Kıbrıs’ta hizmetler kavlî ve fiilî duâ istiyor

Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeyiz. Eşimle birlikte hizmet heyecanı içerisinde buradaki ağabey ve kardeşlerimizle birlikteyiz.

Akdeniz bölgesi illerindeki kardeşlerimizin yavru vatanla ciddî bir ilgileri var. Her ay bu ülkemizde, Türkiye’den bir konuşmacı ağırlıyorlar. Böylece her ay çalışılmış bir konuyu, bir alan uzmanı gündeme getiriyor ve buradaki insanları, gençleri konularla ilgili bilgilendiriyorlar.

Yakın Doğu Üniversitesi’nden yetkililer de bu kültürel hareketliliğe yardımcı oluyorlar. Konferans, seminer ve panel gibi uygulamalarda salonlarını açıyorlar ve aslında tam da üniversite olmanın gereğini yerine getiriyorlar.

Kıbrıs’ta özellikle on yıllardır Yeni Asya Gazetesi temsilcisi Eyüp Aktaş’ın çabaları, samimî ve istikametli duruşu ve Hasan Muti Beyefendilerin şevkle, fedakârlıkla, Risale-i Nurlardan ciddî dersler almış olmanın hazzı ve huzuru içerisinde, eşi ve çocuklarıyla birlikte bu dâvânın daha farklı insanlara taşınması çabası tam bir Nur Talebeliği hassasiyeti içeriyor.

Nitekim sekiz yaşlarındaki Burak Muti’nin konferans öncesi okuduğu Peygamberimizle (asm) ilgili güzel şiiri ve yine lise öğrencilerinden Sevde Nur Muti ve Büşra Nur Erciyes kızlarımızın okudukları peygamber sevgisi ihtiva eden şiirleri seslendirmeleri salona apayrı bir ruh kattı.

Doğrusu gençlerin böyle programlarda yer almaları ve programın bir parçası olmaları onların ileriki hayatları için ciddî bir maya oluşturuyor.

Hatta dâvâ şuuru denen şey, dâvâ içerisinde alınan görevlerle alâkalıdır. Kim ne kadar hizmet içerisinde yer alıyorsa, o kadar dâvâ ile alâkadar oluyor. Onun için de mümkün mertebe, çocuklara, gençlere böyle programlarda özel yer verilmesi onların sonraki hayatları için birer tohum hükmüne geçiyor.
**
Kıbrıs’taki Nur medresesinde altı kardeşimiz kalıyor. Hepsi de hukuk talimi yapıyorlar. Doğrusu günlük risale okumaları, hizmetlerde aktif rol almaları onları tam bir Nur Talebesi olma yolunda hız veriyor.

‘Kur’ân ve Sünnet Işığında Pozitif Düşünce ve Pozitif İnsan Modeli’ konferansımızın açış konuşmasını yapan Uğur kardeşimiz ve sunuşu yürüten Engin kardeşlerimizin hizmet heyecanları gerçekten görülmeye değerdi.

Bu şunu gösteriyor ki, bu gençlerimizin bu şekilde bir yürekten hizmet ilgileri gelecek zamanlarda da omuzlarında hizmet-i imaniye ve Kur’âniyenin nasiplileri olacağının işaretleridir.

Tabiî Adana’dan program vesilesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gelmiş olan öğrenci arkadaşlarımızın katılımları ise apayrı bir heyecan kattı. Bir akrabalık halini almış olan ‘Nur Talebeliği’ kavramı, bu asırda ciddî bir ihtiyaç. Bir ağabeyle, bir kardeşle, bir ablayla görüşmek, konuşmak gibi bir Nur Talebesinin bir Nur Talebesiyle görüşmesi de aynı anlamı taşıyor.
**
Hiç şüphesiz, imanın hayata en çok lâzım olduğu dönemlerden birisi elbette gençlik dönemidir.

Haliyle imanı sadece hayatın bir dönemine hasretmekten bahsetmiyorum. Ancak iman, bir hayat modeli olarak, bir yaşama tarzı olarak hayata en fazla gençlik döneminde dokunur.

Duyguların, hislerin, heyecanın, dinamiğin, enerjinin en yoğun yaşandığı bir hayat dönemi olarak gençlik, elbette bu taşınması güç olan duygu yoğunluklarını lâyıkıyla, helâl dairesi içinde taşıyabilecek bir hayat hali oluşturmaktadır.

Zaten bir kişideki iman düzeyini anlayabilmek için, o kişinin normal hayat halinden değil, kendisine sunulan imkânlar olarak varlık, mal, mülk, para, şehevî ve gadabî tercih halleri, maddî ve manevî musîbetler gibi imtihan hallerinde görmek gerekir.

