Meclis’te uzlaşma beklentisi

Meclis’te grubu bulunan parti liderlerinin yek diğerine karşı kullandığı “eleştiri dili”, ne yazık ki incitici, kırıcı ve son derece rahatsız edici.

Birbirlerini eleştirirken, ya da cevap mahiyetinde konuşurken kullanmış oldukları öyle tâbirler var ki, biz burada kullanmaktan ar ediyoruz.

Liderlerin seçim kampanyasında sarf ettikleri hakaret yüklü lâfları, iğneli sözleri ve çoğu mahkemelik olmuş ağır tabirleri meydanlarda bırakarak siyasete devam edecekler diye zannediyorduk.
Nitekim, bu yönde itimat telkin edici açıklamalarda bulundular: “Hakkımızı helâl ediyoruz. Açtığımız dâvâları geri çekiyoruz. Yeni bir sayfa açıyoruz…” falan dediler.
Bu türden mesajlar, milletin vicdanında da mâkes buldu. “İnşaallah öyle olur” duâ ve temennileri yükseldi.
Ne var ki, o günden bugüne yaşanan gelişmelerin, verilen sözler ve yapılan duâlı temenniler istikametinde olduğu söylemek zor.
Karşılıklı sataşmalar, dikenli–mikenli diyaloglar, ağır ithamlı açıklamalar, mahkemeye intikal eden hakaretâmiz yakıştırmalar gırla gitti, gidiyor.
Özellikle, dışta ABD, Somali, Libya, Suriye ve İsrail ile gelişmeler; içte ise, anayasa ve bilhassa terör ekseninde gündeme gelen konular hakkında…
Lider pozisyonundaki sert üslûbu, haliyle kademeli şekilde aşağıya doğru sirayet etti. Fanatik partililer, ya da liderin gözüne girme hevesindeki kof adamlar, küfür ve hakaret içeren konuşmaların dozunu daha da yükseltme cihetine gittiler.
Oysa, halkın ve geniş seçmen kitlesinin siyasilerden böyle bir beklentisi yok.
Üstelik, bu tarz bir diyalogtan şiddetle rahatsız. Alkışı, sadece azınlıkta kalan fanatikler yapıyor.
Kaldı ki, iktidar ve muhalefetiyle, iş yapmak, birlikte çözüm üretmek yerine, tutup hakaret dozu yüksek söz düellosunda bulunmak, vatandaşın karnını doyurmuyor. Beklentilerine cevap vermiyor. Sıkıntılarını gidermiyor. Hâsılı, milletin ve ülkenin hiçbir meselesini halletmiyor.
Halledilmesi gereken meseleler, işte önlerine gelmiş durumda.
Hep birlikte, yeni bir anayasa için gayret göstermesi, canhıraşâne çalışması gerekiyor. Zira, geniş dairede yaşanan pekçok sıkıntının kaynağı, 1982’de silâh zoruyla bu millete dayatılarak yürürlüğe konulan bu darbe anayasasıdır. Bu anayasa, adeta her gelişmenin önünde bir takoz, her hayırlı adımın önünde bir prganda işlevini görmekte.
Öte yandan, Meclis’in önünde bu mâsum milleti artık canından bezdirme ve infial uyandırma noktasına getiren bir “terör sorunu” var… Her partiden, her kesimden vatandaş, bu kronik belâdan bir an evvel kurtulmak istiyor.
Yeni Meclis, artık sataşmaları bir tarafa bırakarak, özellikle bu iki konuya, yeni demokratik bir anayasa ve terörü sonlandıracak meselelere yoğunlaşması gerekiyor.
Şayet, bu iki konuda ciddî çalışma yapmaz ve tatmin edici bir mesafe kat etmezlerse, unutmasınlar ki, bir sonraki seçimde Meclis’e gitmelerine de ihtiyaç kalmayacak.
Hür iradenin kimseye diyeti, minnet borcu yoktur.
Millet, bir ümitle, temsilcilerini Meclis’e gönderir. Tâ ki ciddiyetle çalışsınlar, dertlerine çare bulsunlar, hayatın zorluklarını giderecek formülleri geliştirsinler diye…
Aslında, mebuslar da bu realitenin ve bu mânâdaki beklentilerin gayet iyi farkındalar. Ancak, farkında olmak yetmez. Ayrıca, icraat ve tatbikat gerekir.
Evvel–âhir, şunu hem tavsiye, hem de ümit ve temenni ediyoruz ki: Yeni Meclis’in yeni başlayan çalışma dönemi kavgasız, patırdısız, gürültüsüz geçer. Küfürlü hakaretli sözlere, gerilimi tırmandıran söz düellolarına meydan verilmez, karşılıklı sataşma ve çekişmelerle vakit öldürülmez. Meclistekiler, inşaallah bir uzlaşma sağlar ve bütün vaktini, bilhassa hürriyet ve demokrasiyi öncelleyen yeni bir anayasa hazırlığı ve artık tahammül sınırlarını iyiden iyiye zorlayan terör belâsından kurtulmayı netice verecek hayırlı çalışmalara sarf eder.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*