Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor.
Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zebân edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Hak’tan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur.”
Sözler, Yedinci Söz, s. 48
***
Evet, Kur’ân-ı Hakîm, şu Kur’ân-ı azîm-i kâinatın en âlî bir müfessiridir ve en beliğ bir tercümanıdır. Evet, o Furkan’dır ki, şu kâinatın sahifelerinde ve zamanların yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekvîniyeyi cin ve inse ders verir. Hem, her biri birer harf-i manidar olan mevcudata mana-i harfî nazarıyla, yani, onlara Sâni hesabına bakar; “Ne kadar güzel yapılmış, ne kadar güzel bir surette Sâniinin cemaline delâlet ediyor” der. Ve bununla, kâinatın hakikî güzelliğini gösteriyor.
Sözler, Onun İkinci Söz, s. 157
***
Kur’ân-ı Hakîm, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi, şu sahaif-i arz ve semada müstetir künuz-u esma-i İlâhiyenin keşşafı, şu sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikın miftahı, şu âlem-i şehadet perdesi arkasındaki âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı Rahmaniye ve hitabat-ı Ezeliyenin hazinesi, şu âlem-i maneviye-i İslâmiyenin güneşi, temeli, hendesesi, avalim-i uhreviyenin haritası, zat ve sıfât ve şuun-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı nâtıkı, tercüman-ı sâtıı, şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi, hikmet-i hakikîsi, mürşid ve hâdîsi; hem bir kitab-ı hikmet ve şeriat, hem bir kitab-ı duâ ve ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir ve marifet gibi, bütün hâcât-ı maneviyesine karşı birer kitap ve bütün muhtelif ehl-i mesalik ve meşarib olan evliya ve sıddıkînin, asfiya ve muhakkikînin her birinin meşreblerine lâyık birer risale ibraz eden bir kütüphane-i mukaddesedir.
Sözler, On Dokuzuncu Söz, s. 271
LÛGATÇE:
âyât-ı tekvîniye: Yaratılışla ilgili âyetler, deliller.
beliğ: Belâgatli; yerinde, güzel ve etkili söz söyleyen.
keşşaf: Keşfeden, açan.
Kur’ân-ı azîm-i kâinat: Büyük kâinat Kur’ân’ı, kâinat denilen büyük Kur’ân.
künuz-u esma-i İlâhiye: Allah’ın isimlerinin hazineleri.
mescid-i kebîr: Büyük mescid.
müfessir: Tefsir eden, açıklayan, yorumlayan.
müstetir: Örtülü, gizli.
sahaif-i arz ve sema: Yer ve gök sayfası.
Sâni: Her şeyi san’atla yaratan Allah.
tercüme-i ezeliye: Ezelî tercüme, varlığının başlangıcı olmayan ve ilmi her şeyi kuşatmış olan Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz kelâmından gelen bir açıklama.
vird-i zebân: Dilde sık sık tekrarlanan duâ, zikir.
Benzer konuda makaleler:
- Kur’ân, kâinat kitabının ezelî bir tercümesidir
- Âlem-i İslâmiyetin temelleri Kur’ân’dır
- Zikir ve Fikir Kitabı
- Yeni bir medeniyet ve Risale-i Nur’un dili
- Kur’ân, kâinatı okuyor
- Kur’ân bütün insanlara rahmettir
- Kur’ân’ın kâinat kitabını okuyuşu
- Esmâ Hazînelerinin Keşfedicisi
- Kâinat sahifelerinde parlayan san’at nakışları
- Çeşitli Dillerin Tercümesi
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun