Medresetüzzehra üzerine…

alt

Ülkemiz ve dünya meseleleriyle alâkadarlığı henüz çok genç yaşlarda başlayan Bediüzzaman’ın önemli özelliklerinden birisi de küçük yaşlarda hareketli bir sosyal hayata malik oluşudur. Doğduğu mekânlardan küçük yaşlarda ayrılıp, şarkta o yıllarda birer ilim ve irfan mahalleri olan medreselerde tahsil hayatını sürdürmüştür.

Harika bir zekâ, sıradışı hal ve vaziyetleriyle öne çıkmış, zamanın ilim erbabı içinde üstünde bir yer almıştır. Bediüzzaman’ın karakteristik özelliklerinden birisi de, ülkenin o yıllarda içinde bulunduğu sosyal, siyasî, ekonomik ve eğitim meseleleriyle yakından alâkadar oluşudur.

Şu değerlendirme, bu bakımdan manidar bir tahlildir:

“Bediüzzaman’ın Van hayatında, İslâm âleminin geri kalma nedenleri ve bu durumdan nasıl kurtulabileceği konusuna odaklandığı görülmektedir. Nihaî noktada vardığı sonuç; bütün problemlerin cehaletten, ihtilâftan kaynaklandığı ve bunun için de eğitim alanında önemli ve yeni adımların atılması gerektiğiydi.” (Bediüzzaman Takvimi, Ocak-2013)

Yaşadığı ülkenin özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde gördüğü problemlerin izalesine yönelik faaliyetler bağlamında ilk olarak bir medresenin tesisine çalışmıştır. Bu noktadan olarak, “çevresini eğitmek ve cehaletle savaşmak noktasında ilk adımı yine Van’da attı. Van’da kaldığı sürede eğitim metodunu tamamen kendisinin hazırladığı bir medrese kurdu. Hatta bir ara şarkın zeki hocalarını ve zeki talebelerini Van merkezine getirtti. Bütün ihtiyaçların vakıf idaresince karşılanmasını sağlayarak, fen ve din ilimlerini bir arada vermeye başladı. Altı yedi ay süren bu eğitim denemesinde dersleri bizzat kendisi veriyordu.” (A.g.t., Ocak-2013)

Bediüzzaman’ın, ehemmiyetine gönülden inandığı ve istikbalde ülke ve dünya huzuru yararına geliştirmek istediği bu projeyle ilgili şunlar da ifade edilmiştir:

“Molla Said’in esas hedefi, aynı metodun uygulanacağı bir üniversiteyi Doğu Anadolu’da kurmaktı. Bu üniversitede din ilimleri ile fen ilimleri birlikte öğretilecek, etnik diller de serbest tutulacaktı. Bu üniversiteye, Kahire’deki Ezher Üniversitesi’nden hareketle ‘Medresetüzzehra’ ismini verdi. Van, Bitlis ve Diyarbakır üçgeninde gerçekleştirmeyi hedeflediği bu proje ile sadece cehalet ve geri kalmışlıkla mücadele etmekle kalınmayıp, muhtemel siyasî ve sosyal problemlere de bir çözüm bulunacağına inanıyordu.” (A.g.t., Ocak-2013)

Bediüzzaman, projesini hayata geçirme adına büyük bir cehd içerisinde meselesini devlet yöneticilerine taşımaya çalışmıştır. Bu hususta ilk adım olarak, yaşadığı ilin valisi ile istişare ederek projesinin esaslarını izah etmiştir. O yıllarda Van’da vali olan Tahir Paşa’ya bu fikrini açtığında, Tahir Paşa tarafından olumlu karşılanmış, ilk ayağı böylece gerçekleşmiştir. Van Valisi Tahir Paşa’yla yapılan değerlendirmelerin birinci aşaması şöyle şekillenir.

“Tahir Paşa, İkinci Abdülhamid’e ulaştırılmak üzere, Bediüzzaman’ın şöhretini içeren bir mektubu da onunla göndermeyi ihmal etmedi.

İstanbul’a vardığında, iki ay kadar Ferik (Tümgeneral) Ahmet Paşa’nın misafiri oldu. Ferik Ahmet Paşa, Bediüzzaman’ın, Doğu Anadolu’da uygulanacak olan eğitim projelerine destek bulmak amacıyla Saraya verdiği dilekçenin hazırlanmasına yardımcı olmuş ve onu gerekli kişilerle tanıştırmıştır.” (A.g.t., Şubat-2013)

Evet, Bediüzzaman bu büyük ideal ve gayesini gerçekleştirme adına 1907 yılında İstanbul’a gelerek projesini ülke yönetiminin en üst makamına, Padişahlık makamına teklif etmeye çalışır. Ancak pek olumlu sonuç alamaz. Yine de attığı adımlardan geri çekilmeyerek, büyük ümitle, projenin gerçekleşmesi yönünde çalışmalarını sürdürmeye devam eder.

Aradan yıllar geçer…

Sultan Reşad’ın Rumeli’ye yaptığı bir seyahat sırasında projesini ona da açar. Konu ile alâkalı bir anekdot aynen şöyle:

“16 Haziran’da Priştine’den Kosova sahrasına inen Sultan Mehmed Reşad ve maiyetindeki dâvetliler, orada Sultan Murad Hüdavendigâr’ın meşhedi önünde yüz bin kişi ile Cuma namazı kıldılar. O vakit Kosova’da, büyük bir İslâm Darülfünununun (üniversite) tesisine teşebbüs edilmişti. Bediüzzaman, orada hem İttihatçılara, hem Sultan Reşad’a ‘Şark böyle bir darülfünuna daha ziyade muhtaç ve âlem-i İslâm’ın merkezi hükmündedir’ dedi… Kosova Üniversitesi için ayrılan on dokuz bin altının şark darülfünununa tahsisini talep eder. Sultan Reşad tarafından kabul edilir.” (B.Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, N. Şahiner, N. Yay., 52. Baskı, s. 152)

Bediüzzaman’ın daha sonra temelini Van – Edremit’te attığı Medresetüzzehra, araya giren cihan harbi dolayısıyla akim kalır.

Ancak bu büyük eğitim projesi, aradan yıllar geçmesine rağmen, bizzat Bediüzzaman tarafından canlı tutularak takibi yapılmıştır.

Şimdi düşünüyorum, aradan bir asır geçmesine rağmen söz konusu bölgede bir çok alanda problemler hâlâ devam etmektedir.

Bediüzzaman Hazretlerinin hayalini kurarak fiiliyata geçirmeye çalıştığı o büyük eğitim projesi gerçekleşmiş olsaydı, bu günler daha aydınlık olurdu her halde diye düşünmeden edemiyorum.

Bediüzzaman’ı anlamadılar veya anlamak istemediler…

Maalesef…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*