Kur’ân’ı sevdir

Şükürler olsun ki, Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı öğrenmenin önündeki engeller kalktıkça, Kur’ân’ı kalbine yazanlar çoğalmaya başladı. 28 Şubat 1997 sürecindeki idareciler çocuklarımızın yaz tatillerinde camilere gidip Kur’ân okumayı öğrenmesini bile yasaklamışlardı. Sadece ilköğretim 5. sınıfları bitirenler Kur’ân öğrenebilirdi. Daha küçük yaşlardaki çocuklar cami kapılarından geri çevriliyor ve bu durumu o günün idarecileri ve ‘aydın’ları savunuyordu.
   
O günlerde de ifade edildiği üzere bu, ‘suları tersine akıtma’ gayretiydi ve elbette netice alınamadı. 1950 öncesi uygulanan Kur’ân öğrenme yasağının yeni bir versiyonu olan 28 Şubat uygulamaları millet nezdinde reddedildi ve Kur’ân öğrenme yasağı da dahil başka yasaklar da zamanla aşıldı.

28 Şubat sürecinde bu yasakları savunanlar şimdi çocuklarımızın camileri doldurup Kur’ân okumayı öğrenmelerinden dolayı rahatsız oluyorlar. Bir gazete, “Bu da sopalı ders!” diyerek, (Sözcü, 19 Temmuz 2013) camiye Kur’ân öğrenmeye giden çocukların ‘eli sopalı bir hoca’ tarafından korkutularak Kur’ân öğretildiğini söylemiş. Elbette haber bir fotoğrafla desteklenmiş ve hocanın elinde de bir ‘sopa’ var. Fakat ne hocada, ne de çocukların yüzünde ‘sopa’yı hatırlatan ya da sopa korkusuyla eğitimi akla getiren bir ifade yok. Fotoğrafta görünen çocuklar neşe içinde, ellerinde kitap ve gülümsüyorlar.

Elbette ‘sopa’ ile eğitim, hele hele Kur’ân eğitimi hiç olmaz. Eğer böyle yapanlar varsa, amirlerinden ya da velilerden gerekli itirazı ve ikazı görür, öyle kişilere hocalık yaptırılmaz. Habere konu olan hadisenin özünü bilemiyoruz ve bilmemiz de gerekmiyor. Ama prensip olarak sopa ile eğitimin yan yana gelmeyeceğini ifade edebiliriz. Bu haber ya da benzeri haberler Kur’ân öğrenilmesinden memnun olmayanların tavrını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kimileri, “Ne etsek de çocukların Kur’ân öğrenmesine mani olsak” hesapları yapıyor olabilir.

Hele hele camilerde açılan “yaz Kur’ân kursları”nda sopanın iş görmesi hiç mümkün değildir. Çünkü, camilerdeki bu eğitim, okullardaki eğitim gibi mecburî, zorunlu, kanun zoruyla verilmiyor. Tamamen isteğe bağlı bir eğitim. ‘Sopa’nın iş gördüğü bir camiye hangi veli çocuğunu gönderir? Ayrıca sopa ile, zorla, döverek Kur’ân öğretilen camiye hangi çocuk gider? 40 yıl önce olsa belki böyle bir şey mümkün olurdu, ama günümüz çocuklarının sopa yemeyi kabul ederek camilere gitmesi mümkün görünmüyor.

Belki çok az sayıda böyle yanlış örnekler vardır, ama bunlardan yola çıkarak “Çocuklar camide ‘sopa’ ile Kur’ân öğreniyor” diyerek yayın yapmak gerçeği aksettirmez. Türkiye’de hemen her camide çocuklar Kur’ân öğreniyor. Bu camilerin neredeyse tamamında sevdirerek, iyi bir lisan ile dersler veriliyor. Hatta, çocuklar isteyerek ve severek camilere gelsin diye hediyeler verilip yarışmalar düzenlenmiyor mu? Bir yanda hediye, öte yanda ‘sopa’ olması mümkün mü?

Mahallemizden, şehrimizden ve köyümüzden örnek verebiliriz ki, camilere giden çocuklara en iyi şekilde ve güzel bir lisan ile Kur’ân öğretilmeye çalışılıyor. Çocuklar da severek ve isteyerek camileri doldurmuş vaziyette. Elbette aileler “Hadi oğlum, cami vakti geldi. Camiye koş” diye teşvik ediyor; ama onlar arasında bile çocuklarını ‘zorla’ camiye gönderen çok azdır. Onlar da biliyor ki zorla güzellik, hele hele Kur’ân öğrenmek olmaz.

Çocuklarımızın Kur’ân öğrenmesinden rahatsızlık duyan ekip ve ekipler mutlaka vardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. Ama Kur’ân çocukları da, büyükleri de kendisine çekmeye, cezbetmeye ve sarmalamaya devam edecektir. Çünkü Kur’ân, kâinatın Yaratıcısının ezelî bir kelâmıdır. Ondaki güzellik bütün insanlığı kuşatıyor ve kuşatmaya da devam edecektir inşaallah…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*