İslâm’ın köprüsü

Kur’ân-ı Kerimde bazı ibadetler ve salih ameller aynı âyetlerde peş peşe ehemmiyetine binaen beraber zikredilmişlerdir. Meselâ namaz, zekât ile beraber zikredilmiştir.

“Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden zekâtını verenlerdir.” 1

Sebebi, namaz; hadiste ifade edildiği gibi “dinin direğidir.”2

Zekât da İslâm’ın köprüsü olmasıdır. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.m):

“Zekât, İslam’ın köprüsüdür.” 3 buyurur.

Kur’ân-ı Kerim’de 18 yerde namaz ile zekât aynı âyetlerde beraber zikredilmişlerdir. Demek ki; birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden iki İlâhî esastırlar. Bunun için birbirleriyle bağlanmıştır.

Yardım vasıtası zekâttır. İnsanların içtimai hayatının intizamını ve asayişini temin eden yegâne vasıta zekâttır. Âlem-i beşerde hayat-ı içtimaiyyenin hayatı, muavenetten doğar. İnsanların terakkiyâtına engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilâflardan meydana gelen felâketlerin tiryakı, ilâcı muavenettir, yardımlaşmadır. Evet; zekâtın vücubu yani farz kılınması ile ribanın/faizin haramlığında büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır. Evet, eğer tarihi bir nazarla sahife-i âleme bakacak olursan ve o sahifeyi lekelendiren beşerin mesavisine, hatâlarına dikkat edersen, hey’et-i içtimaiyede görülen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin iki kelimeden doğduğunu görürsün. Birisi: “Ben tok olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne.” İkincisi: “Sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim.” Âlem-i insaniyeti zelzelelere maruz bırakmakla yıkılmaya yaklaştıran birinci kelimeyi sildiren, ancak zekâttır. Nev-i beşeri umumî felâketlere sürükleyen ve bolşevikliğe sevk edip terakkiyâtı, âsayişi mahveden ikinci kelimeyi kökünden kesip atan, hurmet-i ribadır.4 (Yani faizin haram kılınmasıdır.)

Zekât kendisine farz kılındığı halde zekâtını vermeyen kimse bunu kendisi için bir kazanç olarak değerlendirmemelidir. Çünkü Cenâb-ı Hak bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini infakta cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.”5

Zekâtın yerine getirilmesiyle yalnız vecibe ifa edilmekle kalınmaz, bundan başka bir çok maddî ve manevî faydaları vardır. Peygamberimiz (a.s.m) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Mallarınızı, zekâtını vererek koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Bütün musîbetler için Cenâb-ı Hakk’a duâya hazırlanınız.” 6

Dipnotlar:

1- Enfâl Sûresi, 8/3.

2- Mutlu, Döğen, Hatip, a.g.e. c. 2, s. 533.

3- Terğib ve’t-Terhib, c. 1, s. 517.

4- Said Nursî; İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neş., İstanbul-1994. s. 49.

5- Âl-i İmrân, Sûresi, 3/180.

6- Mutlu, Döğen, Hatip, a.g.e. c. 2, s. 308.

Halil ELİTOK (Emekli İl Müftüsü)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*