Kocatepe, kocaman tepe oldu!

Kocatepe, kocaman bir tepe oldu. Evet, geçtiğimiz 19 Ekim Pazar günü, 14 sene aradan sonra, (daha doğrusu izin verilmemesinden dolayı) yapılamayan, “Kocatepe Bediüzzaman Mevlidi” büyük bir kalabalık ve heyecanlı cemaatle beraber, âdeta kocaman bir tepeye döndü. Hem de insanlardan meydana gelen bir tepeye.

Haftalar öncesi, Yeni Asya’da ilânlar çıkmaya başlayınca, herkesi bir heyecan sarmıştı. Geçtiğimiz senelerde, Ankara’ya her gidişimde, bir araya geldiğimiz Ankara’lı arkadaşlara, mevlid için müracaatta bulunmalarını söyledik. Gerçi, yapılan müracaatların kabul edilmediğini biliyorduk, ama yine de devamlı ısrar ediyorduk. Nihayet 14 sene aradan sonra 2014 senesinde bu iş tahakkuk etti çok şükür.

Artık, her belde, her vilayet günler öncesi hazırlıklarına başlamıştı. Heyecan, doruk noktasına çıkmıştı. Her vilayet, her belde; otobüs, minibüs, tren, uçak ve arabalarıyla gitmek üzere, plân ve programlarını yapmışlardı. Biz de Bursa’dan 10 otobüs kadar bir cemaatle iştirak ettik. Ben, önce otobüsle gelmeyi plânlamıştım. Fakat daha sonra çok sevdiğimiz bir hac arkadaşlarımızla konuşunca, onlar da gelmek istediklerini bildirdi ve iki aile, bir arabayla Ankara’ya doğru yola koyulduk.

Gece 03 gibi yola çıktık. Muhabbet ve sohbetle karışık yolculuğumuz esnasında, sabah namazımızı kılacağımız yere kadar giderken, aklıma geldi, facebooka girdim ki, ooo ortalık kırılıyordu. Artık memleketin dört bir tarafından yola çıkmış arkadaşlar yazıyor, durumlarını bildirip, paylaşıyor, paslaşıyordu. Biz de bu halkaya dâhil olduk. Çok güzel alış verişlerle yol boyu birbirimizden haberleştik. Bizden adres soranlar, yer tarifi soran kardeşlerle muhabbet de bir güzel oluyordu hani. “Osman Ağabey, biz sizden az öndeyiz. Hemen arkanızdan geliyoruz” diyenlerle beraber yolculuğumuz, sanki yan yana devam ediyordu. Tabiî, 2000 senesinde bıraktığımız mevlidden bu tarafa, teknoloji çok değişmişti. Artık, herkes birbirinin attığı adımdan haberdardı.

Nihayet Ankara’ya vâsıl olup, saat 11.00 civarında Kocatepe Camii’ne gelince, ortalıktaki bayram yeri şenliğini görünce, o kadar sevindik ki. Allah’a şükrettik. Şöyle caminin avlusunda arkadaşlarla bir kucaklaşıp, kitap satışı yapılan yere doğru gidince, Ankara büromuzun sadık elemanı Halil kardeş beni gördü ve “Osman Ağabey, arkada kitap imzası var, sen de oraya geç!” dedi. “Hani imzalanmayacaktı?” dedim. Neyse arkaya geçtik. “Arka” dediğimde hani, bildiğiniz imza masası değil. Musalla taşının üzerinde, ayakta imza şeklinde. Süleyman Kösmene ve yanında da Abdil Yıldırım kardeşin olduğu kısımda, kadim dost-kardeşim Abdil’in yanındaki boş “musalla masaya” geçerek biz de imzaya başladık.

Tabiî gelip giden birçok dost kardeşimizle hem muhabbet ve musafaha yapıyor, hem de imzaya devam ediyorduk. Yurdun çeşitli yerlerinden; Erzurum’dan, Van’dan, Trabzon’dan, Diyarbakır, Urfa vesaire, vesaire. Doğusuyla, batısıyla bütün Türkiye oradaydı. Nurun bayramına koşup gelmişlerdi. Bir gün önce yağmur ve borandan kapalı bir hava yaşayan Ankara, o gün cemaatin nuruyla da nurlanmış, öyle güzel bir güneşli hava olmuştu ki, Ankara’lı arkadaşlar bu duruma şaşırdıklarını söylediler. Bir ara, hem euronur videonun, hem de yeni işiyle Yeni Asya Gazetemizin röportajcısı Ekrem Özden kardeşimizin, bizim yanımıza gelip, “Osman Ağabey, aşağıda seni bekliyoruz, biraz röportaj yapacağız” demesiyle oraya gidip konuştuk. Orada da dediğimiz gibi, gerçekten on dört senedir bir baraj bendinin önüne sıkıştırılıp da, sonra salınan su misali, on dört senedir Kocatepe Bediüzzaman Mevlidi’nden mahrum kalan insanlar, öyle bir akın etmişti ki Ankara’ya. Menhus ruhu kahredecek bir hâldi bu. Kocatepe’yi, iyi-kötü biliriz. İnanın, namaz vaktinde yer bulmakta zorlandık. Urfa temsilcimiz Nihat Çiçek kardeşimizin bize yer açmasıyla ancak sıkışabildik. 30 bine yakın cemaat aldığını bildiğimiz caminin içi –dışı, dolup taşmıştı. Ancak bayram ve Cuma namazlarında bu kadar cemaat olurdu.

Şöyle caminin etrafına bir göz gezdirdim de, eski mekânımın tahassürü içime çöktü. Bu Kocatepe Camii bitmeye yakın, ezanlar okunmaya başlayınca, etraftaki bazı ev sahipleri, ezan rahatsızlığından dolayı evlerini satıp oradan gitmişlerdi. Aklıma onlar da geldi. Elhamdülillah, güzel bir mevlidi daha, güzel ve yoğun bir iştirakle, çok güzel bir şekilde tamamlayıp, evlerimize doğru giderken, orada birçok dostumuzla görüşemediğimizden dolayı da, biraz buruk olarak Ankara’dan ayrıldık. Teşekkürler Türkiye’nin asil Nur Cemaati. Sizlere selâm olsun. Allah, hepinizden razı olsun!                         

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*