Manevi Sarsıntıya Karşı

Olası bir deprem karşısında İstanbul’da olası hasar tesbiti yapılmış.
Depremin 7.5 büyüklünde olması durumunda Zeytinburnu’nda 8 bin, iç kesimdeki Bayrampaşa- Bahçelievler- Güngören ilçelerinde 22 bin 540, Fatih’te 4 bin 700, Küçükçekmece’de 8 bin 50 binanın ağır hasar görmesi veya yıkılması bekleniyor…muş.

Görünen o ki, İstanbul’un 125 binadan 44 bini, 7.5’luk sarsıntıya dayanamaz!
Peki, manevi deprem karşı biz ne kadar tedbirliyiz?
Olası bir hasar tesbitimiz var mı?
Sanıyorum, ciddi bir çalışma olduğunu söylemek safdillik.
İşte Risale-i Nur burada ehemmiyet arzediyor.
Kur’an tefsiri, çağın hastalıklarına deva Risale-i Nur’u görmezden gelmek depremden daha tehlikelidir. Çünkü, bu zamanda, bu çağın hastalıklarına tek ilaç var, o da Risale-i Nur’dur.

*

Dilerseniz, Tarihçe-i Hayat’ta geçen mühim bir mektubu sizlere aktaralım.

Bediüzzaman Hazretleri öncelikle “Nur”un küçük ve masum şakirtlerinin “Nur”lara ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir mektubunda şöyle yazmış.

“Aziz Sıdık Kardeşlerim;
Risale-i Nur’un küçük ve masum şakirdlerinden elli-altmış talebenin yazdıkları nüshalar bize de gönderilmiş. Biz de, o parçaları üç cild içinde cem ettik. Hem o masum şakirdlerin bazılarını, isimleriyle kaydettik. Mesela: Ömer, onbeş yaşında. Bekir, dokuz yaşında. Hüseyin, on bir yaşında. Hafız Nebi, ondört yaşında. Mustafa, ondört yaşında. Mustafa, onuç yaşında. Ahmet Zeki, onüç yaşında. Ali, oniki yaşında. Hafız Ahmet, oniki yaşında…. Bu yaşta daha çok çocuklar var, uzun olmasın diye yazılmadı. İşte bu masum çocukların, Risale-i Nur’dan aldıkları derslerinin ve yazdıklarının bir kısmını bize göndermişler. Biz de onların isimlerini bir cedvelde dercettik. Bunların bu zamanda, bu ciddi çalışmaları gösteriyor ki; Risale-i Nur’da öyle manevi bir zevk ve cazibedar bir nur var ki, mekteplerdeki çocukları okumağa şevkle sevk etmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk Risale-i Nur veriyor ki, çocuklar böyle hareket ediyorlar. Hem bu hal gösteriyor ki, Risale-i Nur kökleşiyor. İnşallah daha hiçbir şey onu koparamayacak. Ensal-i âtiyede devam edecek.” (a.g.e.)

Yine masum taifesinden sayılan “ihtiyar”ların da ekmekten ziyade Risale-i Nur’a ihtiyaç duyduğunu hatırlatmış. Okuyalım:

“Aynen bu masum küçük şakirtler gibi, Risale-i Nur’in cazibedar dairesine gören ümmi ihtiyarların dahi, kırk-elli yaşından sonra Risale-i Nur’un hatırı için yazıya başlayıp yazdıkları kırk-elli parçayı, iki-üç mecmua içinde dercettik. Bu ümmi ihtiyarların ve kısmen çoban ve efelerin, bu zamanda, bu acib şerait içinde her şeye tercihan Risale-i Nur’a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki; harmancılar, çiftçiler, çobanlar, Yörük efeleri hacat/ı zaruriyeden ziyade Risale-i Nur’a çalışmaları, Risale-i Nur’un hakkaniyetini gösteriyorlar. Bu cilde az; sair altı cild-i aherde masumların ve ihtiyar ümmilerin yazılarının tashihinde çok zahmet çektim. Vakit müsaade etmiyordu. Hatırıma geldi ve manen denildi ki: Sıkılma, bunların yazılar çabuk okunmadığından, caelecileri yavaş yavaş okumaya mecbur ettiğinden, Risale-i Nur’un guda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalb, ruh; hem nefis, hem his hisselerini alabilirler. Yoksa, yalnız akıl cüz’i bir hisse alır ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur, sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünki, ondaki İman-ı tahkiki ilimleri, başka ilimlere ve marifetlere benzemet. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin de kuvvet ve nurlarıdır.”

“Elhasıl, masumların ve ümmi ve ihtiyarların noksan yazılarında iki faide var: Birincisi, teenni ve dikkatle okumağa mecbur etmektir. İkincisi. O masumane ve halisane samimi ve tatlı dillerinden, derslerinden, Risale-i Nur’un şirin ve derin mes’elelerini lezzetli bir hayretle dinlemek, ders almaktır.”

*

Sözün özü:

Manevi depremde önceliğimiz: Risale-i Nur’dur.
Son asırda, ancak bu şekilde hazırlıklı olabiliriz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*