Kur’ân teknolojiye de işaret eder (3)

Nobel Ödül sahibi ilk Müslüman Prof. Dr. Abdüsselâm, Kur’ân’ın yaklaşık sekizde birinin, inananları tabiatı incelemeye, nihâî gerçeği arayışlarında akıllarını en iyi şekilde kullanmaya, bilgi elde etmeye ve ilmî düşünceyi toplum hayatının bir parçası kılmaya teşvik ettiğine dikkat çeker.1

Herbir ilmin ve fennin bir Esmâ-i Hüsnâ’ya dayanması; fenlerin olgunlaşıp gelişmesinin kaynağının Esmâ-i Hüsnâ olması; pek çok âyetin onlarla son bulması2; ve yine yüzlerce âyet, binlerce kelimeyle tefekkür, ilim ve fenne gönderme yapması da bir diğer ispatıdır.3 Yüce Rabbimiz, insanlığı eğitmek, terbiye etmek, kendisini tanıtmak, ferd, âile ve sosyal hayatı tanzim ve iki dünya saadetini kazandırmak için gönderdiği son elçisine ilk âyette, “Bana ibâdet ile tesbih et!” şeklinde vahy etmeyip, “İkra!”4 (Oku!) emrini vermesi ince ve derin bir nükteye işâret etmez mi? “İkra!” emrinde göze çarpan incelik, Arapça gramer kaidesine göre, “mef’ul” (iş, yapılan şey) belirsiz olunca, “genellik” ifâde etmesidir. Yâni, “Oku!” sözünün ardından neyin okunacağının belirtilmemiş olması, maddî-mânevî, yazılı-yazısız her şeyin okunabileceği anlamını taşır.

Üçüncü âyette aynı emri tekrar ile “yazma” ve devâmında yine “bilme, öğrenme-öğretme” üzerine tahşidât yapılır.5 “Gufran” ölçüsünde “okumak” mânâsında olan Kur’ân, meseleyi burada bırakmaz6: Akıl, tahkik, araştırma, inceleme, kitabet, yazmak, mektup, kâğıt, yazı ve malzemeleri üzerine yüzlerce sözcükle de ufuk açar.7 “Oku!” ile başlayan Alâk Sûresinin hemen ardından, Kalem Sûresi nazil olmuş ve yazının en önemli malzemesi “kalem” övülmüştür.8 Âlim üstün tutulmuş, ilim teşvik edilmiş; insana kâinat gibi geniş bir tefekkür sahası açılmıştır. (Bu kudsî emir ve teşviklere rağmen, nüfûsumuzun % 40’ı okuma-yazma bilmiyor; bilenler de resmî tahsil hayatından sonra kitap okumuyorsa durum vahîm demektir. Sebeplerini araştırıp, engelleri ortadan kaldırmak için katkıda bulunmak; dinin herkese özellikle aydınlara yüklediği bir mükellefiyettir!)

Öte yandan, “Hikmetli söz, mü’minin yitiğidir. Onu nerede bulursa hemen almalıdır”, “İslâmda iyi bir çığır açan kimse9, o güzel çığırın sevabını aldığı gibi onunla amel edenlerin sevaplarını da hiçbir eksiklik olmaksızın alır. Kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, onun günahı boynuna olduğu gibi, onunla amel edenlerin günahlarını da boynuna yükler” tarzındaki teşvik ve ikazları da vardır.10

Bütün bu gerçekler Kur’ân’ın ilmin ve düşünme disiplinin zemini, altyapısını hazırladığını; teknolojik buluş ve keşfiyatlar dahil ferdî gelişim teknikleri gibi sosyal meselelerin de özünü, prensiplerini ihtivâ ettiğini gösterir.

Dipnotlar:
1- İdealler ve Gerçekler (Terc. Senai Demirci-Mesut Toplayıcı), Yeni Asya Yay., İst., 1987, s. 13
2- Sözler, s. 238
3- Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevi-î Nûriye, s. 175.
4- Kur’ân, Alak, 1
5-Ags, 3-5
6- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Azim Dağ., İst., 1992, c. 1, s. 13
7- Prof. Dr. İbrahim Canan, Okuma Yazma Seferberliği, İst. Cihan Yayınları, 1984, s. 34-43
8- Kur’ân, Kalem, 1
9- Tirmizi, İlim, 19.; Kader, 17; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17
10- Sünen-i Neseî, Kitabü’z-Zekât, 64 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*