Kutlu Doğum Haftası

Kâinat ağacının en mükemmel meyvesi insandır. Bütün kâinat insana hizmet etmektedir. İnsanlık tarihinin en mükemmel ferdi ise, Peygamber Efendimizdir (asm). O, bütün kâinattan süzülmüş dürr-ü yektadır. Onun dünyaya teşrifi, kâinatın en büyük hadisesidir. “Eğer sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.” (Hadîs-i kudsî: Keşfü’l-Hafâ, 2:164.) O zatın maddî varlığı bu âlemin yaratılmasına sebep olduğu gibi, onun kulluğu ve duası da ahiretin icadına sebeptir. (Sözler, s.72)

Dünyada ondan daha köklü değişiklikler yapan birisi yoktur. Cahiliye toplumu denilen bir toplumun sosyal yapısını değiştirip yirmi üç sene gibi kısa bir sürede dünyanın en medenî milletlerinden daha medenî, daha yüksek hasletlere sahip, daha merhametli, daha kahraman bir cemiyet, bir toplum inşa etmesi onun kudsî kuvveti sayesinde olmuştur.

Bütün kâinat ona itaat etmiştir. Onun muhteşem nübüvvet iksiri sayesinde “Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi“ ve “Attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı” (Enfal Sûresi, 17) sırrıyla, aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları inhizâma sevk etmesi,

”Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı.” (Kamer Sûresi: 1) nassı ile, aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi,

• ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi,

• ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması,

• elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu’cize-i kudret-i İlâhiye olduğunu gösterir.

Güya, ahbap içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i Sübhânîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler.

Ve a’dâya karşı küçücük bir cephane-i Rabbânîdir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur.

Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmânîdir ki, hangi derde temas etse, derman olur.

Ve celâl ile kalktığı vakit, kameri parçalayıp, Kab-ı Kavseyn şeklini verir.

Ve cemâl ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer.

Acaba böyle bir zâtın birtek eli böyle acip mu’cizâta mazhar ve medar olsa, o zâtın, Hâlık-ı Kâinat yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet derecesinde anlaşılmaz mı?” (Mektubat, s. 141)

Bir hafta boyunca doğumunu kutlamaya çalıştığımız zat böyle muhteşem bir zattır. İnsanlık, onunla iftihar etmektedir. Aralarından böyle birisi çıktığı için Allah’a ne kadar şükretse azdır.

İnsanlık, onun getirdiği reçetelere muhtaç, sevgiye muhtaç, “Kişi kendisi için istediğini başkası için de istemedikçe kamil mü’min olmaz” diye özetlediği sevgi toplumu ve sosyal barışa muhtaçtır. Bugün dünya haritasına dikkatle bakıldığında barut kokusu, kan ve gözyaşı gelmeyen kaç tane toprak parçası vardır? İnsanlığın büyük çoğunluğu ağlıyor. Onların gözyaşını dindirecek, gözleri ve gönülleri rahatlatacak onun getirdiği ölçülerden başka bir ölçü de görünmüyor. İnsanlığın gecesi fazlaca karardı. Kararan gecelerin sabahı yakın olurmuş. Ümit ve dua ediyoruz ki öyle olsun. Yaşlı dünyanın şu son deminde insanlık huzur ve saadet bulsun, gözyaşları dinsin.

Allah’ım! Sevdir bize sevdiklerini, yerdir bize yerdiklerini. Habibin, bizim de gönüllerimizin sultanıdır. Onu gönülden sevmeyi, son nefesimize kadar ona itaat etmeyi bizlere nasip eyle. Kıyamet gününde, herkesin kendi derdine düştüğü o günde sancağı etrafında toplanmayı bizlere nasip eyle. Himmetini ve şefaatini üstümüzden eksik eyleme. Bu da benim ümmetim dediklerinin arasına bizleri de dahil eyle. Âmin!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*