Kur´ân´ı nasıl tanıdı?

Risâle-i Nur’u okuyunca Kur’ân’a olan sevgim, bağlılığım, saygım arttı. Meğer bilmiyormuşum değerini. Tarif edemeyeceğim kadar yüce bir kelâmmış Kur’ân. Özellikle 25. Söz beni mestetti.

 Baştan sona 6000 sayfalık bir Külliyat, Kur’ân’ın gerçekten yüce, ulvî, mu’cize bir kitap olduğunu o kadar veciz, vurucu, akıcı, etkileyici tarzda anlatıyor ki bayıldım âdetâ. Sevinçten uçacak hâle geldim böyle bir kitaba muhatap olduğum için. Hem o­nun değerini daha iyi anladım, hem kendi değerimi. Meğer Rabbim beni adam yerine koymuş, muhatap kabul etmiş, sayısız mahlûkàt içerisinde sadece bana hitap etmiş, yüce kitabını göndermiş. O yüce hitabı anlama gibi bir makama yükseltilmem benim için büyük bir şeref ve itibar.

Yine anladım ki hava, su, ekmek kadar ihtiyacım varmış Kitaba. Kitapsız yaşamam mümkün değilmiş. Hayret etmeye başladım, Kitaba sırt çevirip umursamaz bir havayla ömür sürenlere!

Kur’ân hayatın hayatı. Kur’ân’sız hayat hayat değildir. Turistik bir seyahatte, bilmediği bir ülkede kılavuzsuz hareket eden adamın ne kadar sıkıntılar çekeceğini bir düşünün. Şu dünya seyahatinde neyin ne olduğunu; nerede, nasıl davranacağını bilemeyen bir insanın sönük akıl feneriyle karanlıkları aydınlatması ne derece mümkün. Böyle olsaydı, kitap ve suhuflara, yüz yirmi dört bin peygambere, bunların yorumlayıcısı olan yüz yirmi dört milyon evliyaya ne ihtiyaç vardı?

Basit bir makineyi dahi katalogsuz kullanmayan insanoğlunun dünyanın en harika canlı makinesi olan kendini katalogsuz, kılavuzsuz bırakması ne kadar yanlış.

İşte bu yanlışlıklardır ki nice düşünürü, nice üst düzey yetkiliyi, nice saltanat sahibini çıkmaza, streslere düşmekten kurtaramamıştır. 25. Söz’deki şu ifadeler bu açıdan ne kadar anlamlı: “…Âlem-i insaniyetin mürebbisi; ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası; ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi…”

Evet, Kur’ân bir mürebbi, İslâmiyetin âb-ı hayatı ve ziyası, mutluluğa sevk eden mürşid ve yol gösterici…

Rabbimin Hz. Musa’ya Kitaba sımsıkı sarılmasını ve kavmine de o­nun emirlerini en güzel şekliyle tutmalarını emretmesinin1 önemi de gözümde daha büyüdü. Biz de bize gelen yüce kitaba sımsıkı sarılmalıydık.

Rabbimizin, “Ey iman edenler! Peygamberiniz sizi din ve dünyanıza hayat verecek şeylere dâvet ettiğinde Allah’a ve Resûlüne uyun”2 emrinin ehemmiyetini de bir kere daha anlamış bulunuyorum.

Bu ve buna benzer itiraflar sadece Batılı değil, İslâm ülkelerinde yaşayıp da Kur’ân’sız kalmış insanların o­nunla tanıştıklarında hayretle dile döktükleri ifadelerden sadece bir kısmı.

Dipnotlar:
1. A’raf Sûresi: 145.
2. Enfal Sûresi: 8:24.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*