Mehdi ne zaman gelecek?

altSamsun’dan Azize Elif Şahinyılmaz: “Üstad Hazretleri bir mektubunda, ‘Tâ ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.1” diyor. Bu cümleyi açar mısınız? Bir Mehdi daha mı gelecek?”

Bizi Hizmet Başında Görsün

Üstad hazretleri Denizli’ye geldiğinde Melami Tarikatı Şeyhi Hazan Feyzi Yüreğil, Üstad Hazretlerini ziyaret ediyor ve Bediüzzaman’a Mehdiyi sormak istiyor. Bediüzzaman Hazretleri de Hasan Feyzi Yüreğil’in başını sıvazlıyor ve: “Kardeşim gel, birlikte hizmet edelim. Mehdi geldiğinde bizi hizmet başında görsün” diyor.

Yüreğil, aradığı ve müjdelenen zatı bulduğunun iştiyakıyla derhal tarikat hırkasını çıkarıyor ve Risale-i Nur’a intisap ediyor. Hayatını Risale-i Nur Müellifine vakfediyor. Ve takdir budur ki, üç sene sonra Risale-i Nur Müellifi yerine ruhunu teslim ediyor.

Mesele Mehdi’yi beklemek değil; mesele hizmet başında olabilmektir. Mehdi’yi beklemek makbul bir amel değildir, beklemekte Mehdi’ye ulaşma garantisi de yoktur. Ancak hizmet başında olmak hiç olmazsa makbul bir ameldir. Cenab-ı Hak dilerse Mehdi’ye de ulaştırır.

Hadisat Beklemiyor

Oysa sadece rivayetleri değil, hadisatı bile inceleyen adam görür ki, Mehdi Aleyhisselam yeryüzüne gelmiştir ve hizmetini ortaya koymuştur. O şu an iş başındadır.

Süfyan da yeryüzüne gelmiştir, o da tahribatını yapmıştır. Ve O da şu an işbaşındadır, tahribatına devam etmekle meşguldür.

Bundan sonra kıyamete kadar artık âlem ve hadisat bir Mehdi daha beklemiyor. Mehdi bekleyenlere sözümüz yok. Beklemeye devam edebilirler. Ama âlem beklemiyor. Hadisat beklemiyor. Hadisat almış atını, Üsküdar’ı çoktan geçmiştir.

Gözden kaçmamalı ki, süfyanın üzerine atılı tüm tahribatlar bu gün itibariyle yeryüzünde yapılmıştır: Kur’ân rafa kaldırılmış, Kur’ân’ın hakaik-ı asliyesinden olan iman tezyif edilmiş, dünyada inkâr-ı Ulûhiyet fitnesi ilka edilmiş, imanlar sarsılmıştır. Din-i Mübinin emrettiği ahlâk ve edep terzil edilmiş, yerine batıl felsefenin sefaheti, dalaleti, modası, kör görgüsü ikame edilmiştir. Müslüman kızları giyim kuşamda, görgüde, algıda, ahlâkta, yaşayışta kendi örf ve değerlerini çiğnemiş; ehl-i salibin kızları gibi olmuştur. Müslümanlar arasında dostluğun yerini düşmanlık, muhabbetin yerini husumet, kardeşliğin yerini siyasi tarafgirlikler almıştır. Bu gün süfyan gelse işsiz kalacaktır!

Süfyanın bu tahribatına karşı tamirat yapan olmuş mu? Gözden kaçmıyor ki, olmuştur!

Öyleyse, nasıl Nemrut’un İbrahim’siz, Firavun’un Musa’sız çıkmaması bir fıtrat kanunu ise, süfyanın Mehdi’siz çıkmaması da bir fıtrat kanunudur!

Ateşten Köz Tutmak Gibi

Fakat Mehdi Aleyhisselam kışta gelmiş, cennet-asa bir baharda gelmemiştir. Zuhurunu gizlemiş; ifşa etmemiştir! Alametlerini perdelemiş; izhar etmemiştir! Makamını ketm etmiş; açık etmemiştir! Onun hakkında bu sebeple: “Zuhuru perde olmuş zuhura; gözü olan delil ister mi nura?” denmiştir!

Onu görüp tanımak için elbette göz gerekiyor!

Yolu ve mesajı o kadar net olmasına rağmen, o kadar zulmet bulutlarına sarılmıştır ki, ortalık toz dumandır! Siyaset bataklığından bakılınca gözükmüyor! Tarafgirlik çamurundan bakılınca gözükmüyor! Enaniyet çukurundan bakılınca gözükmüyor. Menfaat gayyasından bakılınca gözükmüyor! Dünyevilik gözlüğüyle bakılınca gözükmüyor. İhtiras penceresinden bakılınca gözükmüyor. Önyargı adesesinden bakılınca gözükmüyor. Korku tünelinden bakılınca gözükmüyor. Su-i zan karartmasından bakılınca gözükmüyor. Taassup körlüğünden bakılınca gözükmüyor. İnat zulmetinden bakılınca gözükmüyor. İnkâr perdesinden bakılınca gözükmüyor.

O nasıl gözükecek? Onu görmek için tüm bu kayıtlardan sıyrılmak gerekiyor. Bu kayıtlardan sıyrılmayanlar ya beklemeye devam ediyor, ya da tümüyle inkâr ediyor.

O gözüktüğünde de hizmetleri, mesajları ve yolunun parlaklığı her halde göz kamaştırır derecede olacak; artık O’nu örtmek kabil olmayacaktır!

Takdir böyleyse ne diyelim?

Peygamber Efendimiz (asm) bu yüzden: “Kar üzerinde emekleyerek de olsa ona geliniz.”2 buyurmakla, ona gelmenin ve onunla olmanın zorluğundan bahsetmiştir.

Evet; ona gelmek ve onunla olmak ateşten köz tutmak gibidir.

Ne diyelim: Rabbim basiretimizi artırsın! Rabbim bahtımızı açsın Rabbim yardımcımız olsun! Amin.

Dipnotlar:
1- Kastamonu Lahikası, s. 76
2- Ramuz el-Ehadis

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*