“Kandiliniz mübarek olsun!” denilir mi?

Müslümanların hayatında kudsî gün ve geceler vardır. Bunların en büyükleri, Ramazan ve Kurban bayramlarımızdır. Bunlar Müslümanlar arasında; kardeşliğe, sevince, huzura, birbirine karşı muhabbete sebep olan günlerdir. Ayrıca bunlardan başka, beş tane de mübarek gecemiz vardır ki, bunlara da halk arasında “kandil gecesi” denilir.

Bunların ikisi Receb ayında idrak edip, te’sid ettiğimiz Receb’in ilk Cuma gecesindeki Regaib ve 27. Gecesindeki Mi’raç Geceleridir. Ayrıca Şaban ayının 15. Gecesinde (bugün) Berat, Ramazan ayının 27. Gecesinde de Kadir Geceleri vardır. Bunlardan başka, Rebiülevvel ayının 12. Gecesinde idrak ettiğimiz Mevlid-i Nebevî vardır ki, Hz. Peygamber’in (asm) dünyaya teşrif ettikleri gündür. (İslâm âlemi, özellikle de milletimiz Hz. Peygamber’in [asm] mübarek doğum gününü, hem hicrî, hem de milâdî takvime göre senede iki defa te’sid edip kutlama yapar.)

Bu beş mübarek gece, özellikle milletimiz arasında bir bayram gibi kutlanır. O gün ve geceye milletimizin birçok ferdi hürmet gösterir. Oruç tutar, namaz kılar. Başta ana babaları olmak üzere, eş-dost ve akrabalarını ziyaret eder, en azından, telefon santrallerini kilitleyecek kadar bir yoğunlukta telefonla birbirlerinin o mübarek gecelerini tebrik ederler.

Aslında dinî bir ibadet günü olan bu beş geceyi milletimiz öyle bir hâle getirmiştir ki, o ibadetler aynı zamanda ‘âdet’ de olmuştur. Tabi ecdadımız, bu geceye verdikleri ehemmiyetten dolayı, Osmanlı zamanından beri bu gecelerde, geceleri yakılan kandillerden dolayı, gecenin adı yanında hepsine ortak olarak “kandil gecesi” ismini de vermişlerdir. Aslında birer ibadet olan bu vakitlerin “kandil” olarak isimlendirilip, insanların birbirine “kandil tebrikleşmesi, kandiliniz mübarek olsun” demesi çok uygun olan bir şey değildir. “Kandillerle” alâkalı bundan birkaç sene önceki Ramazan ayında yazdığımız “kandil” yazısını da tekraren bir hatırlatalım:

Kandil

“Ramazan’ın ilk işaretlerinden biri de, daha teravih namazına dahi başlamadan minarelerde kandillerin yanmasıdır. Kandil yanınca artık Ramazan o saatten sonra başlamıştır. Ertesi günden itibaren de her Ramazan, akşam namazı vakti ile beraber kandiller yanar, iftar yapılır. Sabah ezanıyla birlikte (imsak vakti girince) de söndürülür, artık oruç tutmaya başlamışızdır.

Peki, nedir bu kandil, hükmü nedir, neden ihdas olmuştur? Bazı İslâm memleketlerinde de görülen bu iş, aslında ibadet değil, bir âdettir. Yani, dinî bir hükmü yoktur. Osmanlı Padişahlarından Sultan 2. Selim zamanında, mübarek günlerin gecelerinde aydınlatma yapılarak, te’sid (tebrik edip karşılama manasında) edilmesine başlanmıştır. Düşünün, o zaman elektrik yoktu, gece her taraf zifirî karanlıktı. İşte, Padişahın emriyle o karanlığı aydınlatan bir ışık yakılarak, herkesin görebileceği yükseklikteki minarelerin şerefelerine asılarak, gecelerin nurlandığı görülmüştür. Malûm, o zamanlar petrol de bulunmadığından, genellikle zeytinyağı vs. kullanılarak yakılan ışıklara ‘kandil’ adı verilmişti. …İşte bu sebeplerle İslâm’daki mübarek gün ve gecelerin adı, ‘Leyle-i Berat (Berat Gecesi), Leyle-i Mi’rac (Mi’rac Gecesi) vs.’ gibi iken, bunların hepsine bizim milletimiz, bu yakılan kandillere izafeten ‘kandil gecesi’ demiştir.”

İşte bu yazıda da ifade ettiğimiz gibi, sadece bir âdet olan bu kandil yakmadan dolayı mübarek geceleri “kandil” olarak değil de, bize göre kendi isimleriyle “Kadar, Berat v.s” diye isimlendirmek daha münasip olur.

Not: Bu vesileyle Berat Gecenizi tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*