Latin Amerika’dan nurlu bir mektup: Buenos Aires Kitap Fuarı’nda açan mânevî çiçekler

27.05.2013 – Buenos Aires
Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu

Aziz, sıddık ağabey ve kardeşlerimiz,

Evvelen; seksen sene bir manevî ömr-ü bâkî kazandıran şuhur-u selâsenizi ve mübarek kudsî gecelerinizi tebrik eder, duâlarınızı istirham ederiz.

Saniyen; Mayıs ayında, Latin Amerika’nın en büyük ve en çok ziyaretçi alan uluslararası 39. Buenos Aires Kitap Fuarına büyük bir heyecanla ilk defa katıldık. Bir milyondan fazla ziyaretçi alan ve yirmi gün boyunca devam eden bu fuarda, İslâmiyet’i, Kur’ân ve iman hakikatlerini muhtaçlara yetiştirmek gayesiyle, Türkiye’den katılan tek yayınevi olan Sözler Neşriyat adına, Risale-i Nur Külliyatı’nın başta İspanyolca olmak üzere muhtelif lisanlardaki tercümelerini sergiledik.

Risale-i Nurları İspanyolca’ya tercüme eden Lorena Ablamızla, Arjantin, Brezilya, Şili Nur talebeleri ve ehl-i hizmet kardeşlerimizin gayretleri ile İslâmiyet’i, Kur’ân-ı Kerîm’i ve hakikatlerini anlattık.

Standımızın en güzel yerine koyduğumuz, bir metreye yetmiş santim büyüklüğündeki tevafuklu Kur’ân-ı Kerîm âdeta mıknatıs gibi insanları kendisine çekiyordu. Hayatlarında ilk defa Kur’ân-ı Kerîm’i gören yüzlerce kişi merakla Kur’ân-ı Kerîm hakkında sorular soruyor, hayran hayran bakıyor, fotoğraflar çekiyor ve dokunmak için bizden izin isteyip ellerini sürüyor ve dinlediklerinde gözleri doluyordu.

Risale-i Nurları en iyi şekilde tanıtabilmek ve nazar-ı dikkatleri celbedebilmek için kurduğumuz projektör ve ses düzeni ile Risale-i Nur’dan derlenen vecizeleri, videoları slayt olarak de ekrana yansıtıyorduk, slayt gösterilerini izlemek için standın önünde büyük kalabalıklar oluşuyordu. Bu vesile ile de bir çoklarıyla tanışıp iman hakikatlarını anlatmak ve isteyenlere kitap vermek nasip oluyordu.

Risale-i Nur Külliyatı’ndan “Frases Para Pensar” yani “Tefekkür Cümleleri” diye başlayan ve çok etkili vecizelerden oluşan 50 bin adet broşürümüz fuarda Nurların tanıtılmasında çok faydalı oluyordu. Hattâ broşürleri yürürken alıp okuyanlar, birkaç adım attıktan sonra âdeta olduğu yerde çakılmış gibi duruyor hemen dönüp standımıza bakıyorlardı. Yediden yetmişe her kesimden ziyaretçi hayretler içinde kalıyor ve heyecanla standımıza yaklaşıyor ve bize “Bu cümlelerin geçtiği kitabı almak istiyorum” diyorlardı. Çok değil daha iki yıl önce fuar kapısında girip çıkanlara broşür dağıtırken bu yıl tam 15 farklı İspanyolca Nur Risalesini sunuyor olmak bizim için de ayrı bir sürur ve şükür vesilesi idi.

Hattâ 53 yaşında bir hanım ablamız, bu broşürleri okuduktan sonra 45 yıl önce daha 8 yaşında iken annesine “Neden bu dünyaya geldik, burada ne işimiz var?” manasında çok sorular sorduğunu ve yıllardan beri bulamadığı cevapları bu broşürde bulduğunu söyledi. Daha sonra standımızın okuma bölümüne geçen bu bayan fuarın kapanış saatine kadar risalelerden okudu. Ve çok etkilendiğini söyleyerek bir çok Nur eserlerinden aldı, Rabbim hidayet nasip eylesin. Âmin!

