Kürt aydınları veya şarkın aydınlanması…

Image

Kürt açılımı ile başlayan yalancı baharın bu kadar kısa süreceğini biz de tahmin edememiştik. Balkan harbini müteakiben Avrupa’nın dinsiz kanadının yerli bazı münafıkların elleriyle tutuşturduğu bu fitnenin bir nebze de olsa söneceğini ümit etmiştik. Senaryo sahiplerinin korkusu açılımı çok erken söndürdü. Zaten birçok meselede olduğu gibi “şark” meselesinde de inisiyatifin hükümette olmadığını defalarca yazdık, çizdik.

Önyargılı değiliz. Başbakan şarktan Meclise girmesine, en az yetmiş milletvekilini şarktan veya şark kökeninden almasına ve parti fedailerini şarktan seçmesine rağmen, eski Marksistlerin oluşturdukları partinin onda biri kadar bu meselede inisiyatif sahibi olamadı. Hükümetin şarka yönelik hizmetlerini, yol ve okul çalışmalarını inkâr etmiyoruz. Ama dindar şarkta dini ve dinî muhtevalı kültürü dışlayan ırkçılık üzerine siyaset yapan ayrılıkçıların iddia, mesaj ve sloganlarını bastıracak bir üslûptan kaçınan ürkek ve tedirgin bir tavırla, kökü uluslar arası dinsizlik cereyanına dayanan şu şark meselesinde yapılacak birşeyin kalmadığını düşünüyoruz.

Türkiye’de; bütün ırkların, mezheplerin, dinlerin ve ideolojilerin üzerine çıkarak, insanî değerleri çerçeve edinmiş hürriyetperver ve demokratik bir siyasî yapılanma henüz ortaya çıkmadığına göre, meselenin hallinin şimdilik Kürt aydınlarına kaldığını belirtmek zorundayız.

Şu şark meselesinde “Kürt aydını” artık öne çıkmalı. Bu ülkede diğer ırk ve halkların ulaşabileceği her zirveye ulaşmış; cumhurbaşkanı, başbakan, vekil, profesör, hakim, paşa, sefir ve büyük iş adamı olmuş Kürt aydınlarının, PKK’ya karşı öne çıkıp seslerini yükseltmelerinin şart olduğu kanaatindeyiz. Büsbütün konuşmuyor değiller. Fakat Kemalistlerle dini dışlayan ırkçı Kürtlerin yanında bu sesler işitilmeyecek düzeyde cılız çıkıyor.

Dünya barışının düğümünü bağrında taşıyan şarkta fitne ateşini böylece söndürmenin sadece Kürtlerin işi olmadığını, Diyarbakır ve Mardin gibi yörelerde işitilen seslerin okyanus aşırı coğrafyalardan üflendiğini, bölgede harcanan yüz milyonlarca doların fukara Kürt halkıyla ilgili olmadığını, Kürt aydını herkesten iyi konuştuğu İngilizcesiyle dünya kamuoyuna haykırmalı. Doğudaki Kürt meselesinin Büyük Britanya’daki IRA meselesiyle mukayese edilemeyeceğini delilleriyle ispat ederek, evvelâ bu hususta karanlıkta kalmış Türkiye aydınlarını aydınlatacak Kürt aydınlarının, Anadolu’nun bin senelik tarihini arşivlerdeki belgeleriyle efkâr-ı âmmeye takdim etmeleri, üzerlerine tarihî bir vecibedir.

Bilhassa 11 Eylül’den sonra, Kürt ırkçılığının bölgeye dinsizlik ve sefahetin taşınmasında projeler halinde nasıl kullanıldığını, en iyi şekilde Kürt aydınları biliyor. Yöreye hariçten gelen imkânlarla kurulan sivil toplum örgütlerinin, yöre kadınlarını yuvalarından uçurmaya çalışan dehşetli çalışmaların Kürt dinsizlerinin eliyle icra edildiğini en iyi anlatacak kişiler de Kürt aydınlarıdır.

