Medyada ‘erk’ler savaşı

Medya savaşı yaşanıyor şimdilerde. Önceki gün karikatürist İbrahim Özdabak’ın Yeni Asya’nın birinci sayfasında çizdiği karikatür gibi ortalık; at izi, it izine karışmış vaziyette.

Peki ortalığa saçılan yalan-gerçek haberler ne olacak?

Medya her zaman gerçek medya olmuş mudur sahi?

Hani derler ya;

“Bir medya organının maddî değerini hesapla ve beşle çarp, o zaman gerçek değerine ulaşırsın.”

Yani, kastedilen güçtür. Geçmişte medyanın gücünü “kamuoyu” denilen halk adına gazetecilerin kullandığı söylenirdi. Bu söylem de yanlış. Devleti idare edenler yönlendiriyordu.

Sistemin “dördüncü kuvvet” saydığı ve devamı için vazgeçilmez gördüğü medya, bu gün üç gücün çekiştirdiği “ortalık malı”na dönüştürülmüş gibi görünüyor.

Hükümet, sermaye ve asker açıkça medya üzerinde planlar yapıyor, yön veriyor, yönlendiriyor… İktidarın kendi kurduğu bir medya ağının yanı sıra, rakip gördüğü gücün de kendi medyası üzerinden bir savaş yaşanıyor. Gerçek medya temsilcileri ne yazık ki, ya tiraj kaygısı ya da reyting korkusu yüzünden gerçekleri haykırmakta hayli zorlanıyor.

Hatırlıyor musunuz buna benzer bir savaş daha önce de yaşanmıştı. Hani bir dönem iktidarla ve bir kısım medyayı temsil eden kişilerle arası iyiydi, su sızmıyordu… Ama ne olduysa oldu, Başbakan ve Doğan grubu arasına kara kedi girdi. Başbakan yaptığı açıklamasında, “Kendi menfaatlerinizin, gayrı meşrû menfaatlerinizin önü kesildi diye bu haberleri yaptığınızı millete anlatacağım. Hangi talebiniz gerçi çevrildi diye bu haberleri yapıyorsunuz? Bunlar çıkacak meydana…”

Hatta çağrıda bulundu Başbakan: “Bu ülkede medya güvenilirliğini yitirmiştir, kendini bitirmiştir. Onun için bundan sonra ben de diyorum ki, partinin mensupları olarak yalan yanlış bu haberleri yapan medyaya karşı sizler de kampanyanızı başlatın, sürdürün ve bu gazeteleri evinize sokmayın, almayın. Bu kadar açık konuşuyorum.”

Sonra bir baktık ki, ne malûm medyanın “talepleri” ile ilgili gerçekler dile getirildi, ne de Başbakanın “gazeteleri almayın kampanyası” gündeme geldi.

POAŞ’ta vergi kaçırdığı iddiaları sümenaltı edildi. İktidar, yeniden malûm medyanın gözdesi oluverdi. Acaba “anlaşma” mı sağlandı, borçlar mı silindi? Yani “gizli pazarlıklar” mı oluşturuldu sahne arkasından? Hani şeffaflık? Hani, halka dayanan söylemler? Hepsi bir ütopyadan mı ibaretti?

Medyanın şeffaf olması için onu yönlendiren “erk”lerin şeffaf olması lâzım önce.

Sonra “tarafsız medya”dan sözedelim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*