Mehmet Ali Hacınebioğlu’nu rahmetle anıyoruz

Dünyadan bir Nur Talebesi daha ahirete göç eyledi. Hayret, “göç eyledi” ifadesini ne kadar da rahat kullanıyoruz: Sanki burası esas memleket, gidilen yer gurbet. Aslı ve hakikati ise tam tersinedir. Ahiret esas memleket, dünya ise gurbet. O halde ifademizi düzelterek tekrarlayalım: Dünyadan bir Nur Talebesi daha ahirete avdet etti. Evet, Mehmet Ali Hacınebioğlu Ağabeyimiz, asıl vatanına kavuşmak üzere 6 Mayıs 2013 günü yola çıktı.

Risale-i Nur’un İzmir’deki fedakâr hizmetkârlarından Mehmet Ali Hacınebioğlu Ağabeyi ahiret yolculuğuna uğurlarken geride kalan hatıralarını anarak, Fatihalara vesile olması niyeti ile kaleme aldık bu yazıyı. Allah nasip ederse Ege Bölgesi’nde, yaşayanlardan başlayarak ve vefat edenleri de dâhil ederek Nur Talebesi ağabeylerin hayat hikâyelerini kitaplaştırmaya niyetliyiz, sizlerin bu noktadan duâlarınızı istirham ediyoruz.

Rahmetli Hacınebioğlu, Risâle-i Nur ile iman hizmetini hayatının en önemli gayesi bildi ve öyle de hareket etti. Buna şahidiz. Bu şahadetin en yakın şahitleri elbette ailesidir, evlâtlarıdır. Onların da hizmetin içerisinde olması bu şahadetin ispatıdır.

1943 yılında Demirci’de doğan Mehmet Ali Hacınebioğlu on beş yaşlarında (1957) Risale-i Nur’u tanır. Vefat edinceye kadar, kadim dostlarından İsmail Ekinci ve diğer kardeşleri ile Demirci ve havalisinde hizmetin ikamesi için çalışırlar. Demirci’nin ilk Nur Talebelerindendir. O yılların neşriyat organı olan İttihad Gazetesinin ilk okuyucuları ve Demirci civarında neşri için çalışanlarıdır. Demirci’nin geleneksel mesleği olan halıcılık onun da mesleğidir. Açtığı halı dükkânı bölgenin hizmet merkezidir. Simavlı Nur Talebeleri ile devamlı irtibat içerisindedirler. Umumî bir sohbetin ardından 1972-73’lü yıllarda bir gece yarısı evinden alınarak Medrese-i Yusufiye hayatı başlar. İsmail Ekinci ve rahmetli İzzettin Doğan ile beraber hapishanede yatarlar.

Risale-i Nur’u 1957-58’li yıllarda tanımasını takip eden yılların ardından meş’um 1960 İhtilâli ve beraberindeki sıkıntılı yıllar devam eder. Geçmişi, şartları ile değerlendirmek gerekir. Sıkıntıların fevkalâde olduğu o yıllarda hizmetinden taviz vermez, fütur göstermez. Demirci’ye İmam Hatip Okulu’nun açılması için her türlü fedakârlıkta bulunarak yardımcı olur. Nitekim takip eden yıllarda aynı okulda öğretmenlik yapan İbrahim Ünal ve Ahmet Çete gibi nice Nur Talebesi öğretmenlerin hizmetlerine büyük oranda destek olur. Milletin hayrı namına yapılan hizmetlerde emeği vardır.

Hapishaneye gitmekle neticelenen baskını gören babası çok endişelidir. Evlâdının başına yeniden hapishaneli yıllar gelmesin diye sık sık tembih eder. Hiçbir zaman baba ve annesini kırmaz ve üzmez ama aynı zamanda hizmete koşmaktan da geri durmaz. İşte bu cümleden hareketle İzmir’e açtığı Zarafet Halı isimli işyerini zaman zaman kapatıp onların ziyaretlerine gider. Nitekim İzmir’den bu defaki ayrılması babasının vefatının ardından iyice yalnız kalan annesine hizmet etmek için Demirci’ye döner.

Bu dönüşte Üstadın tembihi çok etkileyici idi: “Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi bulunan”1 hitabı ile işaret edilen “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.”2 Rabbânî emrine uyarak yaklaşık üç sene validesine hizmet eder, eşi ile birlikte. Ne mutlu her ikisine.

Akıllılığı ile dikkatli olmayı, istikameti ile meşverete tabi olmayı, iktisadı ile fakirlik çekmemeyi, gayreti ile eserler bırakmayı, helâl ve harama dikkati ile ticarî hayatındaki takva ve kanaati, derslere ve meşverete ısrarla devamı ile hizmetteki sadakati gibi sıralanabilecek pek çok özelliklere sahip özel bir ağabeyimizdi.

Köşemizdeki yazılarımız için genel bir tebrik sadedinde aradığında en son görüşmemizi yapmıştık. Onunla alâkalı bilgileri anlatırken yine onun samimî ve hasret dolusu ifadelerini ve içten duâlarını bu satırlarla tesbit ediyorum. Maksadım, gelecek nesil, bir gün Yeni Asya’nın Mütalâa köşesi satırlarını okurken bizleri hatırlayarak, bana da ona da birer Fatiha okumalarını sağlamaktır.

Rabbim onu Risale-i Nur ile yaptığı Kur’ân ve iman hizmetleri ile rahmetine nail eylesin. Kabrini pür nur, makamını Cennet eylesin.

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yirmi Birinci Mektub.
2- İsrâ Sûresi: 17/23-25.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*