Kürt devleti ihaneti

Risale-i Nur Külliyatını okuyanlar veya Bediüzzaman’ı tanıyanlar, bu hakikati 1900’lü yılların başından beri bilirler. Bu hususta şu mevcut kadrolar dâhil, geçmişteki idarecilere yüzlerce dosya, bilgi ve belge vermiş bir gazetenin okuyucusu olmakla elbette iftihar ediyoruz.

Yeni Asya dünkü zamanlarda, devletin bu meseledeki tefritini düzeltmeye çalışıyordu. Kemalistlerin; Kürt milletini yok saydıkları, Kürtçe konuşmaya yasak getirdiklerini ve Kürt hars ve kültürünü inkâr ettikleri zamanlarda Yeni Asya Bediüzzaman’ın Münâzarât eseriyle büyük bir hürriyet ve demokrasi mücadelesi vermişti. Arşivlerde hepsi mevcuttur. Kürtçenin yasak olduğu bir dönemde eğitimde Kürtçe’yi savunan bir cemaat olmanın huzurunu bugün de yaşıyoruz.

Şimdilerde ise ifrat süreci başladı. Bin seneden beri “İslâmiyet Milliyeti” paydasında et ile tırnaktan daha çok kaynaşmış bu iki milletin ayrışmasını isteyen ifratçılarla uğraşıyor, Yeni Asya. Denizli’de iki Mardin’in, İstanbul’da beş tane Van ve Bitlis’in İzmir, Antalya, Mersin ve Adana’da yine o kadar  Tunceli, Kars, Diyarbakır ve Ağrı’nın yaşadığını unutan AKP hükümetinin ifratlarıyla, rüşvetleriyle, mugalata ve yanlış bilgilendirmeleriyle uğraşmak hakikaten kolay değilmiş.

SİYASAL İSLÂMCILARIN KÜRT POLİTİKASI…

Önce böyle bir politikaları var mı diyeceksiniz. Biz şimdiye kadar derli toplu bir şey okuyamadık. Kanaatimce yazılı olmayışı hiç olmadığından değildir. AKP ekibi büyük projenin içinde bir unsur olduğundan, esas proje ile tenakuz teşkil edecek ve ilerde kendilerini sıkıntıya sokacak beyanlardan kaçınmışlar. Ayrıca bu kadrolar devrimci olduklarından, Kürtleri devrimleri istikametinde kullanan büyük patronlarıyla paralelliklerinin farkındalar. Meseleyi temelinden yanlış anlayıp icraya koyanların binalarını doğru inşaları mümkün değil. Meselâ Türkiye demokratlarının ve Bediüzzaman Hazretleri’nin büyük önem verdikleri Bağdat Anlaşması “1955” ile Kürt politikası arasında ilişki kurmuş kaç AKP teorisyeni mevcut, dersiniz. Proje gereği Barzani’yi saygın bir devlet başkanı olarak gören, İsrail’in buradaki asıl rolünü bilen ve BOP’u finanse eden meşhur ailenin “Hazar Koridoru” projesine bile bile yardım eden bir ekibin olaya bölgesel barış ve millî zaviyeden bakması her halde mümkün olamaz. Öyle ise Kürtlük meselesinde AKP’nin inisiyatifinden bahsedemeyeceğiz. Projenin kırmızı çizgilerine dokunmadan olabildiği kadar gürültüsüz bir süreç yaşamak istiyorlar. Esas süreci tayin edecek güç ise BOP‘un sahipleri ile finansörleri olmalı.

İTTİHAD-I İSLÂMA SU-İ KASD…

Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olmuştu. Bugünkü cumhurbaşkanımız 2003 vazifesi gereğince Türkiye’nin Amerika ve İngiltere ile birlikte işgalci güçlerin içinden olduğunu duyurmuştu. 1 Mart tezkeresinin önü ve arkası araştırıldığında o beyanlara çoklukla rastlarsınız. Amerikalı neoconların başlattıkları, Barzani Kürdistan’ı süresince mutabık kalmış kadroların bu günlerde hu meselede farklı düşünmelerini ortak oldukları proje engellediğinden; hem başbakanımız ve hem de hükümet sözcüsü olarak Hüseyin Çelik “Kürtler elbette devletlerini kuracaklardır” diyorlar. Erbil ve Rojava’ya evet diyenlerin Diyarbakır ve Van’a hayır diyeceklerini mi sanıyorsunuz… Kamuoyu problemi aşıldıktan sonra elbette bir formatta anlaşacaklardır. İşe kırılma noktası burası… Libya, Cezayir, Mısır, Suriye, Yemen ve Irak’ı ateşe veren BOP‘çuların Türkiye’yi bu mesele ile ateşe vermeyeceklerini kim taahhüt edebilir. Zaten harici düşmanlarımızca birbirlerine karşı keskinleştirilmiş onlarca grubu gözlerimizle görüyoruz. Allah korusun, tutuşmaya müheyya kupkuru bir orman gibi… Ülkenin doğusunda ve batısında büyük yangınlara yol açacak Kürt devleti tarafgirliğinin vebalini, ancak Mahkeme-i Kübranın terazileri çekebilir.

ELHASIL; Kürt meselesinin İttihad-ı İslâmı birinci dereceden ilgilendirdiğini binlerce defa tekrar edegeliyoruz. Orta Asya’dan başlayıp İslâm dünyasını dolaştıktan sonra Suriye ile Lübnan arasından Akdeniz’e ulaşan coğrafyada çıkarılacak çatışmalarda kullanılacak bu kartı, biz tek başımıza yok edemeyiz… Başta İran olmak üzere, Irak ve Suriye gibi komşularla ittihad olmadan Kürtlük meselesi elbette hallolmaz. İslâmiyet milliyetinde ileri demokrasiye, medeniyet ve hürriyete kavuşmuş Kürtlerin içinde yaşadıkları devletlerin ismen Türkiye, Suriye, Irak veya İran olmaları onları nakise getirmez. Değil mi ki Kürtler oralarda öğretmen, vekil ve cumhurbaşkanı oluyorlar bundan ötesinde nereye gidilir ki…

Fakat bizdeki Kemalistlerin, ikinci Avrupa’nın ve Asya münafıklarının işlerine hiç gelmeyecek bir projeye, onlar “Kürt Devleti” yaklaşımıyla maddeten ve manen destek vermeye devam edeceklerdir. Bizi fevkalâde üzen husus ise, Bitlis’te Bediüzzaman evleri inşa eden AKP‘lilerin zerre miktar Bediüzzaman’a kulak vermemeleri ve yalnızca onu ve Risale-i Nur’u istismar etmeleridir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*