Korona korkusu

Bizim şimdi aylardır her Allah’ın günü önemli meşgalelerimizi, hatta ibadet, duâ ve tazarrularımızı erteleyek, öğrenmeye çalıştığımız korona haberleri mi daha meraka değer ve önemli? Yoksa Üstad Bediüzzaman’ın İslâmın mukadderatıyla alâkalı ‘birinci harb-i umumî’ mi daha önemli bir hadise?

İşte hemen herkesin merakla camiyi namazı terk edip merakla radyo haberlerini dinlemeye koştukları bir zamanda, Üstad bu gibi afakî ve malayanî haberleri dinlemenin ebedî hayatımıza bakan iman hizmetlerimize zararı dokunur endişesiyle dünyayı herc-ü merc eden o harp boğuşmalarını merak etmemiştir.

Bedir’de her an müşriklerin oklarına hedef olup, şehit olmak tehlikesine rağmen; Hz. Peygamber (asm) ve sahabeleri cephe-i harpte bile cemaatle namazı münavebeten eda ederken; ehl-i din olarak biz şimdi bırakın cemaatle namazı, virüs korkusuyla, tedbir adına çareyi Cuma na​_mazlarını bayram namazlarını yasaklamakta, camileri kapatmakta bulduk.

Yine Üstad’ın Ruslar’a karşı cephe-i harpte at sırtında her an şehit olması söz konusu olduğu halde; İşarat’ül İ’cazı yazmak için Habib talebesine; “yaz kardeşim…” diyerek o şaheserini vücuda getirmesinden ders almayıp; korona korkusuyla, manevî hastalıkların panzehiri olan derslere ara verildi.

Üstad’ın bütün hastalıklara, salgınlara ve musîbetlere karşı nazarlara verdiği manevî ve şifabahş reçetelerini hadimler olarak tam dikkate alarak, her zamankinden daha fazla duâ ve Nurlar’la iştigale yeteri kadar zaman ayırdılar mı bilemiyorum.

Yine Üstad’ın; “musîbet-i amme (umumî musîbetler) ekserin hatalarından terettüp eder..” tesbitlerini dikkate alarak “hangi fiilimizle kadere fetva verdirdik ki bu belâ ve musîbetler başımıza geliyor…” diyerek bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz kusur ve günahlarımızdan nedamet edip vazgeçiyor muyuz?

Yine yirmi bir defa verilen öldürücü zehirlerle zahire bakılırsa her an ölümü kuvvetle muhtemel olan Üstad gözlerini açar açmaz, zehirlerin daha sancısı geçmeden şu tedbir bu tedbir dememeden, ibadetine taatına devam etmekle kalmayıp, Nurlar’ın tashih ve neşriyle iştigal eden böyle bir kahraman-ı İslâm’ın olan talebeleri olarak bizlerin alacağımız çok dersler olmalı diye düşünüyorum.

Kaldı ki bütün hayatı hep sıkıntılarla, hastalıklarla, yasaklarla, zindanlarda geçen Bediüzzaman hiçbir maniye takılmadan, hiçbir mazerete sığınmadan Allah’ın inayetiyle İmam-ı Ali’nin ve Gavs-ı Geylani’nin himmetiyle altı bin sayfalık Nur Külliyatı’nı vücuda getirerek, iman, Kur’ân dâvâsında akla durgunluk verecek derecede ne gibi destanlar yazdığından da bütün insanlığın alacağı dersler olmalı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*