Kur’an’ın üslubu

Image

Kur’ân’ın üslubunda / ifade tarzında, harika / olağanüstü bedaat / güzellik; yani, görülmedik derecede, yenilik ve üstünlük vardır.

Kur’ân’ın üslup ve ifade tarzları; garip, şaşırtıcı ve hayret vericidir. Özel özellikleri olan bir üsluptur. Kur’ân’ın üslup ve ifade tarzları; bedî / eşsiz derecede güzel ve benzersizdir. Kur’ân’ın üslup ve ifade tarzları; acip ve hayranlık uyandırıcıdır.

Kur’ân’ın üslup ve ifade tarzları; ikna edici ve inandırıcıdır. Kur’ân; hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi taklit etmemiş /örnek almamış, hiçbir esere benzemeye de çalışmamıştır.  Zaten, Kur’ân’a muadil / eşit, benzer hiçbir eser yoktur ki, Kur’ân; onlardan birine benzesin. Çünkü Kur’ân’a denk bir eser dünyada yoktur. Asla olmayacağı için de, Kur’an hiçbir eserin ne mukalliti / taklitçisi, ne de benzeridir. Kur’an; kendine has tek kutsal, yüce İlâhî bir kitaptır. Kur’an; bırakın—haşa—taklidi, kendisi hiçbir zaman, hiçbir kimse tarafından taklit edilemez ve edilemeyecek olan mukaddes mi mukaddes yüce bir kitaptır. Evet, Kur’an taklitle meydana getirilmediği gibi, bir kimse tarafından taklit edilebilecek, bir benzerinin yapılabileceği, -haşa- sıradan bir kitap değildir. Kur’an’ın üslubu; sehl-i mümteni’dir. Kolay sanılan, fakat yazılmaya kalkışıldığı takdirde, yazılmasının ne kadar zor ve hatta imkânsız olduğu; işte o zaman anlaşılan, kutsal bir kitaptır. Bundan dolayıdır ki, Kur’an; nasıl gelmişse; öyle kalmaya ve varlığını aynen muhafazaya devam ediyor ve edecek.   Evet, Kur’an nasıl gelmişse, aynen taravetini / tazeliğini, gençliğini, garabetini / şaşırtıcılığını; daima / her zaman muhafaza edip korumuş ve halen de koruyor. Kaldı ki, Kıyamet’e kadar da koruyacak.
Mesela Amme Suresi’nde öyle bir bedi / eşsiz güzellikte bir üslub / ifade tarzı vardır ki, ahireti / Öteki Dünya’yı / öldükten sonraki hayatı; Haşri / öldükten sonra, Ahiret’te yeniden diriltilip, Allah’ın huzurunda hesaba kitaba çekilmek üzere toplanmayı; Cennet ve Cehennem’in ahvalini; sırf mücerret / soyut bir şekilde değil; ispatlı bir üslupla ele alır. Bu hususları nazara verirken zikrettiği kavramlar; Allah’ın dünyadaki fiillerine, Rabbani eserlerine; o Uhrevi / Ahiret’e ait hallerine birer birer bakar ve ispat eder gibi kalbi ikna eder.Kur’an’ın öyle yüksek bir üslubu / ifade tarzı vardır ki, Allah’ın insanda görünen iş ve icraatlarını beyan edip açıklarken, dikkatli kimselerin akıllarını Zat’ına boyun eğdirir. Yani akılları hayretler içinde bırakarak; Zat’ı karşısında “Allahü Ekber”, “Sübhanallah” ve “Elhamdülillah” dedirtir.
İlahi icraat ve tasarruflarının izahları karşısında insanı; derin tefekkürlere daldırır. Hele gece ve gündüzün birbiri arkasından gelişlerinde ortaya çıkan İlahi tecelli / görüntü ve yansımalara değinmesi; insanı derin düşüncelere salar.Senenin mevsimlerinde kendini gösteren Rabbin yetiştiriciliği, besleyip büyütmesi hususundaki fiil, tasarruf ve çeşitli değişiklikleri konu edinmesi; akıl sahiplerini mest ederek; Allah’ın büyüklüğü karşısında alınlarını secdeye getirir.
Kur’an; hayatı, ölümü, kıştan sonra bahar mevsiminde bütün varlıkların diriltilip tekrar yeryüzüne dağıtılmaları gibi, Rabbani icraatları yani bütün varlıkları çekip çeviren, idare eden Allah’ın fiil ve işlerini; öyle yüksek bir üslupla beyan eder / açıklar ki, dikkat sahiplerinin akıllarını kendine bağlar.
Kur’an; Gök ve Yer’in; Cenab-ı Hakk’ın emrine karşı boyun eğme ve emri yerine getirme derecesini; çok yüksek bir üslup ve tarzla beyan edip açıklar.
Eşsiz ve benzersiz bir Padişah hükmünde olan Allahü Zü’l-Celal Hazretleri; Nuh kavminin yok olması için Gökler’e ve Yer’e emir vermiş. Görevlerini yaptıktan sonra ferman edip buyuruyor: “Ey yer, yut suyunu. Ey gök, (dur, işin bitti.) Tut (suyunu).” (Hud: 11 / 44) Sular çekildi. Dağın başında, Hz. Nuh’un çadır vazifesini gören gemisi kuruldu. Zalimler cezalarını buldular. Kur’an’ın yüce üslubuna bakın ki: “Yer ve Gök, iki itaat edici asker gibi emir dinler, itaat edip boyun eğerler.” Diyor. İşte şu üslup / şu ifade işaret eder ki, insanın isyanından, kainat / evren kızıyor. Gök ve Yer hiddete geliyor.  Yine işaret eder ki, “Yer ve Gök iki itaat edici” asker gibi emirlerine bakan bir Zat’a isyan edilmez, edilmemeli.” Bu şekilde dehşetli bir sakındırmayı dile getirir. İşte Kur’an’ın üslubu: Tufan / Büyük Su Baskını gibi genel bir olayı; bütün sonuç ve gerçekleriyle, birkaç cümlede veciz / özlü bir biçimde, mucizeli / insanları böyle ifade etmekte acze düşürücü bir şekilde, güzel ve özet halinde beyan edip açıklar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*