Mehmet Ali Hacınebioğlu

Ömrünü davasına adamış, hayatını hizmete vakfetmiş insanlar vardır. Onları yolundan ayıracak, gayesinden vazgeçirecek hiçbir mani ve müdahale olamaz. İman, Kur’ân hizmetinde, istikrarla, istikametle çalışır, titizlikle gayret gösterirler. Bereketli, mutlu ve huzurlu kendi dünyalarının güzelliklerini ve ışıltılarını sürekli olarak başkalarına yansıtmaya, aktarmaya çalışırlar.

Onlarla görüşen, konuşan, çalışan herkes tatlı dil, güler yüz, doğru sözlerden yansıyan iklimlerden, iyiliklerden, güzelliklerden nasibini alır. Hakkın, hakikatin, doğruluğun, ebedi saadet ve mutluluğun yolunu bulur. Bu insanların fıtratı yumuşak, yapısı halim selim, sözleri ve tavırları mülayimdir. Onları tarif etmek için en uygun ifade “İyilik Meleği” demek daha doğru olur.

Bizim Aile Dergisi’nin Haziran 2013 sayısını elime aldığımda çok sevdiğim, hürmet ettiğim ve görüştükçe selamlaştığım bir insanın resmi gözüme çarptı. Her zamanki gibi gülümseyerek bakıyor, veda ediyordu sanki. Kızı Nur Hanım, nur iklimi içerisindeki yazısında ölümün güzel yüzünü ve geçici ayrılık hüznünü ve tekrar kavuşmanın ümidini, sevincini nazara vererek babasını teşyi ederek ahiret memleketine “Gül’e (asm) gül git Babacığım!” sözleriyle Peygamber Efendimizin yanına uğurluyordu.

M. Ali Ağabey’i hizmetimizin Ege Bölgesi İstişare Toplantılarında görürdüm. Her toplantıya düzenli prensipli bir şekilde gelir, salondaki yerini alırdı. Kar beyaz yüzünde, gül gibi yuvarlak siması ve kırmızı yanaklarında tebessümü, mütevazı kişiliği ve hizmetteki samimiyetiyle hemen fark edilirdi. Kâinat çapında ulvi bir davanın hizmete müteallik meselelerinin konuşulduğu istişare toplantılarında nazarım ona iliştiğinde alabildiğine vakur bir şekilde konuşulan her meseleyi dikkatle ve ciddiyetle dinler, gerekirse not alırdı.

Ayrı bölgelerden geldiğimiz için toplantı salonunda kısa sürede karşılaşıp görüşmemiz ve selamlaşmamızın dışında beraber olamamıştık. Toplantı salonundaki hizmet haberlerine ait faaliyet ve çalışmaların haricinde zamanın mahdut oluşu ve toplantıların insicamı nedeniyle hususi sohbet etmeye imkân bulamamıştım M. Ali Ağabeyle.

Ama onun temiz fıtratındaki, mütebessim yüzündeki sıcaklık, samimiyet ve gülen yüzüyle verdiği selam, hal hatır sorması, yaptığı dua sanki günlerce sohbet etmiş gibi huzur veriyordu insana.

Gerçi konuşsak da anlatmazdı uzun yıllar önce jandarmanın kollarına kelepçe takarak Medrese-i Nuriye’ye götürüldüğünü. O zor şartlarda dahi yüzünden tebessümün eksilmediğini çocukken gördüklerini kızı Nur Hanım anlatıyor: “Güzel bir şey olmasa o kadar huzurlu görünür müydü? Pişman bir hali hiç yoktu. Peki, jandarma amcalar neden babamı evimizden alıp kocaman taş bir eve götürmüştü?”1

Onu yıllarca aktif bir şekilde hizmetinin aksiyonu içersinde tutan, her tehlikeyi göze alarak ömrünü davasına feda ettiren kuvvet neydi? Muhtaç insanlara Kur’ân hakikatlerini ulaştırabilmek için iç dünyasındaki enerjiyi, aşkı, şevki, heyecanı nereden alıyordu? İnsanlık bunun sırrını anladığı an her şey kendiliğinden çözülecektir. Onun yanakları gibi her yer güllük gülistanlık olacaktır.

6 Mayıs’ta, Bahar kokularıyla, rengârenk çiçekler ve yeşillikler içersinde ebediyete uçup giden Mehmet Ali Ağabey, geride güzel hatıralar bırakarak, imana hizmet etmiş olmanın huzuru içersinde ebediyete irtihal etti. Çok sevdiği ve sünneti-i seniyyesine riayet ettiği Peygamberimize (asm) kavuşmuştur. Onun ruhuna dava arkadaşlarının ettikleri hizmetlerden, işledikleri amellerden sevaplardan hisseler, Fatihalar, dualar akın akın gitmeye devam edecek.

Mekânı cennet olsun.

Dipnot:
1. Bizim Aile Dergisi, Haziran 2013 Sayısı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*