Kemaleddin Ceviz de rahmetli oldu…

Aman Yâ Rabbi! Şu virüs âfatını, bir an evvel âlemimizden def-i ref eyle. O virüs sebebiyle, cemaatimizden, bu kaçıncı vefat oldu böyle.

Kemaleddin Ağabeyi, 70 senesinde, Ankara’da Nurlar’la müşerref olduğumuzdan beri tanırız. Sohbet ve ziyaretlerine sık sık gittiğimiz, rahmetli Bayram Yüksel Ağabeyin, Hacıbayram 27 numaralı dershanesinde onunla çok karşılaşırdık. Kendisini Nur hizmetine adamış olan ağabeyimizdi. Bayram Ağabeye yakın olmak için, orada ev kiralamıştı. Tıpkı, yine ehl-i hizmet ve sonradan ikisi dünür olan Mustafa Süzen Ağabey gibi.

Aslen Erzurum Hasankale’li (Pasinler) idi. Daha sonra, biz de Erzurum’a enişte olunca sevinmişti. Sağlık memuru idi. Kendisinin bizzat anlattığı şu hatırası” Sene 1960, Urfa’da sağlık memuruyum. “Üstad Hazretleri”ni vefatından bir gün önce, İpek Palas Oteli’nde ziyaret ettim. Çok kalabalık vardı. Üstad da hilâf-ı âdet bütün ziyaretçileri kabul ediyordu. Ben Abdullah Yeğin Ağabeyin yardımıyla Üstad’ın yanına vardım. Titreyerek ve gözyaşları ile elini öptüm. Çok heyecanlıydım. Bir şey dikkatimi çekti: Üstad çok kuvvetliydi. Elimi tuttu, ben rahatsız ederim diye üç defa geri çekmek istedim, çekemedim. Rahatsız ederim diye çekiniyordum. Zorladım yine çekemedim. Üstad bana bir şey söyledi, ben anlayamadım. Zübeyir Ağabey, “Seni talebeliğe kabul ettiğini söylüyor” dedi. O gün çok ziyaretçi vardı, kuyruk çok uzundu. Üstad Hazretleri’nin mübarek cenazesi kaldırılırken Urfa’nın bütün caddeleri, sokaklar, damlar doldu. O gün Urfa çok kalabalıktı.” ile Üstadı gören son şahidlerden olduğu bilinirdi.

Sessiz, sakin fakat hizmette cevval biriydi, İyi İngilizce bilirdi. Hatta 70li senelerde, Üstadın ilk İngilizce tarihçe-i hayatını, özet olarak o yapmıştı. Hatırlayanlar olur belki “Kemaleddin Akgün” müstear isimli beyaz bir cep kitapçığı idi. Bildiğim kadarıyla da, Yeni Asya Matbaası’nda basılmıştı. Bu İngilizceyi iyi bilmesinden dolayı, şöyle bir hadise yaşamıştı. Bir gün vakit harici, Hacıbayram Camii’nde tek olarak namaz kılıyormuş. O ara, birkaç turist ve başlarında onlara anlatan bir Türk gelmiş. Fakat kadınların elbiseleri açık-saçıkmış. Kemaleddin Abi, gence demiş ki “böyle olmaz, burası cami. Şurada örtüler var, onlardan giysinler.” Tabiî biraz da giyim kuşamı derviş gibiydi. Turistler; “ne diyor?” demişler. Genç de, çok iyi olmayan İngilizcesi ile “ boş verin ya, meczubun biri işte” der demez, Kemaleddin Abi, tam aksanıyla İngilizce olarak bir cevab verip, konuşmuş. Hem turistler şaşırmış, hem de rehber kıpkırmızı olmuş. Sonradan özür dilemişler.

Emekli olduktan sonra, Hacıbayram’da cemaate ait “Sadâkat Kitabevi’nde”, uzun seneler çalışıp, hizmet etmişti.1974 senesinde, biz de, Said Özdemir’in “İhlâs Kitabevi’nde” bir sene çalışmıştık. O zaman daha çok görüşür ve kitap alış verişinde de bulunurduk.

1980 senesinde, ağabeyim, asteğmen olarak kur’asını,  “Erzurum Hasankale tank taburu” na çekmiş. Haritayı açıp baktık, bir türlü öyle bir yeri bulamadık. Kemaleddin Ağabey de Hasankale’li olduğundan telefon açıp sorduk, güldü. “keçeli, oranın adı değişti, sonradan Pasinler oldu” dedi, Hakikatten de, Pasinler, koskoca önümüzde duruyordu. Ama biz nereden bilirdik ki…

Geçen haftalarda, o da virüse kapılmıştı. Haber gelince, arayıp konuştum. “Osman kardeş, duâ et!” dedi. Evet Kemaleddin Ağabeyim, duâlarımız seninle. Dünyada da, ukbada da…

Allah rahmet eylesin, makamın Cennet olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*