Mardin’de nurun bayramı

Risale-i Nur Enstitüsü Mardin temsilciliği tarafından düzenlenen “Hutbe-i Şamiye ve Münazarat Ekseninde İslâm Toplumlarının İçtimaî Meseleleri” konulu konferans Mardin’de gerçekleştirildi. Mardin Artuklu Üniversitesi Vali Kılıçlar Salonunda düzenlenen program yoğun bir ilgi görürken, organizasyon bayram havasında cereyan etti.

Mardin’de Nur’un bayramıRisale-i Nur Enstitüsü Mardin temsilciliği tarafından düzenlenen “Hutbe-i Şamiye ve Münazarat Ekseninde İslâm Toplumlarının İçtimaî Meseleleri” konulu konferans Mardin’de gerçekleştirildi. Mardin Artuklu Üniversitesi Vali Kılıçlar Salonu’nda gerçekleştirilen program yoğun bir ilgiye mazhar oldu. Sunuculuğunu Zübeyir Zorlu’nun yaptığı program “Bir Üstad Tanıyorum” şiirinin okunmasıyla başladı.

Programın açış konuşmasını yapan Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Dursun, Mardin’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ettikten sonra Bediüzzaman Said Nursî’nin İslâm milletlerinin yaşadığı ıztırapları evvela yüreğinde hisseden, o ıztırapları dindirmek için kendini feda eden bir İslâm kahramanı olduğunu vurguladı. Konuşmasında Hutbe-i Şamiye ve Münazarat’ın İslâm toplumlarının yalnızca yüz sene önceki problemlerini teşhis etmekle kalmadığını, günümüz İslâm dünyasının da bir türlü çözemediği temel meselelere de çözüm önerileri getirdiğini söyleyen Ahmet Dursun, Bediüzzaman’ın anlaşılmadan ve fikirleri hayata geçirilmeden İslâm toplumlarının meselerini çözemeyeceğini ifade etti.

NAMAZIN KERAMETİ

Yeni Asya gazetesinin usta karikatüristi İbrahim Özdabak da beğenilen karikatürleri eşliğinde kısa bir konuşma yaptı. Kadim şehre gelmenin sevincini yaşadığını ifade eden Özdabak, Bediüzzaman’ın Mardin’den elleri kelepçeli olarak götürüldüğü hatırayı naklederken salondakilere duygulu anlar yaşattı. Bu hatırada, elleri kelepçeli olan Bediüzzaman’ın namaz kılmasına izin vermeyen jandarmaların kelepçelerin kendiliğinden çözülmesi üzerine yaşadıkları büyük şaşkınlığı aktaran Özdabak, Bediüzzaman’ın bu durumu “Olsa olsa namazın kerametidir” diyerek açıkladığını ifade ettikten sonra camileri kapatılan milletin atlattığı badirelere dikkat çekti. Bu badirelerin atlatılmasında Bediüzzaman’ın rolüne dikkat çeken Özdabak, Mardin’e hediye ettiği “Namazın Kerameti” konulu karikatürünün de kısaca hikayesini anlattı. Büyük beğeniyle takip edilen Özdabak’ın konuşmasından sonra “Işık Doğu’dan Yükselir” başlıklı sinevizyon gösterildi.

FELAKET VE HELAKET ASRININ ADAMI

“Hutbe-i Şamiye ve Münazarat Ekseninde İslâm Toplumlarının İçtimai Meseleleri” başlığıyla yazar İslam Yaşar, giriş bölümünde ‘Esaret dönüşü’ ile Bediüzzaman’ın dünyayı sarsan ızdırabı izale etmek için çareler arayışında olduğunu dile getirdi. Rüyada, başka bir alemde, bir Cuma gecesi asrın mebusları ve Selef-i Salihin tarafından bir toplantıya davet edilir, el pençe divanda oturur. Efendimiz (asm) tarafından  “Ey felâket ve helâket asrının adamı senin de reyin var” diye Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye seslenilmiştir.

Bediüzzaman’ın çocukluğunu anlatan Yaşar, onu ve diğer âlimleri Peygamberin varisi olmada yatan nedenin ebeveynden geçtiğini ve Üstad’ın annesinin bilhassa kış mevsiminde karı eritip abdest alıp çocuğunu emzirmesi; babasının ise çocuğunu helal rızıkla beslemek için başkalarının tarlasından haram lokma geçmesin diye hayvanlarının ağızlarını kapatması, Said’i Said yapan hayat hikâyesine ‘ebeveyn’ etkisinin açık bir göstergesidir. Said Nursî’nin, cemiyet problemlerinin özüne anne ve babasının etkisi, nitekim medreseye giden Said’in, kelebeklerin ateşe maruz kalmasına dayanmayıp eve anne ve babasına meseleyi izahı karşısında ‘ebeveyn’in kulak verip kelebeklerin ölmemelerine vesile olması, Said için İslâm toplumu, cemiyet için yüreğin ‘o’ ateşle yandığını göstermiştir.

Rüyasında, Sırat Köprüsü üstünde Peygamber Efedimizi (asm) gören Said Nursî ondan ilim talep ediyor. İlim mecraından asıl çareyi insanlara takdim edecek hem ferdî hem de içtimai manada çareyi menbaında arıyor. Devletlerin çareyi Avrupa’ya yönelmesine karşı o, Kur’ân’da arıyor.

