Gayri münteşir Barla mektupları arasında, “Babacan Mehmet Ali” imzasıyla yer alan mektuptan, asıl gündemimizin ne olması gerektiğine ışık tutan satırlar:
“Candan sevgili kardeşlerim!
“Zahirde neyi görürseniz, daima iyi tarafını görmeye çalışalım. Çünkü bizden daha iyi Gören ve daha iyi Bilen vardır. (‘Muhakkak ki Biz Âdemoğullarını yücelttik, şereflendirdik’ (İsra: 79) mealindeki) Bu âyetin ne demek olduğunu kudretimiz yettiği kadar hepimiz biliyoruz değil mi? İşte baştan geçen mühim esrarlarından bir adedini sizlere aynen yazıyorum.“Kardeşlerim! Sözlerimi iyi okuyup dinleyin ki, Risale-i Nur ve şakirdleri kendiliğinden meydana çıkmıyor. O kudsî daireye kendiliğimizden girmedik. Binler hamd edelim ki, bu dairede bulunduğunuz bendeleri de seyyar nöbetçi olarak kaldım. Çünkü nefsim ahirete ait meyveleri dünyada yemeye çalışıyor.
“Mesleğimizde hizmet vardır. Baba himmet, oğlum hizmet dediği gibi. Her ne ise. Fakat sizler kalemlerinizle, kâinata nurlar neşrediyorsunuz. Çünkü bir damla mürekkep ki Risale-i Nur’a hizmet, iman kuvvetine göre birden bin damla şehit kanı mertebesi kazandırdığını gördüm. Üstadım şahittir. Çünkü bir kelime, icabında dünyayı fetheder. Meselâ harplerde toplar, tüfenkler, kılıçlar fethedemediğini nihayet el kadar bir kâğıt içindeki yazılarla bir tek imzası kâfi gelip fethediyor, değil mi?
“Elimizden geldiği kadar Sözler’i yazmakla beraber tatbikine çalışalım ve iman tohumunu neşv ü nemada bulunduralım. Böyle elîm bir zamanda, hattâ önümüzdeki mübarek Ramazan’da kendi Nurlarımızla nurlanmaya bakalım. Başkalarının yolsuz harekâtlarına bakıp da, zihnimizi kirlendirmeyelim. Daima huzurda bulunalım. Bir saniye dahi kalbimizi ayırmayalım.
“Malûmunuz vechile, vazifemiz Risale-i Nur’a hizmettir. Ve hizmetimize mukabil fiilen ve kalben bir tek mükâfat dahi istemeyeceğiz. Daima rıza-yı İlâhîyi tahsil için gece ve gündüz çalışacağız. Cenab-ı Hak Erhamü’r-Râhimîn’dir. İsterse dünyada da verir. Verdi diye sevinmeyeceğiz, şükürle hamd edeceğiz.”
«««
Nafiz Fırat için yazdıklarımız üzerine arayan oğlu Murat’ın, tıpkı rahmetli babası gibi aynı çizgide yürüdüğünü gördük, çok mutlu olduk.
Fırat’la birlikte aynı manevî atmosferi paylaştığımız Şehremini komşularımızdan Yahya Dut da Nafiz Beyin sadakat ve istikametini teyid eden bir örnek aktardı: Fırat, ara ara gittiği bir sohbetin önde gelenlerinin son dönemdeki siyasîleşme rüzgârına fazlaca kapıldıklarını görünce, “Artık gitmeyeceğim” deyip, bu kararını vefatından 10 gün önce Yahya Beye iletmiş.
Benzer konuda makaleler:
- Merak etmeyiniz, o Nurlar parlayacak
- Hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakmalı
- BEDİÜZZAMAN SAİD NURSî: Merak etmeyiniz, o Nurlar parlayacaklar
- İnsan başıboş değil, bir mükâfat ve mücâzâtı olacak
- Billûr Tanesi
- Besmele ve ihlas ilişkisi
- Ey kardeşlerim kucaklaşın, bu bayramda beni ağlatmayın
- İman, her derdin en kudsî dermanı
- Kadere fetva verdirmeden!…
- Su gibi aziz olmak
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun