Kâzım Güleçyüz: Bediüzzaman neşriyatla hep iç içeydi

Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetinde neşriyatın her zaman çok önemli bir yer tuttuğunu söyledi.

Bediüzzaman hep neşriyatla iç içeydi

Gazetemizin 45. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz Kasımpaşa ve Feriköy hizmet merkezlerinde “Risale-i Nur ve neşriyat hizmetleri”ni anlattı. Konuşmasında Risale-i Nur’dan örnekler aktaran Güleçyüz, Bediüzzaman’ın gazete ile Van Valisi Tahir Paşanın konağında misafir olarak kalırken tanıştığını ifade etti.

Said Nursî’nin İstanbul’da 2. Meşrutiyet döneminde gazete okurluğundan yazarlığına geçiş yaptığını belirten Güleçyüz, o zamanki belli başlı bütün gazetelerde çıkan makalelerini örnek gösterdi. Bu yazıların yayınlarımızda çıkan  Eski Said Dönemi Eserleri’ndeki “Makalât” isimli bölümde yer aldığını ifade ederek Üstadın meşrûtiyet ve hürriyet kavramlarına şeriat namına sahip çıkıp, bu fikirlerini gazete yazılarında dile getirdiğini vurguladı.

Risale-i Nur’un medyadaki dili

Güleçyüz, Bediüzzaman’ın Rusya esareti dönüşünde o zamanın akademik kuruluşu olan Darul Hikmetül İslâmiyede aza olarak görev yaptığını ve almak istemediği halde prosedür gereği verilen maaşı biriktirip, daha sonra Mesnevî-i Nuriye’de toplanan eserlerini yazarak bastırdığını ve ücretsiz dağıttığını; İstanbul İngiliz işgaline girdiğinde işgalcilere karşı Hutuvat-ı Sitte kitapçığını bastırıp ücretsiz dağıttığını ve toplumda İngilizlere karşı kamuoyu oluşturduğunu söyledi.

Said Nursî’nin Ankara’dan sonra Van’a çekildiğini ve Şeyh Said hadisesi sonrasında, bu olayla hiçbir ilgisi olmadığı halde oradan sürgün olarak Burdur ve Barla’ya gönderildiğini hatırlatan Güleçyüz, Barla’da  Risale-i Nur eserlerinin büyük kısmının telif edildiğini; Kur’ân harfleriyle okuyup yazmanın yasak olduğu o dönemde 600 bin nüsha risalenin elle ve hatt-ı Kur’ân ile yazılarak yayıldığını anlattı.

Güleçyüz, Yeni Asya’nın Bediüzzaman tarafından “Risale-i Nur matbuat lisanıyla tezahüre başlamak, ders vermek ve konuşmak zamanı gelmiştir veya gelecek gibidir zannederim” şeklinde dile getirilen hedefi gerçekleştirmek için 44 yıl önce yayın hayatına atıldığını ve “Risale-i Nur’un medyadaki dili” olarak hizmetini sürdürdüğünü ifade ederken, okuyuculardan neşriyatımıza bu anlayışla sahip çıkmalarını istedi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*