Korkma, sönmez Yeni Asya

“İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler. Onunla, korkakları gemlendiriyorlar.

“İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler. Onunla, korkakları gemlendiriyorlar. Ehl-i dünyanın hafiyeleri ve ehl-i dalâletin propagandacıları, avamın ve bilhâssa ulemanın bu damarından çok istifade ediyorlar. Korkutuyorlar, evhamlarını tahrik ediyorlar.”1

Korku; insana hıfz-ı hayat, yani hayatı muhafaza ve kadere fetva verdiren hallerden kaçmak için verilmiş bir kontrol mekanizmasıdır, yoksa binler ihtimalden başa gelebilecek bir tehlike ihtimaliyle her dakika hayatı kendine zehir etmek için verilmiş değildir.

Evet, insan acizdir, zehirli bir sinekten, yılandan, akrepten çekindiği gibi kendini aşan güçten de çekinir. Bu insan fıtratında vardır. Ancak Dünya’daki hadisatın dehşetinden acziyetini anladığı oranda Malik-i ebedisine sığınarak korkulardan emin olur. İntisab etmeyen ise her türlü korkuya mağlûp olduğu gibi masivaya da esir olur. Değer silsilesine göre ya mala, ya hubb-u cah (makama) ya da suçlarına esir olur ki, bir yanlıştan bir yanlışa koşar.

Hasis bir menfaat için habis adamların ayağını öpmekle zillet içinde ruhunu öldürür.

O’nu (Allah’ı) bulan ise her türlü korkulardan ve minnetlerden kurtulur. Dâvâsı Allah olan için korku, onun elinden tutmaz ki kula minnet etsin.

Müstebitlerin en çok baş vurdukları yol, masum halkı korkutup, baskıyla sindirmeyle, hâkimiyettir. Müslüman milletler ise ulü’l-emir’e (kendinden olan) itaat farz olduğunu düşünerek başkasına yapılan bu zulümleri bazen adalet zannıyla destekleyip, zalimlere bilmeyerek yardım ederler. Ancak dâvâsı büyük olan insanlar asayişe zarar vermeden hakkı müdafaa etmekten asla çekinmez, hayatları pahasına zulme rıza göstermezler.

İmam-ı Aliler, İmam-ı A’zamlar, İmam-ı Şafiiler ve en nihayet Bediüzzaman Said Nursî. Onca çileye, sürgüne, zehirlemelere rağmen hakkı söylemekten, zulme boyun eğmeden aldığı vazifeyi tebliğ etmekten geri durmadı bir adım, Hakk’ın hatırını yüksek tutup hatırlara feda etmedi hiçbir zaman. Nur’un ilk kapısından başlayıp Risalelerin tamamlanmasına, ta vefatına kadar müsbet hareket içerisinde mahkemeleri bir ders kürsüsü yaptı dâvâsına. Onun vefatından sonra da talebeleri, Üstadlarından aldığı derse ittibaen avam-ı müslimine istinad noktası olmak ve Nur’un sesini dünyaya ilân etmekten bir saniye bile geri durmadılar.

Neşr-i envar-ı Kur’ân’iyeyi devam vazifesini matbuat lisanıyla yapmak isteyen ağabeyler önce Zülfikar, sonra uhuvvet, sonra ittihad ile susmadılar.

MAZLÛMUN SESİ YENİ ASYA

Ses getiren hakikatlar zındıkanın programlarını bozunca aynen tek parti devrinde olduğu gibi Demokratların iktidarında da susturmak istediler. Zülfikar kapandı uhuvvet açıldı, o kapandı İttihad açıldı. Demokrasi ilerlemesi her adımında rahat durmayan derin güçler, saldırmaktan geri durmadılar.

Atılan başlıklar milletin gönlünde taht kurarken, zındıkayı da rahatsız etti.

Zübeyir Ağabey vefat etmeden evvel günlük çıkan Yeni Asya (yolda Yeni Nesil, Tasvir, Hür Yurt gibi isimler alsa da) bu güne kadar asayişe zarar vermeden hakikatın gür sesi olmaktan hiçbir korku, yoldan çeviremedi.

Yeni Asya her darbede en çok zararı görmesine rağmen (470+30 gün kapatılan şimdilik başka gazete yok) hiçbir zaman hak bildiği yoldan asla taviz vermedi. Nice biat teklifleri gelmesine ve nice bedeller ödemesine rağmen ne makam, mansıb ve ne de tehditlere prim vermedi.

“Üç dehşetli kumandanlara karşı korkmayan ve dalkavukluk yapmayan ve mahkemelerde ‘Başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa ve her gün biri kesilse zındıkaya ve dalâlete teslim-i silâh edip vatan ve millet ve İslâmiyet’e hıyanet etmem, hakikat-i Kur’ân’a feda olan bu başımı zalimlere eğmem!”2 diyen bir Bediüzzaman yolcularının elini, kalemini korku tutabilir mi?

Korku ancak Rabbimizin bizi “hafazanallah” kendine kul kabul etmemesidir. “Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok” düsturu ihlâs yolcularının şiârıdır.

Zira bu dâvânın mimarı öyle der ve demiş: “kul vela tehaf” sözlerini söyle, ama korkma!

“Yüz binler ihtimalden bir ihtimal değil, yüzden yüz ihtimal ile bir helâket gelse; zerre kadar aklımız varsa korkup onu bırakıp kaçmayacağız!”3

Rabbim bu bayrağı mahşere kadar dalgalandırsın inşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*