Standımıza olan yoğun ilgiden çok memnun olmamıza rağmen bizler on kişi olduğumuz hâlde kalabalıktan ilgilenemediğimiz insanlar da oluyordu. Onlar da stant girişine koyduğumuz broşürleri kendileri alıyor, kitaplarımızı inceliyorlardı, hattâ bazılarına kitabı uzatıp bir parça okumasını istediğimizde kitaba kendini kaptırarak sayfalarca okuyanlar oluyor ve okuduklarına lakayt kalamıyor kitabı almak istiyorlardı. Bununla beraber standımızdaki derslerden, sohbetlerden çok etkilenen dört kişi Müslüman olmak istediklerini söylüyorlardı. Onlardan birkaç misâl:

Standımızda her namaz vakti girdiğinde bilgisayardaki program otomatik olarak ezan okumaya başlıyordu. Bilhassa hicaz, rast gibi enfes makamlarda okunan ezanlarda, “Allahu Ekber, Allahu Ekber” nidaları fuarda yankılanıyordu ve o anda standın önünden geçmekte olan insanlar âdeta çakılıyorlar ve pür dikkat dinliyorlardı. Ruhlarında manevî bir haz yaşıyorlar, fakat bu lezzetin adını koyamıyorlardı, bir çok vatandaş da standımızda halkalar oluşturuyor ve bitene kadar hayret ifadeleri ile müteveccih oluyorlardı.

Bir akşam vakti fuarın kapanmasına yakın bizden biraz uzakta başka bir stantta çalışan bir kardeşimiz standımıza koşa koşa geldi ve bize burada duyduğu şarkıyı dinlemek istediğini söyledi. Biz de ona duyduğunun şarkı değil, Müslümanları namaza davet eden ezan olduğunu ifade ettik. Bilgisayardan ezan açmaya çalıştık. Tam o esnada elektrikler kesildi. Ezan dinlemek isteyen bu meraklı kardeşimizi boş göndermek olmazdı. Hafız Enes de “Öyleyse ben okuyayım!” diyerek ezan okumaya başladı. Ezanı dinleyen kardeşimiz gözyaşlarını tutamamış, ağlamaya başlamıştı. O esnada stantta bulunan Nur Risalelerini İspanyolca’ya tercüme eden Lorena Vacide ablamız ve onun iki gayr-i Müslim arkadaşı da ezandan etkilenerek gözyaşlarına hâkim olamamıştı ve nihayet Hafız Enes kardeşimiz de gözyaşları içinde ezanı tamamlamaya çalışıyordu. Ve bu kardeşimiz, ezanın hitamında “Ben Müslüman olmak istiyorum, fakat bazı suallerim var” dedi. Şu an Nurları okuyor. Bize “Ben öyle körü körüne bağlanmak istemiyorum ve ne yaptığımın farkındayım. Ben İslâm’a tam manasıyla girmek istiyorum” dedi. Rabbim hidayetini arttırsın inşaallah!

Ayrıca İslâmiyet’e ilgisi olan Rocio Bravo adında bir ablamız cocuğuyla birlikte öğle vakti standımızı ziyaret etti. Nurlarla alâkalı sohbetten sonra ayrıldı, fakat akşama doğru tekrar standımıza geldi. Birkaç soru cevap ve dersten sonra bizlere “Nasıl Müslüman olabilirim, ne yapmalıyım?” diyerek bizi şaşırttı. Akabinde Asa-yı Mûsa kitabını aldı. O günün gecesinde bize telefondan attığı mesajında şunları yazıyordu: “Bu olanlar gerçekten çok hayret verici, çünkü ben bugün fuara gitmeyi planlamıyordum, sanki bir güç beni oraya sevk etti, demek Risale-i Nur’u tanımam lâzımmış. Ben inanıyorum ki, bütün bunlar kaderimde yazılıymış!..”

