Meclis kayıtları ve belgeleriyle Medresetüzzehra’nın serencamı

Bediüzzaman’ın yarım asırlık süreyi aşkın bir zaman diliminde, zihninden bir türlü çıkmayan, en büyük ideali ve gaye-i hayalim dediği ve devamlı takip ettiği bir eğitim projesi olan Medresetüzzehra’nın serencamını belgelerle takip etmeye çalıştık.

Bediüzzaman’ın yarım asırlık bir süreyi aşkın bir zaman diliminde, zihninden bir türlü çıkmayan, en büyük ideali ve gaye-i hayalim dediği ve devamlı takip ettiği bir eğitim projesi olan Medresetüzzehra’nın serencamını talebelerine yazdırdığı bir mektuptan takip edelim:

“Heyet-i Vekileye ve Tevfik İleri’ye arz ediyoruz ki:
Şark Üniversitesi hakkında çok kıymettar hizmetinizi Üstadımıza söyledik. O dedi:

Ben hasta olmasaydım, ben de o mesele için vilâyat-ı şarkiyeye gidecektim. Ben bütün ruh u canımla Maarif Vekilini tebrik ediyorum. Hem 55 seneden beri, Medresetü’z-Zehra namında Şark Üniversitesinin tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Van’da, biri Diyarbakır’da, biri de Bitlis’te olmak üzere üç tane veya hiç olmazsa bir tane Van’da tesis etmek için, Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim. Hürriyet çıktı, o mesele de geri kaldı.

Sonra İttihatçılar zamanında Sultan Reşad’ın Rumeli’ye seyahati münasebetiyle Kosova’ya gittim. O vakit Kosova’da büyük bir İslâmî darülfünun tesisine teşebbüs edilmişti. Ben orada hem İttihatçılara, hem Sultan Reşad’a dedim ki: ‘Şark böyle bir darülfünuna daha ziyade muhtaç ve âlem-i İslâmın merkezi hükmündedir.’

O vakit bana vaad ettiler. Sonra Balkan harbi çıktı. O medrese yeri istilâ edildi. Ben de dedim ki: ‘Öyleyse o 20 bin altın lirayı Şark Darülfünununa veriniz.’ Kabul ettiler.

Ben de Van’a gittim. Ve bin lira ile Van Gölü kenarında Artemit’te temelini attıktan sonra Harb-i Umumî çıktı. Tekrar geri kaldı.

Esaretten kurtulduktan sonra İstanbul’a geldim. Hareket-i Milliyeye hizmetimden dolayı Ankara’ya çağırdılar. Ben de gittim. Sonra dedim: ‘Bütün hayatımda bu darülfünunu takip ediyorum. Sultan Reşad ve İttihatçılar 20 bin altın lirayı verdiler. Siz de o kadar ilâve ediniz.’ Onlar 150 bin banknot vermeye karar verdiler. Ben dedim: ‘Bunu mebuslar imza etmelidirler.’

Bazı mebuslar dediler: ‘Yalnız sen medrese usûlüyle sırf İslâmiyet noktasında gidiyorsun. Halbuki şimdi garplılara benzemek lâzım.’ Dedim: ‘O vilâyat-ı şarkiye âlem-i İslâmın bir nev’î merkezi hükmünde, fünun-u cedide yanında ulûm-u diniye de lâzım ve elzemdir. Çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garpta gelmesi gösteriyor ki, Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir. Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta her halde millet, vatan maslahatı namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türk’e hakikî kardeşliği hissedemeyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teâvün ve tesanüde mecburuz.’

Şimdi ben zehir hastalığıyla ziyade rahatsız vaziyette ve çok ihtiyarlık sebebiyle elli beş senelik bir gaye-i hayatımı görüp takip etmekten mahrum kaldığım gibi, Ankara’ya gidip şark terakkiyatının anahtarı olan bu müesseseye çalışanları ruh u canımla tebrik etmekten dahi mahrum kalıyorum.

