Hikmet”ten uzaklaşan insanlık, yanlış değerlendirmeler neticesinde ‘müstehcen giyinme’yi medenî ve hür olmanın ölçüsü kabul ediyordu. Bu anlayışın insanlığı bataklığa sürüklediğini gelişen hadiseler teyid ediyor. Ki, ‘medenî dünya’ artık bu yanlıştan dönmek gerektiğini ihsas eden işaretler veriyor. Meselâ, İspanya’nın Barselona şehrinde yeni bir uygulama başlatılmış ve insanlara “Mayoyla gezme, âdâbınla gez” denilmeye başlanmış. Yeni uygulamaya göre, Barselona’da şehrin sokaklarında mayolarıyla dolaşan turistler artık ceza ödemek zorunda kalacakmış. Belediye, ‘kamu alanlarında çıplaklığı’ yasaklayarak mayo giyimini yalnızca plajlarla sınırlandırmış. Şehrin belirli yerlerine tabelâlar yerleştiren belediye, çıplak gezmekte ısrar edenlere 300 ile 500 avro para cezası keseceğini ilân etmiş. (Taraf, 1 Mayıs 2011)
İspanya gibi bir ülkenin böyle bir karar alması her halde önemlidir. Bu tavır, ‘müstehcenliğin’ Müslüman olmayan ülkelerde bile ‘doğru bir davranış olmadığının’ kabul edildiğini göstermesi bakımından da önemlidir. İnşaallah bu tavır bütün dünyada kabul görür ve müstehcenlik teşvik edilmekten çıkar.
Müstehcenlik ve açık saçıklık hiçbir şekilde ‘normal’ görülmemeli. Maalesef günümüzde ‘alışkanlık’ hastalığı dolayısıyla bu tehdit ve tehlikeyi ‘normal’ görenler çoğalmakta. Dünya müstehcenlik yanlışından dönmeye çalışırken, “Müslüman Türkiye”nin bu yola girmesi kabul edilebilir değil. Reklâm sektörü de bilerek ya da bilmeyerek müstehcenliği teşvik ediyor. İlgili ilgisiz her konuda ‘açık-saçık kadın’ fotoğraflarının kullanılması en başta kadınlara da hakaret değil mi? Ev satılacak, yanında bir kadın; araba satılacak yine kadın, koltuk-mobilya satılacak yine kadın! İyi de bu hanımların içinde ‘tesettüre uygun giyineni’ yok mu? “Müşteri”ler hep ‘modern (!) ve çalışan kadınlar’ mı? Tesettüre riayet eden, “anne”ler de bu ürünlerin kullanıcısı, müşterisi değil mi? Nedir bu reklâmlar vasıtasıyla müstehcenlik teşviki!
Merhum Av. Abdurrahman Şeref Laç, “Gençlik Rehberi” dâvâsında Bediüzzaman’ı savunurken “(Bu zat/Said Nursî) Ne dedi peki?” diyerek onun şu tesbitlerini hakimlere ve savcılara hatırlatır: “…Bu zamanda, zındıka dalâleti, İslâmiyete karşı muhârebesinde nefs-i emmârenin plânıyla şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i îmâna taarruz edip, saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuş yolunu genişlettirmeye çalışarak çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebâir ile yaralıyorlar; belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.” (Tarihçe-i Hayat, s. 570)
Hepimizin ve bilhassa gençlerin kalplerini öldüren bu dehşetli ‘müstehcenlik bıçakları’na karşı tedbirli olalım, tehlikenin farkına varalım!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*