Katar merkezli neocon siyasetler ve Türkiyemiz

Doğu veya Batı

İnsanlığın gözünün içine baka baka bunca cinayeti işleyen küresel vahşi çetenin; dönüp mazlum milletlerden tırnağının ve dişinin kirasını istemesi, hakikaten artık „pes!“ dedirtiyor, değil mi?

Neoconlar, mengeneye sıkıştırdıkları Donald Trump’ı kullanarak  zulüm vbe talanlarına  devam edebileceklerini düşünüyorlar. İktidarda kalabilme uğruna General Mattis’in dışındaki tüm kadrolarını feda eden Başkan, başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge ülkelerinin Suriye de dahil olmak üzere, Amerika Ve İngiltere’nin “ Arap Baharı” ve öncesinde, bu bölgede harcadıklarını telafi etmeye çağırıyor,Arapları…

İşte emperyalizm buna derler. Ahirzamanda beklenen Deccal de ancak bunu yapardı .  İngilizlerin ve Fransızların sömürge valileri kadar zalim ve acımasızca… Trump, bundan önceki Riyad zirvesinde, silah satışı perdesi altında bir fatura kesmişti, Araplara… Neoconlarla güya anlaşmışlardı ve El- Kaide dosyasını açmayacaklardı… Fakat, Prens´in Amerika seyahatinde neoconları tatmin edemediği, bilakis zulüm ve soygun iştihalarını arttırmış görünüyor. Dışişleri Bakanı Adil bin Ahmed el-Cubeyr, Amerika’nın  Suudiye uzattığı faturayı; „Vallahi ben yapmadım, Katar yaptı“ diyerek, eski kuyrukları olan Doha’yı  işaret ediyor. Tam bir tiyatro… Bunca zulüm, itibarsızlaştırma ve yağmadan sonra; hayır, şimdilik Suriye’den ayrılmayacağız, fakat bölge ülkeleri hem masraflarımızı ödeyecekler ve hem de; Rusya, İran ve Suriye ittifakına karşı ölmek üzere asker verecekler, diyecek kadar zıvanadan çıkan bir hareket, ancak neocon olabilir. Troçki’nin yolundan giden Kissinger’in şakirtleri…

KATAR DİYE BİR DEVLET, VAR MI?

11 Eylül’den önce Katar ve Doha isimleri, medyamızda hiç duyulmazlardı. Amerikalı neocon´ların Avrupa’daki yoldaşları ile önce El- Kaideyi ve sonra da Boko Haram, ÖSO e İŞİD´i inşa etmesinden önce, dünya Katar´ı hiç tanımazdı… Suudi Arabistan’ın himayesindeki bu küçük devletçilik, topraklarını yüz yirmi bin Amerikan askerine açana kadar, bilinmezdi… Katar’ın nüfusu ikiyüzbin civarında… Bu toprakların neocon ve neoliberal ittifakınca; İslam ülkeleri ve AB´de işlenecek cinayetlerin operasyon merkezi olduğunu, daha çok Arap Baharında öğrendik. Yahudî asıllı iki Fransız kardeşlerin kurdukları El Cezire televizyonu, ittifakın görevlisi Mahmut El Cibril´in Amerika’dan Doha´ya, sonrada Bingazi´ye gelmesi ve Neoliberallerin onbinlerce Trol ile Arap Baharını medya üzerinden organize etmeleri, neoconların Libya başkonsoloslarını öldürmeleri ve Davutoğlu’nu başrolde oynadığını “Suriye’nin dostları tiyatrosundan“ sonra Katar’ın veya Doha’nın stratejik önemi ortaya çıkmış oldu.

Tek adama bağlı rejimlerin içine düştüğü maskaralıkların tasviridir, anlattıklarımız… Güya Suudî´de iktidar değiştirilerek, bugüne kadar yapılanlar çölün altına gömülecekti… Fakat, dünya politikasında sıkışan neoconlar bu adamları rehin almışa benziyorlar. Trump kurtarmak istedi ve neticede kendisi de bu deccalist çeteye teslim olmuş görünüyor. Riyad zirvesinde; o güne kadar işlenen suçlar ve yapılan insanlık dışı muameleler  Katar yüklenecek, faturası kesildikten sonra belki de bu operasyon merkezi (Doha) pasif hale getirilecekti. Gördüğümüz gibi Trump tükürdüğünü bir bir yalamak zorunda bırakılıyor. O da çareyi, tüccarca bir çıkışta arıyor: Mademki evimize dönmeye razı değilsiniz, öyleyse kayıplarımızı telafi edin, diyor… Kime diyor, sizce… Arap baharını destekleyen tüm ülkelere… Türkiye de dahil… Daha önce de yazdım. AKP iktidarını bunca sıkıntıya rağmen devam ettirenler neocon destekçileridir. Soçi ve Astana süreçlerine ihanet meyli içinde kıvrananlar, bunu herkesten daha iyi biliyorlar.

TÜRKİYE CANAVARLARA DİŞ VE TIRNAK KİRASI VERECEK Mİ?

Eminim ki, bu gidişatla, neoconların sıkıştırmaları ile yıkılan Irak, Suriye ve Yemen’i Araplara inşa ettirilecekler. Önce silah satıp para kazandılar. Sonra Batı´daki paralarına el koydular… Petrollerinin borularına da hakim olduktan sonra; baba Bush´tan bu yana bilhassa Amerika ve İngilizin bu coğrafyada yaptığı tüm masrafları isteyecekler, neoconlar.

Deccalde merhamet aranır mı? Yarın, mutlaka harap olan Taiz, Aden ve Sana‘nın faturaları da genç prensin önüne düşecek.

Moskova ile Washington arasında mekik dokuyan Türkiye’yenin halini, sormanıza gerek var mı? Adamlar tutup, Küreciğin, İncirliğin, Balıkesir, Sinop ve İzmir’in giderlerini Zerrab’ın hesabı ile birlikte önümüze koyarlar mı, koyarlar. Bu zalim, ahlaksız, demokrasi düşmanı ve yağmacı çeteden bunlar beklenmez mi? İsterseniz, Adil bin Cübeyir ile Trump arasında geçen diyalogların derecesine birlikte bakalım. Guta’da kimyasal silah yoktur, gerçeğini ifade eden Mattis´in „Savaşı bölgeye dağıtacağız“ sözünü de tahlil edelim.

Fakat burada bir kurtuluş yolu var. Bölge ülkeleri halklarına dönebilseler, geleceklerini neoconların inisiyatiflerinde değil de, milli meclislerinde arayabilseler, eminim ki hem kendileri kurtulurlar; hem tutsak Trump, hem ikilemdeki Avrupa Birliği temsilcileri ve hem de Vladimir Putin… Belki de, bu aralıktan dünyaya şavkını verecek Barış Güneşi şu dehşetli buzlanmayı durdurur ve insanlık bahara merhaba der… Siz de öyle düşünmüyor musunuz?

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Evet,gerçekten de ilginç bir yaklaşım. Türkiye medyasında hiç göremediğimiz kadar orjinal ve yeni bilgilerle dolu. Bunların kamuoyuna mutlaka, ama mutlaka iletilmesi lazım. Allah muvaffak etsin, inşaallah..

Yüksel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*