Yalnız, otuz beş sene evvel Ebuzziya Matbaasında tab edilen Münâzarât ve Saykalü’l-İslâmiye namındaki eserim, elbette Maarif Vekilinin nazarından kaçmamış. Benim bedelime o eser konuşsun. Ben hayatımdan ümidim kesilmiş gibiyim. Fakat o azîm üniversitenin temelleri ve esasatı ve mânevî bir programı ve muazzam bir tedrisatı nev’înden, Risale-i Nur’un yüz elli risalesini kendime tevkil ediyorum. Bu vatan ve milletin istikbalinin fedakâr genç üniversite talebelerine ve maarif dairesine arz edip bu meselede muvaffakiyete mazhar olan Tevfik İleri’nin bu biçare Said’e bedel Risale-i Nur’a himayetkârâne sahip çıkmasını rahmet-i İlâhîden niyaz ediyorum.
Çok hasta, çok ihtiyar, garip, tecrid içinde
Said Nursî” 1

MECLİS KAYITLARI

Bediüzzaman’ın özetlediği Medresetüzzehra ile ilgili teşebbüslerini, Ankara’dan başlamak üzere belgelerle ortaya çıkarmak adına tesbitlerimize TBMM’nden başlayalım.

1923 yılının Şubat ayında Kayseri Milletvekili Alim Efendi* ve 166 arkadaşı Van’da Medresetüzzehra adıyla bir medresenin yapılması için Meclis Başkanlığı’na bir kanun teklifinde bulunur. Bu teklifte Mustafa Kemal ile İsmet İnönü’nün de imzaları vardır.

İfade ve üslûbundan Bediüzzaman tarafından kaleme alındığı anlaşılan ve kendi ifadesiyle 163 mebus tarafından imza edilerek Meclis Başkanlığı’na sunulan teklif şöyledir:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesi’ne

Harb-i Umumî’den evvel Kosova medresesine tahsis olunan yirmi bin altın liradan on yedi bin altın Van’da yapılacak ‘Medresetüzzehra’ ismiyle müsemmâ bir darü’l-ulûm-u İslâmiyeye tahsis edilmişdi. Van Valisi Tahsin Beyin ve aşairin teşebbüsüyle temeli atıldı. Aşair taahhüd ettiler ki, zekâtın bir kısmını o medreseye tahsis edeceğiz.

Hatta zekâtın zekâtıyla iki bine yakın leylî (yatılı) talebe idare edilecekti. Hem de Maliye’nin tasarrufunda olan oranın evkafı da mühim bir yekün teşkil eder. Şimdi ise oraların Ermeni ihtilâl komite menba’ları olan münderis (kapanan) kiliseleri de oranın evkafına mal olmuş. O vakitte öyle bir müessesenin vücuduna esbab-ı mucibe bir ise şimdi ondur. Çünkü o zaman yalnız bir hasm-ı dinî var idi. Şimdi cenuptan, şimalden, şarktan hem de cehalet-i dahilî ile beraber ahlâk ve esasat-ı diniyeyi ifsad eden esbab taaddüt edip halkı kavgaya sevk ediyor. O nazik mevkide ve öyle bir kavimdeki her şey din nokta-i nazarından muhakeme eder. Esasat-ı diniyeyi i’lâ ve takviye eden böyle bir müesseseden başka hiçbir tedbir ciddî semere vermez, verse de muvakkattır.

Binaenaleyh böyle bir müessese-i âliye-i ilmiyenin o havali halkının tahsil-i ilim ve irfanına tahsisi vilayat-ı şarkiyede devletin asayişinde, iktisadiyatında, ahlâkiyatında müessir hayır ve şükran tevlid edeceğinden ve’l-haletü hazihi, bir altun liranın mukabili yüz lira ise ve levazım-ı inşaiye ve sairenin fiyatça eskisine nisbetle birkaç misli tezayüd etmiş olduğundan bugünkü paranın kıymeti nazar-ı dikkate alınarak bu zir’deki (aşağıdaki) mevadd-ı kanuniyenin kabulüyle, bu emr-i hayrın bir an evvel kuvveden fiile ısdarı mülk ve milletin selâmet ve saadetini gaye-i emele binaen Meclis-i Ali-i Milliye arz ve teklif eyleriz.

