Kuvvet kanunda olmalı, yoksa istibdat tevzî olunmuş olur

Meşrûtiyetin sırrı, kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir. İstibdâdın esâsı, kuvvet şahısta olur, kânunu kendi keyfine tâbî edebilir, hak kuvvetin mağlûbu…

Cumhuriyet ki,(Haşiye) adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel şeriat-ı garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur.

Haşiye: O zaman Meşrûtiyet; şimdi o kelime yerine Cumhuriyet konulmuş.

Divan-ı Harb-i Örfi, Hakikat, s. 65

Meşrûtiyetin sırrı, kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir. İstibdâdın esâsı, kuvvet şahısta olur, kânunu kendi keyfine tâbî edebilir, hak kuvvetin mağlûbu. Fakat, bu iki ruh her zamanda birer şekle girer, birer libas giyer. Bu zamanın modası böyle giydiriyor. Zannolunmasın, istibdat galebe ettiği zaman tamamen hükmünü icrâ etmiş, meşrûtiyet mağlûp olduğu vakit mahvolmuş. Kellâ! Kâinatta gâlib-i mutlak hayır olduğundan, pekçok envâ ve şuubât-ı heyet-i ictimâiyede meşrûtiyet hükümfermâ olmuştur. Cidâl berdevam, harb ise seccâldir.
Münâzarât, s. 37, (yeni tanzim, 88-94)
«««
Ey paşalar, zabitler! Cinayetlerime ceza ve şimdi suallerime de cevap isterim. İslâmiyet ise, insaniyet-i kübra ve şeriat ise, medeniyet-i fuzla (en faziletli medeniyet) olduğundan, âlem-i İslâmiyet, medîne-i fazıla-i Eflatuniye olmaya sezadır.

Birinci Suâl: (Haşiye) Gazetelerin aldatmalarıyla meşrû bilerek buradaki görenek ve adete binaen cereyan-ı umûmîye kapılan safdillerin cezası nedir?

İkinci Sual: Bir insan yılan sûretine girse, yahut bir velî haydut kıyafetine girse, veyahut meşrûtiyet, istibdat şekline girse, ona taarruz edenlerin cezası nedir? Belki, hakîkaten onlar yılandırlar, haydutturlar ve istibdattırlar.

Üçüncü Sual: Acaba, müstebit, yalnız bir şahıs mı olur? Müteaddit şahıslar müstebit olmaz mı? Bence, kuvvet kanunda olmalı; yoksa, istibdat münkasım olmuş olur ve komitecilikle tam şiddetlenir.

Dördüncü Sual: Bir masumu îdam etmek mi, yoksa on caniyi affetmek mi daha zarardır?

Beşinci Sual: Maddî tazyikler, ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi, daha ziyade nifak ve tefrika vermez mi?

Altıncı Sual: Bir maden-i hayat-ı içtimaiyemiz olan ittihad-ı millet; ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?

Yedinci Sual: Müsavatı ihlâl ve yalnız bazılara tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek, zahiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie ve tahliye ile masumiyetleri tebeyyün eden ekser mahpusînin belki yüzde sekseni masum iken, acaba ekseriyet nokta-i nazarında bu hal hükümferma olsa, garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Dîvan-ı Harbe diyeceğim yok; ihbar edenler düşünsünler!

Sekizinci Sual: Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrûtiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrûtiyet altında olan muannid istibdada ilişmiş ise, acaba kabahat kimdedir?

Dokuzuncu Sual: Acaba, bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibahe etse, sonra da zayiat vukù bulsa; kabahat kimdedir?

Haşiye: Bu suâller kırk-elli masum mahpusun tahliyesine sebep oldu.
Devamı için bknz: Tarihçe-i Hayat, s. 65-66

LÛ­GAT­ÇE:
inhisâr-ı kuvvet: Kuvvetin bir elde toplanması.
tevzî: Dağıtmak.
şuubât-ı heyet-i içtimâiye: Sosyal hayatın çeşitli kesimleri.
cidâl: Mücadele.
seccâl: Sürüp giden.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*