Kur’ân’a dost olduğumuzu gösteremezsek!

Kur’ânı anlamak ve islamı yaşamak için frekanslarımızı Kur’ân’a göre ayarlayabilmeliyiz. Ayarımızın yapılıp yapılmadığını da Hz. Muhammed’in (asm) anlaşılması ve anlatılmasıyla test edebiliriz. Kimsenin malı mülkü, dinarı, parası başkalarına ölçü olamaz, ama kendisi için olabilir. İmanının gerekleri, zorunlu emirlerini yapma vakitlerinde; eğer bilmekle beraber, sahip olduğu varlıklarla erteleniyor ve yapılmıyorsa, işte ölçünün negatif olumsuz görüntüsü…

Efendimizin hayata hayatın içindeki uygulamalarla bakışı muhakkak ki Kur’ân’ın frekanslarına uygun olan hayat tarzlarıydı.

Bilmek daima yapmak ve uygulamanın gayrı olmuştur. Kur’ân bizlere daima emir ve yasaklarının hayattaki uygulamalarını verdiği misal ve anlattığı kıssalarla belirtmiş ve hayatta bunlardan ders ve ibret alınmasını istemiştir.

Zaten beşeriyet Kur’ân gelmeden önce bütün küfrünü, dalâletini ve fıskını kustuğu, insan hayatı içinde yaşayarak gösterdiği ve ilan ederek yaydığı için, Kur’ân da bilmukabele insanlığa ilânatını aşikâre ve ehl-i küfre karşı da meydan okuyarak yapmıştır.

Duymuyor musunuz, görmüyor musunuz, anlamıyor musunuz, düşünmüyor musunuz, akıl etmiyor musunuz, tefekkür etmiyor musunuz ve ibret almıyor musunuz cümleleri sadece birer soru değildir. Emirlerin, itaatlerin, izahların ve tebligatın mükemmel bir belâgat ve fesahatle ilânları, ispatlarıdır.

Kur’ân’ın hayattaki mükemmel uygulamalarının Resulullahın (asm) kendi eli ve diliyle, fiilleriyle sahabe-i kiram efendilerimizle birlikte yapıldığını, yayıldığını ve yazıldığını görüyoruz. Kur’ân’ın emir ve hükümlerinin bu şekilde hayatımıza geçirilmesi büyük bir rahmet ve inayet olmuştur. Adeta teviller, yorumlar ve tashihler, fiillerin ortaya bizzat ilk ellerle konmasıyla kesin bir şekilde önlenmiştir.

Kur’ân bizlere sevgiyle hitap etmiştir. İlk âyetleri de muhabbetin, sevginin temellerini ilan ve ispattan ibarettir. Rahman, Rahim, O’nun adıyla okuyarak bilmediğimiz herşeyi öğrenmek… Bundan daha büyük bir Allah’ı (cc) sevmek ve emirlerine, şefkati ve merhameti noktalarından uymak, yerine getirmek sebebi olabilir mi? Vereni, ikram edeni, ihsan edeni sevmeyi öğrenmek ve Kur’ân’ı anlamak ve anlamlandırmadaki bilgiye sahip olmak en büyük bir sevgi nimetidir. İşte bu sevgi ki hayatımızı da anlamlandırmaktadır.

İnsanlık fıtraten Kur’ân’ın hem dünyevî, hem de uhrevî şefkatine, merhametine muhtaç olduğunu, bu ahirzamanın hadisatıyla muhatap olmakla daha iyi anlar ve idrak eder bir hale girmiştir. Daima iyi ve güzel bir hayatı arzulayan ve geleceği için çırpınan insanlık muhakkak ki Resullah’ın (asm) sünnetine ve Kur’ân’ın emirlerine sarılmalıdır.

Küçük bir insandan hayata ve hakikata dair bir iki sözü dinleyen ve notlar alan küçük küçük insanlar bizler Kur’ân’ın derslerini ve hakikat halkalarını okuyarak ve başımızı dik tutarak anlamalı, anlatmalı ve yaymalıyız.
Geç kalmak, işte bu konuda, Kur’ân’ı anlayarak okuma ve kavrama konusunda hatadır, hem de büyük bir hata ve noksanlıktır. Düşünün, sadece dünya adına faidesine inandığımız hangi şey var ki onlara ulaşmak için sarf etmediğimiz efor ve gayret kalmamıştır!..

En önemli dediğimiz konuların ve ayrılan vakitlerin arasına Kur’ânı okuma ve anlamayı da eklemeliyiz ve hayatın içinde bunu gerçekleştirmek için her türlü gayreti gösterek lüzumlu çalışmaları yapmalıyız, İnşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*