17 Şubat, Sene: 339 (17 Şubat 1923)
1- Van’da [Medresetüzzehra] nâmıyla bir Daru’l-ulum-u İslâmiye inşa ve küşadı (açılması) kabul edilmişdir.
2- Masarif-i inşaiye içün 339 (1923) senesi Şer’iye ve Evkaf bütçelerine yüz elli bin lira ithal edilmiştir.
3- İşbu kanun tarih-i neşrinden itibaren mer’i olacaktır.
4- İşbu kanunun icra-yı ahkâmına Şer’iye ve Evkaf Vekâleti memurdur. İmzalar 2

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

1. Dönem 27. Cilt 196. Birleşim – Sayfa 419 21.02.1339 (1923)
2. — Kayseri Mebusu Âlim Efendi ile 166 refikinin, Van’da Medresettüzzehra namiyle bir medrese küşadına dair kanun teklifi (2/671)
REİS — Kayseri Mebusu Âlim Efendi ile 167 refikinin Van’da Medresetüzzehra namiyle bir medrese küşadı hakkındaki teklif-i kanunileri Lâyiha Encümenine.

Bu teklif Meclisin 21 Şubat 1339 (1923) günü 196. oturumunda 2. teklifler başlığı altında görüşülmüş ve kanun teklifleri komisyonuna havale edilmiştir.

Daha sonra, 6 Eylül 1923 (339) tarihinde TBMM Layiha Encümeninde (Komisyonunda) görüşülen teklif “dini esasları yüceltecek ve takviye edecek yüksek bir müessesenin açılması ile ilim ve irfan sahasındaki gelişmelere bir adım teşkil edeceği” belirtilerek Genel Kurulca görüşülmesi uygun görülmüş ve sevk edilmiştir.

Encümen 25/24 numaralı kararı şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
6/9/339 (1923)
LAYİHA ENCÜMENİ
25 /24 Karar

RİYASET-İ CELİLEYE

Van’da “Medresetü’z-zehra” namıyla bir darü’l-ulum-ı İslâmiye inşa ve küşadı ve masarif-i inşaiyesi içün 339 (1923) senesi Şer’iye ve Evkaf büdcelerine yüz elli bin lira idhal edilmesi hakkında Van Meb’usu Haydar Bey ve rüfekasının 17/2/39 (1923) tarihli teklif-i kanunisi Encümenimizce tekrar mütalaa olundu. Teklif-i mezkur mahiyeti esasat-ı diniyeyi i’la ve takviye edecek bir müessese-i alinin küşadı ile ilim ve irfan sahasındaki tekamülatahat ve teşkil edeceğinden şayan-ı müzakere görülmüş olmakla Hey’et-i Umumiyeye (Genel Kurula) arza karar verildi.

Kâtip Mazbata Müdiri namına Layiha Encümen Reisi Hüseyin Yahya Sami Sırrı Emin
Hey’et-i Umumiyeye 9/9/39 (1923
Şer’iye ve Maarif encümenlerine
12/9/39 (1923) 3

Bir sonraki aşamada ise Meclis başkanı kanun teklifini Genel Kurul’a sunar ve Genel Kurul’da da kabulünün ardından gündeme alınarak 12.09.1923 günü 2. Dönemin 17. oturumunda Şer’iye ve Maarif komisyonlarına gereği yapılmak üzere gündeme alınarak gönderilir.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

2. Dönem 2. Cilt 17. Birleşim-Sayfa-37 12.09.1339 (1923)

15. — Karesi Mebusu (sabık) Âlim Efendi ile 111 refikinin, Van’da (Medresetüzzehra) namiyle bir darülfünun inşa ve küşadı hakkındaki teklifin şayanı müzakere olduğuna dair Lâyiha Encümeni mazbatası (2/119) (Şer’iye ve Maarif encümenlerine)

16. — Sivas Mebusu (sabık) Rauf Beyin, saltanatı şahsiyenin ilgasına müsadif Leylei velâleti Risaletpenahi olan 12 Rebiülevvel gününün îd-i millî addi hakkında kanun teklifi ve Lâyiha Encümeni mazbatası (2/130)

REİS — Eğer tensip buyurulursa ruznameye alalım. (Hay hay sesleri.)

FASÎH Ef. (Antalya) — Zaten kabul edilmiştir, yalnız merasim kalmıştır. (Kabul edildi sesleri.)

REİS — Ruznameye alındı efendim.

Meclis Genel Kurulu’na sevk edilen kanun teklifi tarihinde, teklif sahibi olan Kayseri Milletvekili Alim efendi’nin milletvekilliği sona erdiğinden teklifin başında imzası bulunan Van milletvekili Haydar bey adına 2. Dönem Meclis Başkanlığına başvuru yapılır. O yüzden bazı araştırmalarda teklifin Haydar bey tarafından verildiği yazılır.

Bu arada dikkat çeken bir diğer konuda 167 olan imza sayısı 2. Döneme devreden bu kanun teklifinde 111 kişiye gerilemiştir. 56 milletvekili imzasını geri çekmiştir.

Bu kanun teklifi, gerekli prosedürler tamamlandıktan sonra 12 Eylül 1923 tarihinde, Eğitim ve Şeriat Komisyonu’na gönderildi ve orada kaldı. Yaşanan hadiseler, Medresetü’z-Zehrâ’nın inşasına bir kez daha geçit vermedi. Komisyon, aradan yirmiyedi ay geçtikten sonra, 29 Kasım 1925’te kanun tasarısını reddetti ve Meclis’e geri gönderdi. Yapılan oylama neticesi reddedildi. Zaten bunun öncesinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edilmiş ve bu kanunla, medreseler kaldırılmıştı.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

2. Dönem 20.Cilt 18. Birleşim-Sayfa-4 2 Kânunuevvel 1341 Çarşamba
2 Aralık 1925
3. — Kayseri Mebusu Âlim Efendinin; Van’da Medresetüzzehra namiyle bir medreseküşadı hakkında (2/119),

Trabzon Mebusu Celâl Beyin; Evkaf bütçesine dahil mürtezika maaşatı hakkında (2/34) ve Aydın Mebusu Emin Efendinin; Evkaf Nizamnamesinin tadili hakkında (2/36) ve Siirt Mebusu Halil Hulki Efendinin; Şer’iye Vekâletinden musaddak icazetnameye malik olmayanların ilmî kisveyi lâbis olmamaları hakkında (2/282) numaralı birinci devreden müdevver dört kıta teklifi kanuninin tayini muameleye mahal olmadığından reddine dair Diyanet İşleri ve Evkaf Encümeni mazbatası.

REİS — Okunacaktır.

(Riyaseti Celileye

‘1. — Van’da ‘bir medrese’ küşadı,

2. — Evkaf Bütçesine dair mürtezika (maaşatı,

3. — Evkaf Nizamnamesinin tadili,

4. — Şer’iye Vekâletinden musaddak icazetnameye malik olmayanların ilmî kisveyi lâbis olmamaları hakkında m’eribu’ten takdim kıtean tekâlifi kanuniye tevarih-i muhtelifede kavanin-i mahsusa ile Meclisi Alinin kararına iktiran etmiş  Encümenimizce de bittabii tayini muameleye mahal kalmamış olmasına binaen makamı riyasete takdimi karargir olmuştur’ efendim. 29 .11 . 1341

Diyanet İşleri ve Evkaf Encümeni Reisi Mazbata Muharriri

Mustafa,
Fehmi Saffet
Kâtip Aza
Mustafa Feyzi
Süleyman Sırrı
REİS — Mazbatayı reye arz ediyorum efendim.

Kabul edenler lütfen el kaldırsın… Kabul etmeyenler lütfen el kaldırsın… Mazbata kabul edilmiştir.

Kanun teklifi Şer’iye ve Maarif komisyonunda yirmi yedi ay bekletildikten sonra reddedilerek Meclise iade edilmiştir. Meclis’te bu karardan sonra geçerliliğini—tayini muameleye mahal kalmamış—kaybeden kanun teklifini reddetmiştir.

Bediüzzaman kanun reddedildiği süre içinde Van’da Erek Dağının eteğindeki Medresesinde bulunuyordu. Burada günlerini ibadet ve tefekkürle geçiriyordu.

Kaderin sevkiyle, Şeyh Said hadisesi bahane edilerek kendisi de hadise ile ilgisi olmadığı halde, İskan kanununa tabi edilerek 1926 senesinin bir kış ayında Burdur’a gitmek üzere sevk edildi. Burdur’da yaklaşık dokuz ay kaldıktan sonra 1 Mart 1927 senesinde Barla’da mecburi iskana tabi tutuldu. Nur’un ilk merkezlerinden olan Barla’da Bediüzzaman’ın büyük hayali olan Medresetüzzehra’nın temelleri manevi olarak burada inşa edilmeye başlanmıştır. Bu tarihten sonra Nur hizmetinde Bediüzzaman’ın tabiriyle, dershaneler birer Medresetüzzehra, talebeleri ise Medresetüzzehra şakirtleri ve erkânları diye anılmaya başlanmıştı.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Doğu ve İslâm âlemi için büyük bir eğitim projesi olan Medresetüzzehra modeli zaman zaman değişik adlar ve amaçlar altında da olsa siyasilerin gündemine gelmiş ve sürekli güncelliğini korumuştur. İşte bu çabalardan birisi de tek parti döneminde yapılan teşebbüslerdir.

Dönemin Cumhurbaşkanı M. Kemal, 1927 yılında Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’i, incelemeler yapmak üzere Van’a göndermiş; Mustafa Necati Bey de, Van’da üniversite kurulmasını gerekli görmüştür.

1928 yılında, öğretmen Ferit Nur (Kuran) Bey Van’a gönderilmiş ve mevcut ortaokulu liseye dönüştürerek, kurulması tasarlanan üniversitenin çekirdeğini oluşturması istenmiştir.

M. Kemal 1 Kasım 1937’de, BMM’i açış nutkunda, ‘Doğu bölgesi için Van Gölü Sahillerinin en güzel bir yerinde ilkokulu ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden faaliyete geçilmelidir’ demiş, bu maksatla, o dönemin Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ı, arazi tesbiti için Van’a göndermiştir.

1938 yılı Kasım başında BMM açış nutkunda, M. Kemal ‘İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi’nin tamamlanması ve Şark Üniversitesi’nin yapılan etütlerle tesbit edilmiş olan esaslar dairesinde, Van Gölü civarında kurulması hızla ve önemle devam etmektedir’ demiştir.4

Ancak Bediüzzaman’a kulak vermeyip kendi ideolojileri istikametinde bir eğitim sistemi geliştirmek isteyen “laik Kemalist zihniyet” Van’a Doğu üniversitesi kurmaya muvaffak olamamıştır. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra, tek parti zihniyetinin girişmiş olduğu; fakat bir türlü başaramadığı Van’da üniversite kurma çalışmalarını, tam tamına haber kupürlerinden de görüleceği üzere on üç sene sonra başlatmıştır. Bu olayı haberleştiren 5 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberi ”Doğu üniversitesi için etüdlere başlandı. Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri müsait bir zamanda Van’a giderek tetkiklerde buluınacak. Tevfik İleri Van’da kurulması derpîş edilen [göz önünde bulundurulan] doğu üniversitesi mevzuuna dair ilk etüdlere Millî Eğitim Bakanlığınca başlanmış bulunuyor.” diye vermiştir.

Bunun haberini alan Bediüzzaman, yukarıda iktibas ettiğimiz mektubunda görüldüğü gibi bu çalışmayı başlattığı için Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri’yi tebrik etmiştir.

11 Haziran 1951 tarihinde, Millî Eğitim Bakanlığı’nca, aralarında Prof. Afet İnan’ın bulunduğu, 15 kişilik bir heyet oluşturulmuş ve Doğu Üniversitesi’nin yerinin tesbiti için esaslı incelemelere girilmiştir. Bu heyet, merkezi Van olacak bir Doğu Üniversitesi’nin kurulmasını; Elazığ, Erzurum ve Diyarbakır’da bazı fakülte ve enstitülerin, Doğu Üniversitesi’ne yardımcı şubeler olarak açılmasını uygun görmüştür.

28.11.1953 yılında Doğu üniversitesi kurulma hazırlıkları kanunu Meclisten geçirilmiş. Ancak Van’a kurulacak üniversitenin yeri Erzurum’a kaydırılmıştır. 1954 yılında çıkarılan 6373 Sayılı Kanunla bu üniversitenin adının “Atatürk Üniversitesi” olması kararlaştırıldı. 7 Haziran 1957 yılında kuruluş kanunu çıkarılarak 17 Kasım 1958’de üniversitenin açılışı yapılmıştır. Daha sonra ise Van’da 100. Yıl Üniversitesi 1981 yılında hizmete girmiştir.

Bediüzzaman’ın maddî tesisine engel olunan Medresetüzzehra projesinin, mânen Risale-i Nur hizmetlerinde bilfiil tahakkuk ettiğini, resmî prosedürlerden uzak tamamen sivil inisiyatifle, eğitim gönüllüğü esasına dayandığını rahatlıkla ifade edebiliriz.

KAYNAKLAR:

* Mehmet Alim Efendi (d. 1861, Kayseri/Bünyan – ö. 30 Aralık 1923) TBMM 1. Dönem’de Kayseri milletvekilliği yapmış bir din adamıdır. (Ailesi, ölümünden sonra, Soyadı Kanunu ile ‘Çınar’ soyadını almıştır.) Babası Bünyan’ın ileri gelenlerinden Abdülkadir Efendizade Mehmet Efendi’dir. İlk ve orta öğrenimini Bünyan’da yaptı. Daha sonra Kayseri Medresesi ve Adana Medresesinde öğrenim görerek Müderrislik icazeti aldı. Öğrenimi sonrasında Kıbrıs’ta Müderris olarak göreve başladı. Daha sonra Rodos, İzmir, İstanbul ve Sivas Medreselerinde Müderrislik yaptı. Bu arada vaizlik görevinde de bulundu. İlk günlerinden itibaren Millî Mücadele’ye katıldı. Sivas’ta Millî Mücadele lehinde verdiği bir vaazdan dolayı Damat Ferit Hükümeti emriyle tutuklanarak İstanbul’a gönderildi. Orada bir süre Bekirağa Bölüğünde tutuklu kaldı. Divan-ı Harb’de yargılandı. Beraati üzerine serbest bırakıldı. Serbest kalınca memleketi olan Kayseri’ye geldi. Buradaki millî çalışmalara katıldı. Kuva-yı Milliye lehindeki vaazlarını sürdürdü. TBMM 1. Dönemi için yapılan seçimlerde seçilerek Kayseri Milletvekili oldu. 23 Nisan 1920’de Meclisin açılışında hazır bulundu. Mecliste Şer’iye, Evkaf ve İrşad komisyonlarında çalıştı. İstiklâl Savaşı’nın en kritik dönemlerinde Meclisteki konuşmaları ve Ankara camilerinde verdiği vaazlarla halkın moralinin yükselmesine ve zafere inancının pekiştirilmesine çalıştı. Bu arada Ankara Fetvası’nı “Kayseri Mebusu Ulemadan Mehmet Alim” unvan ve ismiyle imzaladı. Milletvekilliği sona erince, Bünyan’a döndü. 30 Aralık 1923’te vefat etti. Evli ve on iki çocuk babası idi.

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Alim_ %C3%87%C4%B1nar)

1- http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=EmirdagLahikasi&Page=403-404
2- Eski Said’den Yeni Said’e, Mustafa Süzen, 2007, s. 474-475
3- Risalehaber.com, 12.10.2012, Kadri Aytar’ın haberi
4- http://www.yyu.edu.tr/genel.aspx

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*