Kaostan düzene

Sizce “kaos” diye bir tabirin hakikati var mıdır? Veya şöyle soralım: İnsanlarca kaos diye tanımlanan hadiseler ve zamanlar hakikatte kaos mudur? Herşeyi ilim, kudret ve tecellileriyle ihata eden Yaratıcıya göre kaos olmaz. Ezelî ve ebedî ilmiyle herşeyi planlayan Allah’a göre kaos olur mu?

İnsana göre… Cehl-i mürekkep içinde, bilmediğini de bilmeyen insana göre hem kaos olur, hem düzensizlik ve hem de karmaşa… Hareketleri, konuşmaları ve hatta duyguları kaydedilen ve Sahibince bilinen insan Yaratıcısından birşey gizleyebilir mi? Başka bir ifadeyle; insan kalp atışlarını elinde tutan Yaratıcısının rağmına bir hareket içine girince durumu ne olur? Yaratıcısının adaletini, düzen ve nizamını inkâr edercesine insanları kandırmak için kaos üretmenin durumunu öğrenmek istiyorum. Hakikatte olmayan kaosu, kendisi için üreten yine insan değil midir? İlmî gelişmelerin, insanı Yaratıcının koyduğu düzene yaklaştırdığı artık insanlığın ekserisince malum. Her ilim dalı yaratılış kanunlarını keşfettikçe, Yaratıcının ezelden koyduğu prensiplere yaklaşmanın heyecanını yaşıyor. Bilhassa haberleşme ve seyir sahasındaki yeni inkişaflar her gün yeniden mazinin karanlık caddelerini ışıklandırıyor, “gizlilik” denilen mefhumun sınırları yeniden tanımlanıyor veya değiştiriliyor. Burada, kaosu esas alarak insanlığa karşı hile dolaplarını çevirenlerin zelil hallerine işaret etmek istiyorum. Nevri dönmüş bu zavallıları takip ettikçe, Kur’ân’ın tabiriyle dünyanın bir beldeye dönüştüğünü, sokak ve caddelerinde insanların birbirlerinden kurtulmaksızın yaşamaya mahkûm olduklarını görüyoruz.

Kaosu bir netice olarak benimseyip hayatlarını planlayanlar, ikiz kulelerin yıkılışından sonra paniğe düştüler. Altında karanlık işler çevirdikleri siyah perdelerin birileri tarafından çekilmesiyle üryanca yakalanmaktan korktular. Düzensizliği vazgeçilmez bir hayat standardı halinde takdim eden medyadaki şaşkınlık nöbetlerini belki görüyorsunuzdur. Kaos, düzensizlik, hile, ikiyüzlülük ve münafıklığı üniversitelerin ekonomi, sosyal bilimler ve bilhassa eğitim dallarında ders olarak vermekte olan sözüm ona ilim adamları da bugün şoktalar. Halbuki kumsallarda elleriyle yaptıkları saraylara kendileri de inanmıştı. Bir tek med-cezir yetti kumsallara. Atlastan öte esen bir deniz rüzgârı perdeleri tek tek kaldırdıkça, dünyayı bunca yüzyıldır boşu boşuna uğraştıran “idoller” örümcek ağları gibi berhava olmaya başladı. Kaosun yerini düzen, tesadüfün yerini yaratılış ve ahlâksızlığın yerini “hakikî sanat” almaya başlayınca; insanlığın mukaddeslerinin sırtında “kene” gibi şişen mahlûklar, tek tek ayaklar altına yuvarlanmaya başladı. Doğrusu insanlık çoktan beridir hakikatin peşindeydi.. Vicdanını susturmak istediler, fakat fıtratı yenemediler. 11 Eylül bir vesile oldu. İnsanlığın arzusu ve Kudretin takdiriyle dönmeye başlayan bu yeni dünya düzeni çarkını artık kimsecikler durduramayacak. Zira insanlık, aklının, vicdanının, kalbinin ve fıtratının çağrısını şiddetlice duymaya başladı.

Hevesat ve oyuncaklarla hür ve uyanık insanlığa çocuk muamelesi yapmaya çalışan kaos taraftarı bir kısım Washington ve Londra merkezli komiteler, varlıklarını korumanın savaşına giriştiler. Buna rağmen mutlaka yeni yeni fesat dalgaları, nemrutvari inkâr sarsıntıları ve ENE’ye binmiş firavuncuklarla “tevhid ve teslim” kaleleri bombardımana tâbi tutulacak. Zira mücadele devam ediyor. Fakat netice şimdiden belli. Amerika ve Avrupa’nın samîmî bir niyet ve sesle yaratılışın ve Kur’ân’ın çağrısına “Lebbeyk! cevabını elbette sizler de duyuyorsunuzdur. Ruhlarda başlayan düzen ve nizam özlemi, yavaş yavaş dış âleme de aksetmeye başladı.

Türkiye’ye gelince… Batıdan doğuya esen “düzen” rüzgârının Türklüğümüze, Müslümanlığımıza ve ülkemizin bütünlüğüne büyük zarar vereceği propagandaları, malûm yarı resmî medyanın manşetlerinden, meşhur aktör tartışma programcılarının çerçevelerinden halka yansıyor. Düzenbazların, hile ve hud’acıların ömürlerini biraz daha uzatma yolunda çevrilen dehşetli dolaplarla yeni kaos ortamları hazırlanıyor. Misyonerlik tartışmaları, AB’ye karşı yeni şahinlerin çıkışları ve Kürtçe eğitim senaryosu… Yasalarımızı Batı standartlarında iyileştirme girişiminin nasıl bir kaosa yönlendirildiğini hepimiz birlikte görüyoruz. Kanun hakimiyetinin olmaması için kanunun kapsam anlamını da kaosu netice verdirecek şekilde hazırlıyorlar. Kaos taraftarlarının dikkat etmedikleri bir nokta var: Doğruyu öğrenmek için insanımız o malûm medya dışındaki dünya medyasınıda takip ediyor. Onlar hakikati tersyüz etseler de Amerikalı Sam ile Avrupalı Hans gerçeği görmekte artık gecikmiyorlar. Doğu ile Batı arasına sıkışmış bu yarımadada kaosla ne kadar yaşanabilinir ki?

Her sabah yeni yeni doğrular yalancıların suratlarında şaklayacak. Artık yüzsüzlük de bu kaos taraftarlarını kurtaramayacak. Türkiye’yi Arjantin’le mukayese etmek tabiî ki doğru olmaz. Zira, dünyanın zembereğine, dünyanın biraz daha yaşamasını isteyen herkes artık dikkat ediyor. Çünkü ikinci bir dünyamız yok. 11 Eylül’ün düzenbazlara yardım mı, felâket mi getireceğini hep birlikte göreceğiz….

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*