Kemale Koş, Mükemmeli Arama!

“Dördüncü Vecih
Amelin en iyi sûretini taharrîden neş’et eden bir vesvesedir ki; takvâ zannıyla teşeddüd ettikçe, hal ona şiddetlenir, hattâ bir dereceye varır ki, o adam, amelin daha evlâsını ararken, harama düşer. Bâzan bir sünnetin araması, bir vâcibi terk ettiriyor. ‘Acaba amelim sahih oldu mu?’ der, iâde eder. Bu hal devam eder. Gayet ye’se düşer. Şeytan şu halinden istifade eder, onu yaralar. Şu yaranın iki merhemi var…”

Vesvesenin sıklıkla obsesif-kompulsif kişilik yapısına sahip fertlerde daha çok görüldüğünü belirtmiştik. Bu problem kişilik bozukluğu düzeyinden ciddi nevroz ve psikoz problemlerine kadar pek çok hastalıkla birlikte görülebilmektedir. Ancak, özellikle vesvesenin değişik tezahürleri olan obsesyon adı verilen takıntıların ve aynı hareketlerin bir kural gibi tekrar edildiği hal olan kompulsiyonun telkinle ve şuur altına yönelik mesajlarla çok kolaylıkla düzeltilebilmesi mümkündür. Özellikle vesvesenin dördüncü şekli bu kişilik yapısının mükemmeliyetçi yapısı ile yakından alakalıdır. “Amelin en iyisini taharriden neş’et eden bir vesvesedir ki, takva zannıyla teşeddüt ettikçe, hal ona şiddetlenir.” Bu tanım, psikiyatrik hastalıkların teşhisinde dünyanın pek çok ülkesinde esas kabul edilen Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırladığı DSM-IV’de obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu teşhis kriterleri ile de uyuşmaktadır. Bu kriterler şöyle sıralanmıştır: “Aşağıdakilerden dördünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkin döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişiler arası kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü:

1- Yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede, ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşıp durur.

2- İşin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmeliyetçilik gösterir. (örn. Kendisine özgü aşırı katı ölçüler karşılanmadığı için bir tasarıyı tamamlayamaz.)

3- Boş zamanlarını değerlendirme etkinliklerinden ve arkadaşlıklarından yoksun kalacak şekilde kendisini işe ya da üretkenliğe adar. (Ekonomik gereksinimleri ile açıklanamaz.)

4- Ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının sesini aşırı dinler ve esneklik göstermez. (Kültürel ya da dinsel özdeşim ile açıklanamaz.)

5- Özel bir değeri olmasa bile eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamaz.

6- Başkaları tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da başkalarıyla birlikte çalışmak istemez.

7- Para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır; para gelecekte ortaya çıkabilecek felaketler için biriktirilmesi gereken bir şey olarak görülür.

8- Katı ve inatçıdır.”

Bütün bu kriterlerin ana hattını aşırı mükemmeliyetçilik ve eşyanın işleyiş kurallarını tamamen kendi iradesi ile şekillendirdiğini vehmetme ve aşırı sebepçilik oluşturmaktadır. Bu hal ibadetle ilgili fiillerde ortaya çıktığında bir taraftan takva olduğunu zannederek, yani Allah korkusu ile ibadetin mükemmelini ararken; diğer taraftan bir şeyin güzel ya da çirkinlik halinin tamamen ilahi irade ve arzu ile alakalı olduğunu düşünmeme şeklinde bir çelişki yaşanmaktadır. Bu durum bir sultanın huzuruna gittiğinizde, küçük bir kese içinde hediyenizi arz etmeniz ve içinde dört altın olduğunu ifade etmenize benzer. Kesede olan altınları kasten yanlış söylemeniz büyük bir edepsizlik örneğidir. Ancak, torbayı verdikten sonra ve yanıltmak amacınız olmadığı belli olduğu halde, söylediğiniz rakamın yanlışlığı ile ilgili sıkıntıya girmek, sultanın o altınlara ihtiyacı olduğu gibi bir yanlışlığı çağrıştırmaktadır. Oysa, yaşanan bu olayın asıl güzelliği sizin bir şekilde ve sultanın rızasına uygun tarzda sevgi ve hürmetinizi ona arz etmenizdir. Olayın şekli kısmına takılmak ve aşırı şekilde önem vermek, bu yönü gölgede bırakacaktır. Bu da yukarıda sıralananlardan: “Yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede, ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşıp durur.” maddesi ile uyumlu bir sonuçtur. Aşırı mükemmeliyetçilik, ferdin kendine ve sebeplere aşırı bir güç atfetmesinin ve konumunun farkında olmamasının da ifadesidir. Her yönüyle sınırlı olan ve en iyisi de olsa varlık ya da mahluk adını alan her birey sınırlı ve eksik olmaya mahkumdur. Nihai kemali bulmak gibi bir şansı olmayan ancak, sürekli kemale koşmak ve ideali aramak konumunda bir varlıktır. Kemale ulaşmak noktasında iradesini hakkı ile ortaya koyduğuna inandıktan ve samimi olduktan sonra işin ötesini kurcalamak ve eksiksiz yapabileceğine inanmak başlı başına büyük bir eksikliktir. Sultana gerçekten içinde dört altın olduğuna inanarak ve bütün samimiyetinizle, yüreğinizden verdiğiniz kese boş bile çıksa o, sultanın indinde dört bin altın değerindedir. Üstelik Sultan-ı Ezeli sizin kalbinizin en ince ayrıntılarını bilmekte ve amellerinizi ona göre değerlendirmektedir. O’nun bizlerden beklentisi mükemmeliyet değil, samimiyettir.

Bu mükemmeli arama hastalığını şeytan sıklıkla işletmekte ve sanki din adına, Allah’ın emirlerini daha güzel yerine getirme adına yapılıyormuş gibi hissettirdiği durumu Allah’dan ve O’nun yolundan uzaklaştırmak için kullanmaktadır. Bu gerçekten çok sinsice ve ustaca planlanmış bir oyundur. Ancak asrın imamının Kur’an’dan ve Resul-i Ekrem’den aldığı dersle bu sinsi planı bozmanın ve şeytanın oyununa gelmemenin yollarına dair etkili açıklamaları bir ihsan-ı İlahi olarak bizlere ulaşmıştır. Bu çağımızda en sık görülen hastalıklardan olan obsesyon ve kompülsiyon içinde etkili bir çare olarak algılanmalı ve ibadetler alanının dışında da kullanılmalıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*