“Kutlular’ın uhuvvet sofrası”

Kutlular Ağabey hizmetlere başladığında uzun bir süre Zübeyir Abi ile birlikte kalmışlar. Zübeyir Abi, Kutlular Abiye dermiş ki:

“Kardeşim, Esnaf olsun, işçi olsun, memur olsun, arkadaşlar eve giderlerse, zaten gündüz de yorulmuşlar, akşam dönüp derse gelemez. Sen hiçbir zaman buzdolabını, mutfağı ekmeksiz, peynirsiz, zeytinsiz bırakma. Derler ki: ‘Dershaneye gitsem, en azından ekmek-peynir de vardır. Yani atıştırırız biraz. Ondan sonra dersi dinler eve giderim.”

Bu ikaz üzerine Kutlular Abi, mutfakta zeytin peynir bulundurmakla birlikte mutlaka yemek de yaparmış. Hatta o zamanlar kardeşler Kutlular Abinin yemeklerini çok lezzetli ve ihlaslı bulurlarmış ve derlermiş ki: “Abi sizin yemekler çok ihlaslı oluyor.” Kutlular Abi de onlara, “Kardeşim biraz eti fazla koyun sizinkiler de ihlası olsun” diyerek latife yaparmış.

İşte yaklaşık dershanede 10 sene kadar mutfağın yemek ve temizlik işleriyle bizzat meşgul olan Kutlular Ağabey, o zamanki hizmet ehli arasında büyük bir muhabbet ve uhuvvet doğmasına vesile olmuş. Bu nedenledir ki Zübeyir Abi bu durumu takdir ederek, “Bu Kutlular’ın uhuvvet sofrasıdır. Bu noktalarda çok iyidir, işe yarıyor” diye iltifat edermiş.

İşte Kutluların uhuvvet sofrası tabiri böyle şöhret bulmuş.

Bu uhuvvet sofrasından yüzlerce ehli hizmet yetişmiş. Hem maddi hem de manevi gıdalarla tegaddi ederek dostluk, uhuvvet, muhabbet, sadakat ve dava arkadaşlığının misallerini göstermişler. İşte bu noktada bizlere düşen de Kutlular Ağabeyin manevi uhuvvet sofrasına sahip çıkmak, onun bize miras olarak bıraktığı meşveret ve istişare hukukuna sıkı sıkıya bağlı kalmak ve bu yolda ömrümüz sonuna kadar ayağımızın Kuran ve iman hizmetinde sabit kalması için Rabbimizden yardım dilemektir.

Evet, değerli dostlar!..

Şu günümüzde yaşadığımız en acı bir gerçektir ki, hem dünya, hem ülkemiz, hem tüm cemaatler, hem de biz Yeni Asya camiası olarak çok sıkı bir imtihandan geçiyoruz. Corona virüs umumi belası ile iyiden iyiye ağırlaşan şartlar cemiyet katmanlarını derinden derine sarsıyor.

İşte bu dehşetli hal karşısında bize düşen sıkı sıkıya iman ve Kuran hakikatlerine sarılmak, kardeşler arasında ihlas ve tesanüt sırrına kuvvet vermek; uhuvveti, dostluğu, muhabbeti ve iman sevgisini hakim kılmak; cemaatimizin selameti uğruna şahsi ve nefsi duygularımızdan feragat ederek azami bir fedakarlık hissi taşımaktır.

Şundan eminiz ki, bizler tesanüdümüzü muhafaza ederek uhuvvet ve samimiyet içinde yolumuza devam edersek, Cenab-ı Hak merhamet ve şefkati ile bize muamele edecek ve bizleri maksud-u mahallimize eriştirecektir. Mahalli-i maksudumuz ise cemiyetin iman ve Kuran hakikatlerine kavuşması ve imanını kurtararak ebedi saadete vasıl olmasıdır. Ve aynı zamanda bu ağır musibet şartlarının rahmetlere inkılap etmesidir.

Güzel günler çok yaklaşmıştır. Kararan gecelerin sabahı tez olur. Hele ki kap kara gecelerin şafağı umulandan da yakındır. Bir manası da nur olan Coronanın yaptığı temizlik ve arınma sonrası, inşallah hem ülkemiz hem de dünya büyük bir nura kavuşacaktır.

Bize düşen ise bu yolda bölünüp parçalanmadan tam bir istikametle yolumuza devam etmek ve bu kutlu davada ittifak ve tesanüdümüzü muhafaza ederek tüm topluma numune-i misal olamak ve cemiyete ümit vermektir.

İşte gün en büyük vazifemiz budur.

Yani ittihat, uhuvvet ve kardeşler arasında muhabbeti muhafaza etmek.

Meşveret ve istişare kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalarak tesanüdümüzü korumak.

İhlas ve uhuvvet düsturlarını hayatımızın temel gayesi yapmak.

Eminiz ki ahirete intikal eden Kutlular Ağabeyin de bizden istediği budur.

Yani, işte İhlas Risalesinde Üstadımızın bize ısrarla tavsiye ettiği de bu hakikat:

“İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.”

 

 

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Üzüntünün hakim olduğu kutlular agbeyin vefat günlerinde tatlı tebessüme sebeb oldunuz. Kaleminize sağlık, aro sayın Akgünler agbey

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*