Kara enerji, ahiret ve kıyamet

Bu günkü ilmi verilere göre kainatın çok küçük bir noktadan yaratıldığı mühim bir gerçektir. Yani, kainat Big Bang teorisi diye ifade edilen teoriye göre büyük bir patlama ile yaratılmış ve bu gün bile genişlemeye devam etmektedir. Hem de çok büyük ve artan bir hızla. İşte bilim adamları kainatın genişleme hızının artmasını kara madde ve kara enerji diye tanımlamaya çalıştıkları bir sebebe bağlamaktadırlar. Galaksilerin kütle çekimleri genişleme hızını yavaşlatması gerekirken, aksine genişleme hızının artması, arka planda başka bir enerjinin varlığına işaret etmekte. Bazı bilim adamları kainatın % 96 gibi bir kısmının kara enerji ve kara maddeden müteşekkil olduğunu ifade etmektedirler. Şu gördüğümüz kainat ise ancak %4 oranındaki atomlardan müteşekkil bölümüdür.

Peki kara enerji ve kara madde dedikleri nedir?

Bu gün için bu sorunun cevabı yoktur. Zaten geri planda var olduğu kabul edilen enerji ve maddenin bilinmezliğinden dolayı bunlara, ingilizce tabiri ile, “dark matter” veya “dark energy”, yani kara enerji ve kara madde denmiştir. Kara tabiri sadece ve sadece meselenin mahiyetinin bilinmediğine dair bir yaklaşımdır. Belki de bu kara madde ve enrji denilen şey bilmediğimiz mühim bir nurani alemin tezahürü olabilir. Belki de başka bir şeydir, ancak Risale-i Nurda geçen aşağıdaki tabir farklı manaları ihtar ediyor:

“Nasıl ki, su kendi zararına olarak incimâd eder; buz, buzun zararına temeyyü’ eder; lüb, kışrın zararına kuvvetleşir; lâfız, mânâ zararına kalınlaşır; ruh, cesed hesâbına zayıflaşır; cesed, ruh hesâbına inceleşir; öyle de, âlem-i kesif olan dünya, âlem-i latîf olan âhiret hesâbına, hayat makinesinin işlemesiyle şeffaflaşır, latîfleşir. Kudret-i Fâtıra, gayet hayret verici bir faaliyetle, kesif, câmid, sönmüş, ölmüş eczâlarda nur-u hayatı serpmesi, bir remz-i kudrettir ki, âlem-i latîf hesâbına şu âlem-i kesîfi nur-u hayat ile eritiyor, yandırıyor, ışıklandırıyor; hakikatini kuvvetleştiriyor.
Evet, hakikat ne kadar zayıf ise de, ölmez, sûret gibi mahvolmaz; belki teşahhuslarda, sûretlerde, seyr ü sefer eder. Hakikat büyür, inkişaf eder, gittikçe genişlenir; kışır ve sûret ise, eskileşir, inceleşir, parçalanır, sabit ve büyümüş hakikatin kametine yakışmak için daha güzel olarak tazeleşir. Ziyâde ve noksan noktasında, hakikatle sûret, ma’kûsen mütenâsibdirler. Yani, sûret kalınlaştıkça, hakikat inceleşir; sûret inceleştikçe, hakikat o nisbette kuvvet bulur. İşte şu kanun, kanun-u tekâmüle dahil olan bütün eşyaya şâmildir. Demek, herhalde bir zaman gelecek ki, kâinat hakikat-i uzmâsının kışır ve sûreti olan âlem-i şehâdet, Fâtır-ı Zülcelâlin izniyle parçalanacak, sonra daha güzel bir sûrette tazelenecektir.(Sözler, s.489)”

Sözler’de geçen bu mühim tabire göre, şu kainat bir dokuma fabrikası hükmünde. Sürekli olarak ahiret için ebedi ve baki manzaraları dokuyor. Yani alem-i şehadet denilen bu kainat, ebedi alemin temel taşlarını üretiyor; ebedi alemin binalarını inşa ediyor. İşte kainat yaratıldığı andan bu yana bu işleme devam ediyor. Sürekli olarak ahiretin bir tarlası ve mezrası hükmünde, baki meyveler ve baki sümbüller üretiyor. İşte kainatın genişlemesi ve şişmesi, geri planda büyük bir hakikatin büyüdüğüne ve genişlediğine işaret eder. İşte bu hakikat ahirettir. Ebedi alemdir. Cennet ve cehennemden müteşekkil olan baki mekanlardır. İşte kıyamet ebedi alemin açığa çıkma hadisesidir. Bu kainat ahirete nispeten bir kışır ve kabuk hükmündedir. Bu kabuk ve kışır kıyametle yırtılacaktır. Ardından ise sonsuz bir hayatın yaşanacağı ahiret alemleri tezahür edecektir.

Bu noktada Bediüzzaman Hazretleri kıyamet ile ilgili mühim bir fikir zikrediyor: Kıyamet kabuk hükmünde olan bu kainatın yırtılması ile vuku bulacaktır. Bu fikir ise ilmin ortaya koyduğu kıyamet modellerini destekler mahiyettedir. Bilindiği üzere iki kainat modeli vardır. Açık kainat modeli ve kapalı kainat modeli. Bu iki modele göre de kainat bir gün ölecektir. Bu öylesine kesin bir bilgidir ki, üzerinde büyük bir ittifak vardır. Kapalı modele göre kainattaki çekim gücü büyüme ve genişleme hızını yenecek ve kainat içine doğru ters bir harekete başlayacak. Böylece kainat içine çökerek ölecek. Açık modelde ise bir gün gelecek kainatta enerji kalmayacak ve sonunda bu kainat ölecek. Bu noktada Bediüzzaman bu kainatın yırtılması ile kıyametin kopacağını ifade ediyor. Bu da iradeli bir fiil neticesinde kıyametin vuku bulacağını bize bildiriyor. Zira kainatta zerre miktar tesadüfe yer yoktur. İnsanın hayatı ve yaşaması ilim, kudret ve irade dairesinde olduğu gibi; ölümü de yine bir ilim ve irade ve kudret dahilinde meydana gelir. İşte kainat da hayatında olduğu gibi, ölümünde de İrade-i İlahiye tabi ve bağlıdır. İşte bu nedenle kainatın ölümü İsrafil Aleyhisselamın sura üflemesi ile vuku bulacaktır. İsrafil Aleyhisselam ise emri doğrudan Cenab-ı Haktan alır. Bu husus da kıyametin doğrudan Allah’ın emri ile gerçekleşeceğini gösterir.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*