28 Şubat’tan bu yana Kemalistlerin girişimleriyle başlatılan “bayrakçılık” hareketinin, netice itibariyle Türk Bayrağına düşmanlık için kullanıldığını, varoşlardaki Kürt gençlerine yönelik çalışmalardan anlıyoruz. Hrant Dink’in katiline bayrak önünde poz verdirenlerin E-5 boyunca minare boyunda bayrak direkleri diktirenlerin ve bayrağı siyasî arenada istismar edenlerin aynı kaynaktan nemalandıklarını, Kürtlerin “ay yıldızlı” bayrağı ta Malazgirt, Çaldıran, Varna ve Çanakkale’den bu yana başları üzerinde şerefle dalgalandırdıklarını, bayrakçılık yapan Selânikli hanedanın yüzüne haykıracak olanlar da Kürt aydınlarıdır.

Yakın tarihimizi iyi bilen Kürt aydınları doğru tarihi yeniden harmanlayarak, unutulan birçok hakikati, unutkan insanlığa yeniden göstermeli değil mi? Kemalizmin doğudaki katliâmlarını yalnızca “Kürtlere düşmanlığa” bağlayanlar, Menemen, İstanbul, Konya, Yozgat, Trabzon ve Erzurum gibi yerlerdeki mezalimi ne ile izah edecekler acaba? Şeyh Esad’ın günahı neydi? Zilan Deresinde kan aktı da Menemen’de akmadı mı? Hâlâ Boztepe’den Karadeniz’in dalgalı enginlerine bakmakta olan şehit Ali Şükrü Beyin kusuru neydi?

İşte bütün bunları şu mevsimde âcilen haykıracak olan, vatanları fitne ateşiyle tutuşmuş, harîm-i ismetlerine hürriyet maskesiyle neoliberallerin sefahetleri sokulmuş ve çocukları dağa kaçırılmış Kürt aydınlarıdır.

Alınganlığın da zamanı değil. Egeli, Trakyalı, Bozkırlı, Kayserili ve Trabzonlu annelerin ciğerlerini dağlayanların Kürtler olmadığını, milletler arası dinsiz terör çetelerinin Kemalistlerin yardımıyla bu cinayetleri işlediklerini Aydın’da, Balıkesir’de, Kütahya’da, Kastamonu, Yozgat ve Konya’da topluma anlatacak ve duyuracak olanlar şimdilik bu aydınlarımızdan başkası olmayacak. Zira medyanın ördüğü nifak tuzağını ve ekranlarda zıp zıp hoplayan insan sûretli şeytanları hepimiz görüyoruz. Bu ekranların hipnotizmasından Türk kardeşlerini uyandıracak olanlar da doğulu aydınlardır.

Bin seneden beri bu coğrafyada, İslâm milleti havuzunda kaynaşmış, birleşmiş ve erimiş milletleri, Rotschild´in imkânlarıyla dinsizliğe hizmet eden nifak organizasyonları ayrıştıramayacaklardır İnşaallah. Kürt aydınları federasyon türküsünü tutturanlara Vanlı Aknunî Paşanın hikâyesini bir bir anlatmalıdırlar. Biz inanıyoruz ki; vatanını ve dinini seven Kürtlerden kurtulmak için dünkü Marksist, Leninist grupları bugün bir başka formatta kullanmaya kalkışan Kemalistlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Eğer kırmızı bayraklı ülkemizde birşeyler değişmesini istiyorsak; bu sadece [u]imanla[/u] olur; Risale-i Nur´la olur. Hakk hukuk adalet refah gelsin istiyorsak; bu sadece Risale-i Nur´la olur. Vatanı milleti korumak barış ve kardeşlik içinde yaşayabilmek istiyorsak; bu sadece Risale-i Nuru (özOsmanlıca) okumak ve okutmakla olur. Belki Sözler dahi yeterlidir…
    Selamlar

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*