Kökler, dallar ve meyveler

İslamiyet büyük ve azim bir ağaç hükmünde.

Kuran ve Sünnetten beslenen nurani bir Tuba ağacı sanki.

Bu ağaç bin dört yüz yılı aşkın dal ve budak vermeye devam ediyor.

Binlerce mümin meyvesi de vermiş durumda.

Bu ağacın kökleri ise Sahabeler hiç kuşkusuz.

Öylesine büyük bir fedakarlık ve kahramanlık sergilemişler ki, adeta hayatlarını bu uğurda feda etmişler ve böylece İslamın kök hücreleri mahiyetine geçmişler.

Bu gün bu İslam ağacı hala mümin meyvesi vermeye devam ediyor ise, bu köklerin ne kadar sağlam, ne kadar değerli olduğuna en büyük delildir.

Bu nedenle Hz. Vahşi’den, Hz. Ebubekir’e, Hz. Ali’den Hz. Muaviye’ye kadar tüm sahabeler övgüyü, minnetle anılmayı, hürmetle yad edilmeyi ve saygı duyulmayı sonuna kadar hak ediyorlar.

Allah onlardan ebeden razı olsun, bizleri şefaatlerine nail etsin.

İslam ağacı ise her bir asırda oğul vermiş, kök vermiş.

O kökten büyük hizmet ağaçları yükselmiş.

İşte onlardan birisi de Risale-i Nur ağacıdır.

Yine Kuran ve Sünnetten beslenen bir iman ağacı…

Bir İslam ve Nur ağacı…

İşte bu ağaç da bu gün imanlı meyveler vermeye devam ediyor.

Hali hazırda ise binlerce meyve vermiş zaten.

İnşallah kıyamete kadar da devam edecek.

Bu nur ağacının temel ve kökleri ise Nurun saff-ı evvelinde bulunan ağabeyler olmuş.

O zor şartlarda öylesine Üstad Bediüzzaman’ın arkasında durmuşlar ki, hayatlarını hiçe saymışlar. Her an ölüm ve hapis ve işkence ile yüz yüze olmalarına rağmen bir an bile olsun geri durmamışlar, Hep iman ve Kuran’ı savunmuşlar.

İşte bu nedenle bu gün tüm bu ağabeyler saygıyı, sevgiyi, rahmetle yad edilmeyi sonuna kadar hak ediyorlar.

Evet son yıllarda ağabeyler arasında bir takım tatsız gelişmeler olmuş.

Bu bir vakıa..

Bu tatsızlıklar ise esasta değil, daha çok içtihat ve teferruatta gözükmekte.

Ancak bu gün Nur talebeleri o saff-ı evvel bütün ağabeylerini sever, sayar.

Hürmet eder, muhabbetle anar.

Hem de hiç ayırt etmeden.

Bir Zübeyir Ağabeyi sevdiği gibi, Sungur Abiyi ve Bayram Abiyi de o kadar sever. Hüsrev abiye minnet duyduğu gibi Hafız Ali abiye de bir o kadar minnet eder. Isparta Kahramanlarına, Kastamonu ve Denizli’li ağabeylerine, Emirdağ’daki hizmet ehline ve burada sayamayacağımız diğerlerine…

Yaşayan bir antika hükmüne geçmiş Fırıncı Ağabeye…

Hepsine birden dua eder.

Çünkü tüm bu ağabeyler ahirete intikal edip Nur ağacının kök ve gövdesi hükmüne geçmişler.

Hatta bu ağabeylerin yetiştirdiği ve bir çoğu günümüzde yaşayan Nur kahramanları da saygı ve sevgi ile anılmayı hak ediyor.

Zira bu abiler de şu son kırk elli yıllık zaman dilimi içinde büyük hizmetler etmişler.

Büyük fedakarlıklar göstermişler.

Peki bunları niçin yazıyoruz?

Adeta malumu ilam kabilinden niçin tekrarlıyoruz?

Sebebi şu:

Son günlerde “şahsı manevi” arkasına saklanıp ağabeylere karşı bazı yakışıksız laf edenler duyuluyor.

Hatta Kutlular Ağabey hakkında bazen ölçüsüzce laf ediliyor.

Halbuki Kutlular Ağabey de en az diğer ağabeyler kadar saygı ve sevgiyi hak ediyor.

Hem hayatını bu yolda feda eden, küfrün ve haksızlığın karşısında dimdik duran, bu gün Yeni Asya’nın istikamette gitmesinde en büyük katkıyı sunan, iftihar ettiğimiz “şahs-ı manevinin” teşekkülünde öncülük eden, hizmet yolunda çocuğunu ve sağlığını kaybeden ve Üstada sadakat yoluna en önde olan bir ağabey saygıyı hak etmeyecek de kim hak edecek, Allah için?

Lütfen kimse “şahs-ı manevinin” arkasına saklanıp da nefsin ve enaniyetin tuzaklarına düşmesin!..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*