Bir başkası da 42 yaşındaki Gustavo. Bundan yaklaşık 22 sene önce Müslüman bir öğrenci ile tanışıyor ve kalbi İslâmiyet’e ısınıyor. Daha sonra o öğrenci ile irtibatı kopuyor ve daha fazla ileriye gidemiyor. Son 3 yıldır ise hanımıyla beraber kitap fuarını ziyaret etmek istiyor, fakat maddî imkânsızlıklardan dolayı bir türlü nasip olmuyor. Bu yıl da trendeki bir koltukta iki kişilik fuar giriş bileti buluyor. Bu kardeşimiz, fuarın son günlerinde ve günün son saatlerinde hanımı ve bir çocuğuyla standımıza geldi. Oradaki muhabbet ve samimiyetten çok etkilendiğini, âdeta büyülendiğini söyleyen Gustavo, Haşir Risalesi’ni aldı. Biraz okuduktan sonra bizi hayrette bırakan ve bir o kadar da mutlu eden şu sözleri söyledi: “Ben Müslüman olmak istiyorum, ne yapabilirim?” Ve bizimle mutlaka görüşmek istediğini ifade edip evine davet etti. Daha sonra bu abimizin evine misafir olduk, ailesi çocuklarının da olduğu bir ortamda Nurlardan uzun uzun okuduk ve sohbet ettik. Nurları okudukça gözleri parlıyor, âdeta ışık saçıyordu, kendisini hazır hissedip hissetmediğini sorduğumuzda, 22 yıl kaybettiğini ve daha fazla beklemek istemediğini, hemen orada kendi evinde Müslüman olmak istediğini söyledi. Gözleri dolarak kelime-i şehadet getirdi ve İslâmiyet ile müşerref oldu. Akşam namazı vakti girmişti. Namaz kılmamız gerektiğini kendisine de bizimle beraber kılmak isteyip istemediğini sorduk. O da bize “Madem Müslüman oldum, ne gerekirse yapmalıyım” diyerek ilk abdestini aldı ve akşam namazını beraber kıldık. Ona “Kendini nasıl hissediyorsun?” diye sorduğumuzda ise gözleri dolu bir hâlde çok hafiflediğini ve çok mutlu olduğunu ifade etti. Dua ediniz, diğer aile fertleri de İslâmiyet’e gayet sıcak baktılar, hediye ettiğimiz kitaplarla inşaallah onlar da ism-i Hâdî’ye mazhar olsunlar.

Ayrıca Cecilia isminde bir kardeşimiz bizden meditasyon ile alâkalı kitap istedi, kendisine Ayetü’l-Kübra’yı gösterdik. Alıp almamakta kararsızdı. Biz de ona “Bu kitabı al oku, beğenmezsen getir ücretini iade edeceğiz” dedik. Ayetü’l-Kübra’yı alan bu kardeşimiz de ertesi günün akşamında standı kapatmak üzereyken heyecanla yanımıza gelip şöyle dedi: “Ben bu verdiğiniz kitaptan dün 4 sahife okudum ve çok etkilendim. Ben ateist idim, ama şu an dünyaya bakış açım tamamen değişti. Bir Allah’ın varlığına inanıyorum!” Ayaküstü yarım saati aşan bir sohbetin ardından: “Ben diğer kitaplardan da almak için geldim. Ne olur ne olmaz belki diğer kitaplara sonradan ulaşamam diye işlerimi bitirip ancak yetişebildim” dedi. Biz de elimizdeki tercümelerden kendisine istediği eserleri vermiş olduk elhamdülillah.

