Kara Eylül´ler devam ediyor…

Image
Zamanın suçu ne… Mekândan şikâyet niye ki… Gel gör ki belli zaman ve mekânlarda cereyan eden hadiseler, bizi o zaman ve mekânlara tepkili kılmış… İslâm kültüründe Muharrem ayı ile Kerbelâ kelimeleri matem ve gözyaşını sembolize ederler. Ve daha nice mezalim ve acıları…

Kara olmakta 12 Eylül mü, 11 Eylül mü diye sorarsanız, 12 Eylül deriz. Zira global 11 Eylül’e anahtar olmuştur. 28 Şubat’lara ise annelik. Bu uzun ve altı doldurulamadığından mücerred kalmış hikâyeyi fazlaca kaldırıp indirmeyeceğiz. Müdakkik Yeni Asya okuyucuları, çöldeki deve kervanına merkebin rehberlik ettiğini iyi bilirler. İşleğin küçük cesaretini deve katarına nisbeten küçümseyenler, Türkiye’nin uğradığı “nifak” dolu ihanetlerin mahiyetini anlamakta hep zorlanacaklardır.

Yeni Asya okuyucuları, Risâle-i Nur’un adesesiyle hadiselere baktıklarından, kara Eylül’ün 12. sabahında Atatürkçü generallere tavırlarını koymuşlardı. Söyleyebileceklerinin hepsini söylemişlerdi. Zaman onlara hak verdiğinden, onlar tarih önündeki ifadelerinden asla vazgeçmediler. Zalime zalim dediklerinden canilerin işkenceleriyle karşılaştılar. Bu mazlûmlar ise Celâleddin-i Harzemşah’ı örnek edinerek yeniden gazetelerini neşredip, Risâle tezgâhlarını açarak muhtaçlara Kur’ân’ın nurunu ulaştırmaya devam ettiler… Ciballerimiz 12 Eylül’ün mahiyetini toplumun doğru anlamasını engellemeseydiler, 11 Eylül felâketini dünya yaşamayabilirdi diyenlerin ellerinde yüzlerce delil ve belge bulunuyor.

12 Eylül’den intikam alacaklarını millete vaad eden AKP kurmayları da, yakın tarihimizin üzerine siyah ve ince bir şal daha bıraktılar. Utangaç ve mahcup savcıyı 12 Eylül cinayetinin baş kahramanının yanına gönderirlerken, mütehakkim avukatlarının huzurunda hem hukuku rencide ettiler ve hem de devleti küçük düşürdüler. Bugünkü hükümet, 12 Eylül’ü yargılayacağı yerde, bazı mağdurlara milletin havuzundan rüşvetler dağıtarak sayfayı kapatacağını mı zannetti? Fakat gördüğünüz gibi canilerin açtıkları yara kanayarak devam ediyor.

Yeni Asya, 12 Eylül ile 11 Eylül ilişkini anlatmıştır. ANAP tezgâhının Washington’da çatıldığını söylediğimizde bize sövenler, bugün mahçupca itiraf ediyorlar. Ortadoğu barışını alabora edecek karar ve icraatların sökün ettiği 1983’ten günümüze gelen tarihî hadiselerin kronolojik yorumunu yapmakta inatla geri duranlar, belki de yeni felâketlerin oluşmasına sebep oluyorlardı… Kim bilir… PKK’nın ilk işaret fişeği… Çekiç Güç… Birinci Körfez Savaşı… Bekaa vadisi… İhtilâlin ANAP ile kurumsallaşması… Bazı dinî cemaatlerin birer resmî aygıt haline getirilmeleri… AB ile bozulan münasebetler… Devletin kendisini tahrip sürecine sokması… Anarşi ve terörü kısmen engelleyen Doğunun yapısına Kemalizm adına yapılan müdahale… Medya terörü… Ve millî cehalet ile başlayan millî tüketim… Tarım toplumunun idamı…

Yukarıda arz ettiğimiz gibi çok önemli üst başlıklardan oluşan çerçeve doldurulmadıkça mücerred kalacaktır. Ve cinayetin işlendiği o sabahlarda doğan gençlerimiz artık ortayaş çağına yöneldiler. Ama ecdatlarına, tarihlerine, Kur’ân’a, annelerinin ve kız kardeşlerinin iffetine, millî değerlerine ve vatanlarına yapılan cinayet ve ihanet hakkında çok az şey biliyorlar. Bu cehaletlerinden dolayı farkına varmadan canileri alkışlıyor ve vatanperverleri ise yuhalıyorlar. Anladığınız gibi kara Eylül devam ediyor.

Cinayetlerin yıldönümlerinde göze çarpan birinci husus itiraflardır. AB eski başkomiseri Gunter Verheugen, 11 Eylül’ün bora ettiği İslâmofobiyi temizlemeye çalıştığını söylüyor. Amerikalılar ise 11 Eylül’ün hakikî faillerini aramakla meşguller. Biz 12 Eylül’ü çözmeden Amerikalılar 11 Eylül’ü çözemezler. Zira asıl kördüğüm bizde. Önce deveye rehberlik eden merkebin mahiyeti anlaşılmalı.

Bu cinayetlerin failleri ve olayların biçimleri mutlaka önemlidir. Bizce aslolan canilerin fikir kaynaklarıdır: Kemalizm, Troçkizm ve Freudizm. Bediüzzaman’da bu isimler Şimal cereyanı, birinci tehlike, zındıka ve ifsat cereyanları, ikinci Avrupa, semavî din, sulh-u umumî ve insaniyet düşmanları, süfyaniyet ve deccaliyet kelimeleriyle şahs-ı manevilere bürünür.

Kanaatimizce; samimî aydınlarımızın farz derecesinde bir vazifeleri bu “kara Eylül” vesilesiyle yine gündeme geliyor. 12 Eylül cinayetini öncesinden başlayarak günümüze gelen süreciyle aydınlatmaları, onların hakikî vatanperver ve münevver kimliklerini ortaya koyacaktır. Tarihî hataların tekerrür etmemesi ve millet olarak kurtuluşumuzun bu karanlık sürecin, yani kara Eylül’lerin aydınlatılmasında olduğunu düşünüyorum.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*