Kazanmak veya kaybetmek dâvâsı

“Biz Risale-i Nur Şakirdleri, her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da, ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır, diye kanaatimiz var.”

Risale-i Nur’da geçen bu ifade uzun süredir zihnimi meşgul eden bir meseleye dönüşmüştü. Öyle ki kendimi, ifade de geçen “Nur Şakirdi” sıfatına muhatap kabul edip, okulu bırakıp ardından da 7/24 hizmetlerde koşturmayı düşünüyordum.

Zihnimi meşgul eden bu meseleyi bir kardeşimle istişare ettiğimde ise hakikatler ortaya çıktı. Bu ifadeden anlayacağımız mânâ tamamen bakış açısıyla alâkalıdır.

Bazen öyle olur ki insan, bütün gününü dünyaya ait işlerde harcamış gibidir. Ancak tek bir dakika içinde yapılan bir amel, insana öyle bir meyve verir ki, o meyve onu ahirete bağlar. Hayat dediğimiz şey böyle iniş-çıkışlardan oluşan bir yoldur.

“Yüz derece ziyade aklımız olsa da, ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır” ifadesinde ki asıl mana, aklın nerede kullanıldığı değildir. Nerede kullanıldığıyla beraber nasıl ve niçin kullanıldığıdır. Akıl, insanı bir durum veya düşünce karşısında sebeplere itiyorsa ya da kontrolü kaybetmesine sebep oluyorsa, asıl problem orada başlar.

Asıl mesele, insanın aklı vesilesiyle bir şeyleri sonuca bağlarken ne kadar hikmetli ve isabetli düşündüğüdür. İnsan, sebeplerin ve aynı zamanda kendisinin bir perde olduğunu anlayabildiği anda yüz derece ziyade aklının yüzünü de bu dâvâya sarf etmiş olur. Yani durum şu ki; aklımızla yoldan mı çıkıyoruz, yola mı geliyoruz?

Çünkü insan olmamızın getirdiği bir durum olarak, zihni meşgul eden şeylerin muhtevası hep değişecektir. Bu muhteva okul, hizmet, aile, sosyal hayat vs. olabilir. Bu durumda değişmemesi gereken tek şey aklın kişiyi nereye bağladığıdır. Eğer insanı Cenâb-ı Hakk’a bağlamayıp eneye teslim ediyorsa, kişinin yarınları büyük sıkıntılara gebedir. Hayatta yaşanılan her olayın arka planında, o olayın niçin ve nereden geldiği bilinmiyorsa, görülmüyorsa; o olay musîbete dönüşecektir. Çünkü insanı Hâlık’ından uzaklaştıracaktır.

Bu durumda, kumandanı kalp yapmak dikkat edilmesi gereken bir diğer noktadır. (Ancak damarları tıkanmamış bir kalp). Çünkü kalp, maddî-manevî hayatın merkezindedir ve imanın mahallidir. İnsan, kalbi kumandan yapmadığı sürece nefis konuşacak ve aklı kendine hizmet ettirecektir. Doğru olan şudur ki; kalp kumandan, akıl ise onun askeri olmalıdır.

Bir de esas meseleyi unutmamak gerektir ki; o da kazanmak veya kaybetmek dâvâsıdır. Burada da Risale-i Nur’da ki “kemiyet değil keyfiyet” düsturu karşımıza çıkıyor. Çünkü bir ihlâslı amel, batmanlar ihlâssız amele müreccahtır.

Konuyu biraz daha somutlaştıracak olursak, mesele haftanın 7 günü derse gidip gelmek değildir. Çünkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı, sayısal analizi yapılabilen bir şey değildir. Her gün onlarca gelen whatsapp mesajları 10 kişiye gönderildiğinde veya lisân-ı hâle mukabil lisân-ı paylaşımlarla kazanılabilecek bir dâvâ değildir bu dâvâ. Böyle düşünmek ve bu şekilde hareket etmek bu dâvânın kıymetini düşürmektir.

Katıldığın dersler, kıldığın namazlar… Bunlar ile birlikte esas olan kalitedir. Buna en büyük delil ise yıllardır hiçbir umumî dersi kaçırmadığı halde, istikamette kalamayanlardır.

Hasılı kelâm: “Yüz derece ziyade aklımız olsa da” bu dâvâya sarf etmek, ihlâsla yapılan amellerin kalitesi ile doğru orantılıdır. Çünkü ihlâs; en sağlam bir esas, en makbul bir şefaatçi, en sağlam bir dayanak noktası ve en safi bir ubudiyettir. Vesselâm.

Fethiye Songül Akay

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Aslında olaylar ve hakikatler bizde alışkanlık ve ülfet peyda etmiş.

    KurAn-ı Ve Resulu
    Ve Ahir zaman müceddidi yolundan gitmeye gayret edenler azınlıkta kalmış..

    Hastane odasından yazıyorum şimdi Dostlar,
    Bir ameliyat geçirdim ve dünya asli yüzü sanki şimdi göstermeye başladı kendini..

    Sanki o gün hiç gelmeyecek
    Sanki bizi sarıp sarmalayan o şaşalı dünya hiç gitmeyecek gibi yaşamışım diyorum..

    Hertürlü iyiliğe ve güzelliğe hemen alışan bizler sanki bunun bizden istesek de istemesek de alınacağını ve her verilenden hesap sorulacağımızı unutmuş gibiyiz..

    Hayır hayır öyle gırtlaktaki bilmeden bahsetmiyorum
    Gerçekten ve gerçekten kalpte her an atışla hissedilen o hem çiğ hem derin bilmeden bahsediyorum..

    GIDECEĞiZ dostlar yolculuk var..
    Her fiilimiz ve amelimiz her niyetimiz ve gayretimiz karşımıza bütün çıplaklığıyla çıkacak..

    Ve kısaca diyelim ki canlar
    Anne Karnından Dünya Karnına doğduk..
    Ve çok uzak değil birazdan ebed yurduna doğacağız..

    Bi 10 dakka her şeyi durduralım ve bunun üzerinde düşünelim emi..

    Ya şimdi ya hiç
    Ya şuan ya hiç zaman .

    Bismillah Biiznillah 2 cihan saadeti kazanacak istikamette her nefeste yürümek nefeslemek duasıyla..

Kâşif-i Kâinat için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*