Lise talebelerinin Beşinci Şuâ merakı

Ramazan içerisinde hareketli günler yaşadık.

Bu hareketliliklerden biri de, Bursa vakıf binamızdaki faaliyetlerdi. Haftanın üç günü verilen iftar dâvetlerinde vakfımız doldu taştı. Orada birçok yeni simayı gördük. Bir de on kişi civarında, lise seviyesinde, pırıl pırıl gençlerle tanıştık. Başlarında, Ankara’dan tanıdığımız Ömer Dinler kardeş olduğu halde, Ahmed Paşalıoğlu ile beraber Bursa’ya okuma programına gelmişlerdi. Orada Ömer kardeş bana: “Osman ağabey, bu kardeşlerimizle bir gün de siz sohbet yapar mısınız?” demişti. Vaktimiz çok olmamasına rağmen kardeşlerimizi kıramadık ve bir gün tesbit ederek anlaştık.

O gençlerle Sekizinci Söz’ü okumanın münasip olacağını düşündüm. Ve kararlaştırdığımız günde bir araya geldiğimizde, yerlerimize oturduktan sonra Sözler’i rica ettiğimde, baktım ki çocuklarda biraz duraklama var. “İsterseniz başka bir yer de okuyabiliriz?” dedim. İçlerinden birisi, “Ağabey, bize Beşinci Şuâ’yı okur musunuz?” deyince şaşırdım. Bir kaçı daha aynı şeyi söyleyince “Olur” dedik.

Tabiî Beşinci Şuâ’nın, Beşinci Şuâ’da anlatılan eşhasın vaziyetini öğrenmek, lise talebesi gençlerin merakı olunca, nereden nereye geldiğimizi ve inşâallah istikbalimizin aydınlık olacağını hissedip şükrettik. “Bütün mekteplerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hâl ise, âlem-i İslâma ve istikbâle pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı. Şimdi ihtiyarımızın haricinde, onun mahiyetinin ne olduğunu, en başta ve en ziyade alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine katî hüccetler gösteren ve ispat eden Risâle-i Nur’un geçmesi, kemâl-i merak ve dikkatle okunması öyle bir hadisedir ki, bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur” kısmını okuduğumuz zaman ise, gençlerin gözleri parladı. Artık, soruyorlar da soruyorlar. Biz de cevab vermeye çalışıyorduk. Fakat maşaallah yani. Gözler çakmak çakmak parlıyor. Bu çocuklarımız, bu gençlerimiz, Beşinci Şuâ’nın hakikatini derk ettikçe; Türkiye de, âlem-i İslâm da, hatta dünya da refah ve huzura kavuşur inşâallah! Rabbimiz o günleri bizlere de göstermeyi nasib etsin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*