DEMOKRASİNİN İZAHI

Tağ Medresesi’nde 3 ayda 90 kitap hıfzına alıp geceleri de Ahmed-i Hani’den de manen ders alıp  “aklî ve ilmî” noktasında 14 yaşında icazet alıyor. Mahsulü sağlamak için coğrafi vb. nedenlerden dolayı problemi önce tespit kaynaklı bölgeyi dolaşıyor. Said Nursî inzivada iken, rüyasında Abdül Kadir Geylani (ks) kendisine, Cizre’de halka zulmeden Mir Mustafa’yı ikaz etmesini, zulmü bırakmasını ve namazı kılmasını aksi halde kendisini öldüreceğini söyler. Oradan Mardin’e gelir ve avam tabakasının dahi bihaber olduğu ‘meşrutiyet, demokrasi, hürriyet’in izahını yapar. Asr-ı Saadette olduğu gibi iman ne kadar mükemmelse, hürriyet o kadar parlar. İman hürriyetin hassasıdır. Kimileri hürriyeti tamamıyla serbestiyetlik olarak algılarken kimileri de tamamıyla İslâmla uyuşmadığı için tamamen reddetmiştir. Bunlara mukabil Üstad hazretleriyse meseleyi tamamıyla kaynağından yola çıkarak Asr-ı Saadet gibi yaşamanın formülü vererek işlevinde kullanıldığı takdirde demokrasi, hürriyet de yararlı olacağını dile getirir.

6 MADDELİK REÇETE

İslam Yaşar yine Üstad’ın gençliğinde azmiyle, kararlığıyla, çalışkanlığıyla meselelere olan yaklaşımını dile getirdi. Devletin buhranlara giriftar olduğu bir zamanda Van’dan İstanbul’a giderek Medresetüzzehra projesini hükümete sunuyor. Projeler arasında Van’da Akdamar adasında İslâm dünyasına hâkim olma adına 10 senede 50 talebe yetiştirerek dünyaya yayılma vardır. Bunlar Kur’ân ve tefsiriyle yetişeceklerdi. Emsali olmayan bir fen ve din ilmiyle bakıp Horhor Medresesi’ni kurar ve öğrenci yetiştirir. Gerçekleştirmek istediği en önemli hedeflerinde biri olan Medresettüz Zehra projesi için Padişah Sultan Abdulhamid’e gider. Çare arayışının cehalet, zaruret ve ihtilâf noktasında izalesi için sanat, marifet ve ittifakla olacağını dile getirir. Çareyi Kur’ân da, Peygamberimizde (asm) aramak gerekir.

İslam Yaşar’ın konferansı büyük ilgi ile takip edildi.

Bediüzzaman, Münazarat adlı risalesinde bölgenin nabzını tutarak çareler içinde tek tek kişilerle görüşüp ilâcın nasıl kullanılacağını ve nasıl temin edileceğini belirtmiştir. Şam’da âlimlerin isteği üzerine yaklaşık 100 âlimin olduğu camide genç yaşta olmasına rağmen hutbe vermiş ve İslâm aleminin içinde bulunduğu durumun siyasi reçetesini sunmuştur.

Batının ilerleme kaydetmesi karşısında İslâm aleminin geri kalmasının reçetesi 6 madde içinde belirtiyor:

1. Ye’sin ümisizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi
2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi
3. Adavete muhabbet
4. Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek
5. Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdad
6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.

Milliyet ve din mezc edilmesi gerekirken devlet, hükümet başka yerlerde aramışlardı. Şayet Kur’ân’da aranılsaydı manidar bir çözüm sağlanacaktı. Osmanlı ırklarının kaynaşması ve millet, devlet ve insanların arasında böyle bir problemin olmamasından dolayı Selçuklu, Osmanlı gibi devletlerin millet kardeşliği altında yaşamalarına vesile olmuş. İttihad-ı İslâm Türk, Arap, Kürt, Çerkez vs. milletlerin kaynaşması ve İslâmiyeti hakkıyla benimsedikleri takdirde gerçekleşecektir.

İslam Yaşar son olarak azınlık mallarının tesliminden sonra Fatih’in vakfa bahşettiği ve şimdilerde müzeye çevrilen Ayasofya’nın ibadete açılmasının İttihad-ı İslâm için çok önemli bir aşama olduğunu kaydetti. Yaşar, “Bu bağlamda Ayasofya’nın ibadete açılmasını Yüce Allah’tan temenni eder, İslâmiyet’in hâkimiyetinin Asr-ı Saadet zamanında olduğu gibi İslâmiyet’in tekrardan hâkim olması ümidiyle” diyerek konuşmasını bitirdi.

Konferansın ardından İslam Yaşar dinleyicilerle bir araya gelip kitaplarını imzaladı. Ayrıca İbrahim Özdabak da karikatür tablolarını imzalayıp konferansa gelenlerle sohbet etti. Mardin ili ve ilçeleri ile Şırnak ili ve ilçelerinden gelen dinleyiciler büyük bir ilgi ile takip ettikleri konferansların devamını dileyerek memnun ayrıldılar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*