İman düzeyi, imtihan düzeyinden anlaşılır.

İşte böyle durumları şükür halinde, sabır halinde, kulluk halinde geçebilen insan elbette iman düzeyi, onu günahlara karşı muhafaza edebilen, haramlara karşı tutabilen, onu kulluktan uzaklaştırmayan bir kıvam halidir.

Tabiî yine günahlardan uzak durmaya en çok ihtiyaç duyulan dönem, gençlik yıllarıdır. Nitekim çocukluk ve ihtiyarlık dönemleri kısmî bir koruma halindedir. Ama gençlik yılları öyle değil. Çünkü günahların insanı en çok meşgul ettiği dönem gençlik yıllarıdır. Bu yıllarda insanı olumsuz etkileyen unsurlara karşı dik durabilmek, mücadele edebilmek güçlü bir imanın sonucudur.

Tabiî güçlü bir iman insanda nasıl oluşabilecektir?
Belki de asıl üzerinde durulması gereken nokta burasıdır.

Her anne baba elbette çocuklarının güçlü imanlı olmasını temenni ederler. Ama bu da öylesine, durup dururken olmuyor. İnsanda bir programın işleyebilmesi için, elbette o programı kurmak, o programın işletimini uygulamak ve erken yaşlardan itibaren antrenmanlar yapmak gerekecektir.

Onun için belki de Bediüzzaman’ın bir yaşına kadar ki, validesinin manevî telkinlerini, nasihatlerini önemsemesi, seksen yıllık hayatının, birikimlerinin o temel üzerine oturduğunu ifade etmesi bundandır.

Haramlardan arınmış bir aile ortamı, haramlara mesafeli bir hayat biçimini netice verecektir.

Abdestsiz yere basmayan bir hayat hali, her zaman ve her yerde Allah’ın huzurunda olduğu bilincinin insana yerleşmesine vesile olacaktır. Yemeklerinden sonra duâların yapıldığı, karşılaşılan her türlü hal ve durumlara karşı ibret nazarının ve tefekkür halinin sürekli canlı tutulduğu, namaz vakitlerine göre hayatın işlerinin tanzim edildiği bir hayat hali elbette zihinlerde sürekli canlı bir iman hali kendini gösterecektir.

Hatta günahlardan uzaklaşabilmek, nefsinin istek ve arzularını frenleyebilmek için oruç tutulması, nefsi istek ve arzularının aksine adımlar atılması insanı haramlara karşı daha dirençli ve helâllere karşı daha ilgili, meyilli hale gelecektir.

Nitekim duâ ve tevekkülün insanın hayra olan kabiliyetini arttırması, istiğfar ve tövbenin de şerre olan meylini kesmesi bunun bir sonucudur.

Nitekim çocuk, anne baba neye, nasıl tepki veriyorsa aynı davranış modelini kendisi de edinmektedir. Anne babanın olaylar karşısındaki sabır hali, tevekkül hali, varlığa karşı sevgi hali, Allah’a karşı kulluk hali gibi durumlar elbette çocuk için çalışılmış davranışlar olarak ortaya çıkacaktır. Yani çocuk anne baba davranışlarında, kendisi için hazır bir davranışlar-tutumlar havuzu ile karşılaşmaktadır. Bu çocuğun hayatı yaşama aşamasında hazır bir potansiyel olmaktadır.

O zaman güçlü imanlı genç nesillerimizin ortaya çıkabilmesi için, öncelikle güçlü bir aile dinamiği şarttır. Anne baba çocuklarının dünyalarına ne ekmişlerse elbette o ekilen unsurların meyvelerinin alınacağı kaçınılmazdır.

Doğrusu, bizimle birlikte Kıbrıs’ta bir ağabey olarak önümüzde yürüyen, Mersin cemaatinden Basri Özdemir Ağabey ve eşleri, Basri Ağabeyin güçlü imanlı evlâtlarından, iş adamı Sait Özdemir kardeşimiz, Kıbrıs Yeni Asya Temsilcimiz Eyüp Aktaş Ağabeyimiz ve kendisini Nur Talebesi antrenmanları yapan olarak tanımlayan Hasan Muti kardeşlerimizin hizmet çabaları hakikaten tam bir sahabe hassasiyetini gösteriyor.

Doğrusu Kıbrıs bugünlerde mülk bir dershane alma heyecanı içerisinde.

Burada, maddî ve manevî zor şartlarda hizmetler etmeye çalışan kahraman ağabey ve kardeşlerimizi yürekten tebrikler edelim ve duâlarımızı onlarla buluşturalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*