Standımızdaki başka bir ziyaretçi de Asa-yı Mûsa kitabını eline aldı, kitabın bir önüne bir arkasına baktı, içini açtı bir iki cümle okudu-okumadı ve dedi ki: “Bunu satın almak istiyorum!” Biz kitabı poşete koyarken sorduk, “Kitaba yalnızca baktınız, belki birkaç cümle ancak okudunuz. Kitabın neden bahsettiğini sormadınız ve bilmediğiniz hâlde neden onu almak istediniz? Yani bu kitabı size aldıran nedir?” O da durumun farkındaydı, “Bilmiyorum” dedi, “Kitabın kapağı, rengi, yazısı beni cezp etti ve içimden bir ses dedi ki, ‘Bu kitabı almalısın’” diyerek kitabı satın aldı.

Bütün bunlara bizzat şahit olan İspanyolca risalelerin tercümesini yapan Lorena ablamız bize daha sonra şunları söyledi. “Ben evimin bir odasında, masanın başında bu tercümeleri yapıyorum, fakat Risalelere bu kadar alâkanın olduğunun farkında değildim. Biz ne yaptığımızın, neye hizmet ettiğimizin gerçek mânâda farkında değiliz.”

Hülâsaten bizim bu fuarda müşahede ettiğimiz şu ki, buranın insanları iman hakikatlerine aç olmakla birlikte Nurları okuduklarında da kesinlikle lâkayt kalamıyorlar. Bize sadece Nurları kendilerine ulaştırmak kalıyor. Latin Amerika’nın hizmetinin mebdeinde bizi buraya teşvik eden ve hâlen de himmetini hissettiğimiz Sungur Ağabeyimiz son röportajlarından birinde “Üstadın vefat günü ile alâkalı neler söylemek istersiniz?” suâline “Üstad vefat etmemiş ki, hâlâ gidiyor, bugün Risale-i Nur hâlâ yayılıyor, daha İspanyolca’ya tercüme olmadı iyice böyle, 400 milyon İspanyol var diyorlar Amerika’da, Üstad hayatta, hayatta gibi mânen…” diye cevap veriyordu.

İnşaallah Risale-i Nurların da İspanyolca tercümeleri hızla devam ediyor. Daha önce basımına muvaffak olduğumuz dokuz kitaba ilâveten, Büyük Sözler, Mucizat-ı Ahmediye (asm), Ayetü’l-Kübra, Haşir Risalesi, Münacat ve Gençlik Rehberi risaleleri de hamdolsun basıldı. Şimdi bir taraftan tercümesi biten Şuâlar’ın kontrolleri yapılırken bir taraftan da Mektubat’ın tercümesi devam ediyor, inşaallah yakın zamanlarda bu kitapların da basımına maddî manevî dualarınızla muvaffak oluruz. Zira rahmetli Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin de dediği gibi, “Okumak bir şey, fakat her şey o ‘bir şey’den çıkıyor.” Çünkü, burada hediye edilen bir tek kitap bir çok insanın hidayetine vesile olup hem dünya hem de ahiret hayatlarını kurtarıyor. Bize, ellerine risaleleri verip, “Birazcık okuyunuz” demek kalıyor…

Son olarak da, inşaallah anlaştığımız bir yayınevi vesilesi ile Başkent Buenos Aires’de bir kitap mağazasında ve internet üzerinden satış imkânı ile bütün Arjantin ve Latin Amerika’da isteyen herkese posta yolu ile İspanyolca Risale-i Nurlar ulaşabilecek.

Vaktinizi almamak için yirmi gün boyunca fuarda yaşadığımız bir çok hadiseden birkaç misâl zikrettik. Doktorundan esnafına, öğretim üyesinden hemşiresine, öğretmeninden polisine, üniversite öğrencisinden küçük bir çocuğa kadar her kesimden insana yüzlerce kitap ve binlerce broşür vesilesi ile, Kur’ân ve iman hakikatleri ulaştı; ve şu anda da Nurları okuyanların tebrik, teşekkür yazıları ve “Daha fazla kitabı nasıl elde edebiliriz?” diyen mesajları gelmeye başladı.

Bu mübarek şuhur-u selâsede hassaten duâlarınızı istirham ediyoruz.

Latin Amerika, Brezilya, Şili ve Arjantin Nur Talebeleri

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*